Paylaş
Diğer önemli bir husus da “seçilmiş” milletvekilinin kaçırılması karşısında suskun kalan “özgürlükçü”lerdir; Ahmet Türk’ten bir protesto duydunuz mu? ‘Sol’ gelenekten gelen Ertuğrul Kürkçü ve Sırrı Süreyya Önder, kendileri gibi ‘sol’ bir milletvekilinin silah zoruyla kaçırılmasına karşı çıkma yönünde “devrimci” bir tavır koydular mı?
Eminim asla tasvip etmemişlerdir, rahatsız olmuşlardır ama protesto anlamında tek kelime edememiş olmaları, PKK ‘mahallesi’nde “özgürlüğün” ne anlama geldiğinin bir göstergesidir.
Neden Dersim
PKK neden başka bir ilde başka bir vekili değil de Hüseyin Aygün’ü kaçırdı? Yarın başka yerlerde benzer eylemler yapabilir. Zaten vekil olmasa da kamu görevlisi ve sivil vatandaşları, yerel parti yöneticilerini öteden beri kaçırıyor. Vekil kaçırma olarak ilk eylemini Dersim’de yapmasının özel bir anlamı var.
Çünkü Dersim baştan beri kendi Alevi ve sol ağırlıklı kimliğini koruyor, PKK’nın totaliter egemenliği karşısında diz çökmüyor.
Halbuki PKK “KCK vatandaşlığı” adı altında ütülenmiş, bütün özgünlükleri silinmiş, uydulaşmış bir yığın istiyor.
Dersim oy vermiyor
Dersim ise bunu reddediyor. İşte Dersim’de PKK çizgisindeki partilerin aldığı oy oranları:
Son 2011 seçimlerinde Tunceli’nin ikinci milletvekilliğini Hüseyin Aygün’ün kazanmasına nasıl öfkelendikleri, CHP seçim bürosunu basıp tahrip etmeleriyle ortaya çıkmıştı.
CHP daima birinci parti olmaktadır burada.
Hüseyin Aygün’ü kaçırmaları, bu tabloyu zorla değiştirmek için Dersim’e yapılmış bir tehdittir. BDP’li milletvekilleri gibi Dersim’in de suskun, sadece PKK diliyle konuşur hale gelmesini istiyor.
PKK ve Kürtlerin özgürlüğü
Aygün ise devleti eleştirdiği gibi, adını koyarak “PKK terörü”ne karşı çıkıyor, Dersim’de seçimlerin “PKK terörü altında yapıldığını” söylüyor, “PKK’nın kuyruğuna takılan aydınlar”ı eleştiriyordu.
PKK, Aygün’ü “barajlar yapılması gibi asimilasyon politikalarına destek oluyor!” diye kaçırmıştı!
Fakat kaçıranlar, “dört parti çözüm için bir araya gelsin… özerklik Avrupa’da da var, savaş anlamsız” gibi masumane sözler etmişler. Gençler bu sözlerinde elbette samimi olabilir.
Zaten sorun, PKK’nın bütün Kongre belgelerinde Türkiye’den “düşman, sömürgeci ülke” diye bahsedilmesi, Avrupai özerkliğin ve demokrasinin “liberal burjuva yozlaşması” diye suçlanarak “demokratik özerklik” etiketi altında Stalinist bir düzen öngörülmesidir. Bu, Kürtlerin siyasi tercih özgürlüğüne de en ciddi tehdittir.
Bütün demokratlar, özellikle de sol demokratlar PKK totalitarizmini eleştirmelidir.
Paylaş