Paylaş
Bu Mersin’in bir sırrı var.
Gelin anlatayım...
Yıl 1962’ydi...
Ve o hâlâ rüzgârla yarıştığı günleri özlüyordu.
Oysa artık Mersin’de fırıncılık yapıyordu.
Ama aklı, ruhu ay-yıldızla koştuğu sahalardaydı.
Bir gün alev alev yanan fırına uzun uzun baktı...
Anladı ki içindeki atletizm yangını sönmemişti.
Çıktı fırından dışarı. Aradı Ankara’yı...
En yakın bildiği atlet kardeşlerine dedi ki:
“Arkadaşlar belki size çılgınca gelebilir ama, ben Mersin’de bir atletizm kulübü kuruyorum. Yarışlara katılacağız. Buraya gelin.”
Yıl 1962’ydi. İnsanoğlu uzay yarışındaydı.
Ve o Mersin’de bir başka çılgınca yarışın peşine düşmüştü. Kimse ciddiye almadı. Ama aradığı kardeşleri inandı ona.
Bir filmin kahramanları, başarı sahnesi için nasıl ağır çekim toplanırsa...
Öyle toplandılar etrafına...
Aldı çivili ayakkabılarını Cengiz Akıncı, 400 engelli için.
Aldı çekicini Nurullah İvak...
Sonra Tayfur Saybaşlı, Ersin İstanbullu, Akın Taşkent, Aşkın Tuna, Işıl Özışık, Nurullah Candan...
Anadolu’nun ilk büyük atletizm takımıydı kurulan.
Kurucusu, nur içinde yatsın Seyfi Alanyalı’ydı.
Varını yoğunu bu yolda harcadı.
İşte o takım defalarca Türkiye kulüpler arası birinciliklerini aldı.
Her biri milli oldu.
Atletizm sahalarında Mersin fırtınası koptu.
Sonradan kimisi Balkan şampiyonu oldu, kimisi Akdeniz Oyunları’nda rekor üstüne rekor kırdı.
O zaman böyle Kenya’dan, Güney Afrika’dan, Rusya’dan, Ukrayna’dan sporcu getirmek yerine Anadolu’nun öz evlatlarını yetiştirme sevdası vardı.
İyi ki vardı...
İşte bugün Nevin Yanıt böyle çıktı.
Dikkat edin arkadaşlar...
Hocası Cüneyt Yüksel, Mersin’de bir beden hocasıdır.
Ve bir olimpiyat beşincisi çıkarmıştır.
Yüksek atlamada finalde yarışan Burcu Ayhan’ı da aynı hoca yetiştirmiştir.
Seyfi Alanyalı çılgınlığının, heyecanının, spor aşkının, Mersin’de yetişen meyveleridir, çocuklarıdır onlar.
Evet, Burcu’nun da hocası Cüneyt Yüksel’dir.
Ve o beden hocası hepimize öyle bir ders vermiştir ki...
Düşünün bundan 5-6 yıl önce...
Nevin ve hocası plastik pistte çalışacaklar.
Ama Mersin’de plastik pist yok.
Ne yaptılar?
Her sabah Mersin’den dolmuşa binip Adana’ya gittiler.
Adana’da plastik sahada çalışıp akşam yorgun argın yine dolmuşla Mersin’e döndüler.
İşte böyle bir meşakkatten çıkmıştır bu mucize...
Bakın şimdi devşirme sporcularımızın adı bile geçmedi.
Hani şimdi desem ki...
Belki ülkelerinde kalsalardı...
Örneğin, Kenyalı İlhan kendisini geçen diğer Kenyalıların yerinde olabilirdi belki de.
Neden mi?
Çünkü altyapı yok.
Çünkü bu ülkede spor yapacak çocuğa, “bir spor lisesi ya da akademisi yok”.
Bunca yıldır siyaset yazan birisi olarak, günlerdir bu yazıları spor olsun diye yazmıyorum elbette.
Olimpiyatlar yalnızca birkaç hafta süren yarışlardan ibaret değildir.
Daha çok bir ders olmalı olimpiyat bizim için.
O çocuklar nasıl yetişiyor soran var mı?
Mersin’de 1962 yılında Seyfi Alanyalı’nın çılgınlığı, atletizm aşkı olmasa
nereden çıkacak Nevin?
Kim anlatacaktı Burcu’ya yüksek atlamanın aslında bir ruhun yükselişi olduğunu.
Sizi ayakta alkışlıyorum Cüneyt Hocam...
Alından öpüyorum, Nevin ve Burcu kardeşim.
Eğer oralarda bir yerlerden bakıyorsan Türk atletizminin “Seyfi abisi”...
Nur için de gülümse bize...
Paylaş