Paylaş
Nedeni de o sabah Star TV’nin sahur programına katılmammış.
Nedense bazı kişiler şaşırmış.
Bu arada, bazıları durmadan “Şarap yazıları yazdığımı” hatırlatıp, benim orada ne işim olduğunu sorgulamaya çalışıyorlardı.
Herhalde şarap içen ve dönüşünde yine içmeye devam eden bir insan olarak umreye de gittiğimi unuttular.
Huu arkadaşlar, kaçıncı yüzyılda kaldınız.
Bu ülkede ramazan dışında içkisini içip oruç tutan milyonlarca insan var...
Biraz bugüne gelin lütfen...
* * *
Önce size programa katılan kişileri tanıtayım:
- HALİL NECİPOĞLU Programı sunan Halil Necipoğlu’nu 2000’li yılların başından beri tanıyorum.
Tophane Kılıç Ali Paşa Camisi imam hatibi.
Çok ilginç bir kişiliği var. Caz müziği bile söylüyor.
İlahiyat mezunu, Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne devam etmiş.
Hafız Amir Ateş’ten ders almış.
Sonra neyzen Kudsi Ergüner’in “İstanbul Müezzinleri” grubuna katılmış. Gazel formunun yeniden gündeme gelmesi için birçok çalışma yapmış.
Ramazan boyunca Star TV’de sahur programlarını sunuyor.
* * *
- ALİ RIZA TEMEL İzmir Yüksek İslam Enstitüsü mezunu. Brüksel İslam
Kültür Merkezi’nde
görev yapmış.
Şimdi Haseki Eğitim Merkezi’nde Arapça ve tefsir dersleri veriyor.
İslam’da hak ve hürriyet kavramları üzerine eserleri var.
“Sağduyu Çağrısı” adlı bir de eseri bulunuyor.
* * *
- CEMAL VANLIOĞLU Üsküdar vaizi. İstanbul’un en tanınmış vaizlerinden biri.
Adını ilk defa İsmailağa Camisi’nde öldürülen Bayram Ali Öztürk’ün cenaze namazı sırasında işitmiştim.
Öfkeli cemaatin yatıştırılmasında ve herhangi bir olayın çıkmamasında, onun çabalarının ve uyarılarının büyük etkisi olmuştu.
* * *
İki saatten fazla sohbet ettik.
Halil Necipoğlu çok iyi bir müzik topluluğunun eşliğinde harika şarkılar söyledi.
Zamanın nasıl geçtiğini anlamadık.
Benim açımdan en ilginç olanı ise şuydu. Dini açıdan kritik gibi görünebilecek bazı konuları da gayet normal biçimde ve rahatça tartıştık.
Halil Necipoğlu CD’lerinde “Camideki Adam” ismini kullanıyor.
Eh ben de “Masadaki Adam”ım.
Ama kimse yadırgamadı.
Bakın gece boyunca hangi kritik konuları konuştuk
- UZUN sahur gecesinin en ilginç anlarını aktarıyorum:
- HAYATIMIN EN GÜZEL EZANI
Saat 04.07...
Boğaz’ın Avrupa yakasında, Defterdar İbrahim Paşa Camisi’nin avlusundayım.
İşte tam o dakikada, müthiş bir ezan sesi yankılanmaya başlıyor.
Abartmadan söylüyorum, bütün hayatımın en güzel ezanını dinliyorum.
O an fark ediyorum ki, her gün kötü hoparlörlerden kulağımıza gelen ezan bize en güzel şeyleri unutturmuş.
Halil Necipoğlu söylüyor.
Çıplak ses ezana çok güzel yakışıyor.
- GECEYE NEDEN ÇAĞRILDIM
Beni geceye davet etmelerinin nedeni, geçenlerde Hürriyet’te yayınladığım “Kutsal Emanetler” dizisi.
Tabii ki, bol bol Hazreti Peygamber (s.a.s.) hakkında konuşuyoruz.
- GENÇ PROGRAMCILAR TEDİRGİN
Programı hazırlayan ve ekipte çalışanların neredeyse tamamı çok genç erkekler ve kızlar. Konu İslam olduğu için çok tedirginler.
Yanlış bir şey yapacakları korkusu her hallerinden belli oluyor.
- MERAK ETMEYİN DİYORUM
Gayrimüslimlerin Mekke’ye girmesine izin verilmesi ve Peygamber’in nasıl bir insan olduğu konularını açacağımı söyleyince, çok tedirgin oluyorlar. “Merak etmeyin” diyorum.
* * *
- PEYGAMBER’İN BOYU KAÇTI
Peygamber’in yüzünü çizmek yasak olduğu için, çoğu insan, onun özelliklerinin anlatılmasının da yasak olduğunu sanıyor.
Oysa İslam’ın, Peygamber’in özelliklerini anlatan bir dalı var.
- HOCA ANLATIYOR
Ali Rıza Hoca, “Bilseydim, kitapları getirirdim” diyor ve anlatıyor.
Hazreti Muhammed (S.A.V.) orta boylu bir insan. Saçlarını bazen uzatıyor bazen kesiyor. Bazen ortadan ayırıyor.
- NASIL KONUŞUYORDU
Konuşurken insanın yüzüne bakıyor. Hitap edeceği kişiye, bütün gövdesini de çevirerek sesleniyor.
Tahminin bugünün ölçüleriyle 41 veya 42 numara sandalet giyiyor. Teni çok temiz kokuyor.
- EN KRİTİK KONUYU AÇIYORUM
“Gayrimüslimlerin Kâbe’ye girmesine neden izin verilmediği” konusunu açıyorum.
Ali Rıza Hoca, bunun tartışmalı bir konu olduğunu söylüyor. Hatta belli zamanlarda izin verilebileceğini söylüyor.
- KÂBE TURİZME AÇILIR MI
Cemal Hoca ise bu konuda daha muhafazakâr.
“Kâbe’nin sürekli olarak hac farizasına ve tavafa açık olduğunu, turistik amaçlı ziyaretlerin ibadeti engelleyebileceğini” söylüyor.
Ama bakıyorum o da o kadar katı değil.
* * *
- GÜNDE 5 VAKİT NAMAZ
“Günde beş vakit namaz, bugünün koşullarına uygun mu?”
Karşımdaki hocaların üçü de bu konuda aynı fikirde.
“Hayır kesinlikle fazla değil. ”
- BENİM GİBİ DÜŞÜNEN DE VARMIŞ
Bu konuda yalnız kaldığımı zannediyordum.
Ancak programı izleyen bir tanıdığım bir mesaj atıp, aynı soruyu Saidi Nursi’nin de sorduğunu söylüyor.
-“Sözler” kitabının 21’inci sözünde şöyle bir cümle varmış:
“Namaz iyidir. Fakat her gün beşer defa kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor.”
* * *
- ŞEYTANIN İKİ VASFI
Sahur programında, Ali Rıza ve Cemal hocalardan öğrendiğim en çarpıcı bilgilerden biri de şuydu:
Şeytanın en önemli iki vasfı “nankörlük” ve “kibirmiş”.
“Kibir” uzun süre bir görevde kalan ve başarılı olan insanların en kolay düştüğü tuzaklardan biri.
* * *
- GECEDEN BENDE KALAN
Dini konularda çok temkinliyimdir.
İnsanlar bazen benim marjinal sözler söylediğimi sanıyorlar.
Oysa bunları söylemeden, yazmadan önce çok inceliyorum.
Dini açıdan kendimi “cahil” telakki ediyorum ve o yüzden çok okuyorum.
Ama dün sabah gördüm ki, bu konuları iyi bilen hoşgörülü din insanlarıyla konuştuğunuzda, çok şey öğreniyorsunuz.
***
ÖNEMLİ NOT: Tabii ki bu yazıyı yazarken bir dostumun, Saidi Nursi’nin “beş vakit namazla” ilgili cümlesini aktarmıştım. O cümlenin devamı da varmış ve orada Saidi Nursi beş vakit namazın gerekliliği konusunu yazıyormuş. Yani kendi sualinin cevabını veriyormuş. Ben cümlenin ilk bölümünü yazıp bilmediğim için devamını koymadığımdan Saidi Nursi sanki beş vakit namaza karşıymış gibi bir anlam çıkmış. İnternetin yararı da bu işte. Sahura giden bir “şarap yazarı” cehaletini anında düzeltebiliyor. Anlayacağınız beş vakit namazın fazla olduğu konusunda yalnız kalmışım.
Paylaş