Paylaş
Büyük devletler, “Arap bir Ortadoğu” düşünmüş, sınırları çizerken sadece petrole ve kendi nüfuz alanlarına bakmışlardı. Irak, Suriye, Ürdün, Körfez ve Suudi Arabistan sınırlarına bakın, cetvelle çizildikleri bellidir.
Suriye, Fransa’nın, Irak, İngiltere’nin mandasıydı, sınırları da ona göre çizilmişti, diğerleri de öyle...
‘Arap birliği’ derken
Doğal sınırsızlık uzun süre Arap milliyetçiliğinin Pan-Arabizm iştahını kabartmıştı ama şimdi tekil ülkelerin birliği tehlikede. İşte Irak ve Suriye’de Kürt, Şii Arap ve Sünni Arap devlet ya da “özerk bölge”lerinden bahsediliyor.
Batı’nın yeni oyunu mu? Petrol bölgesinde böyle kargaşalar ister mi Batı? Bu kimlikler topraktan fışkırıyor ve Baas bile bastıramıyor.
21. yüzyılın temel sorusu Ortadoğu’daki sınırlardır!
Türkiye ve Lozan
Kürt milliyetçilerinin komplo teorisine göre, Mustafa Kemal Lozan’da “emperyalizmle anlaşarak Kürdistan’ı bölmüş”tü... Halbuki Lozan’da Türkiye’nin talebi bugünkü Irak sınırımız değildi. Türkiye Milli Mücadele’de ve Lozan’da, Kerkük ve Süleymaniye’yi de içine alan “Misak-ı Milli sınırları”nı savunmuş, bunu “Türklerin ve Kürtlerin vatanı” olarak tanımlamıştı.
Bu gerçekleşseydi İngiltere’nin Irak’taki petrol ve Basra Körfezi’ndeki çıkarları büyük zarar görecekti. Lord Curzon, İsmet Paşa’ya, “Oraları alırsanız, Bağdat’a da inersiniz” diyerek bunu açıkça söylemişti!
Lozan’dan üç yıl sonra, 1926’da Irak sınırımızı Milletler Cemiyeti adına Estonyalı General Laidener çizdi! Balkanlar’dan sonra Anadolu’nun da güneyden tehlikeye gireceği endişesi, “Türkler ve Kürtler” söylemi yerine “herkes Türk’tür” söylemini hızla geliştirdi...
Fakat İsmet Paşa’nın ve Celal Bayar’ın 1930’larda Atatürk’e verdikleri raporlarda derin bir “Kürt sorunu” kaygısı görülür. Ve işte 1984’ten beri kan akıyor...
Aynı sorun: Türkiye’nin bugünkü güney sınırı 21. yüzyılda da “milli sınır” olarak devam edecek mi? “Özerk sınır”a mı dönüşecek, yoksa değişecek mi?!
21. yüzyıl Ortadoğu sorunlarının yüzyılı olacak gözüküyor.
Kürtlerin hakkı değil mi?
Dr. İsmet Turanlı sık sık Köln’den gönderdiği mail’lerde “devlet sahibi olmak Kürtlerin hakkı değil mi?” diye uzun uzun yazar. Etnik çatışmanın, 1900’lerin başında Balkanlar’da yaşananlar gibi kanlı bir cinnet olacağını yazmama da sinirlenmiş. “O cinnet ile Balkanlar’da birçok millet özgürlüklerine kavuşmadılar mı?” diyor!
Dağdaki bir militanın değil, Köln’deki bir doktorun böyle yazması, 21. yüzyılda Ortadoğu’da ne cinnetler yaşanabileceğinin bir göstergesi değildir inşallah!
Evet, hiçbir devlet Ortadoğu’da Kürtleri dikkate almadan bir siyaset geliştiremez artık. Ortadoğu’da 21. yüzyılda sadece Türkler, Farslar ve Araplar değil,
Kürtler de vardır. Şu ya da bu tarzda bir siyasi forma da ulaşacaktır. Ama nasıl?
Cinnetten sakınmak
Mahallelerde bile insanların beraber yaşadıkları bu coğrafyada, adı özerklik olsun, ayrı devlet olsun, yeni “sınır”ları nerelerden geçirebilirsiniz?! O topraklardaki insanlar bunu ne ölçüde kabul eder? Kitlevi göçler, vahim insani dramlar yaşanmaz mı?!
‘Evli evine köylü köyüne’ deniliyorsa, niye demokratik usullerle, demokratik kurumlarla değil de kanlı bir “cinnet”le olsun bu?!
Kan yerine demokratik usuller benimsensin, pekâlâ, Türkiye’de birlikte yaşamak için ayrılmaktan daha çok sebebimiz olduğu da görülür.
21. yüzyıl, 20. yüzyıl gibi kanlı olursa, yazık insanlığa...
Not: Dün köşemde belirtiğim internet sitesine BAPM logosu benim yazım yayınlandık sonra konulmuştur okurlarımın bilgisine sunarım.
Paylaş