Paylaş
Bizim Cilvegözü sınır kapısının Suriye’deki mukabili olan Bab-el Hava kapısı muhaliflerin eline geçtikten sonra, 35 Türk TIR’ından 8’i yağmalanıp yakılmış, 3 TIR’ımız hasarlı vaziyette, 3 TIR’ımız kaçırılmış, halen kayıp... 21 TIR’ımız ise kaçırılıp yağmalandıktan sonra bulunmuş.
Bunlar Uluslararası Nakliyeciler Derneği’nin rakamları.
Bu olayların temel sebebinin düzensizlik ortamlarında daima görülen “yağma ve tedhiş” olduğu belirtiliyor. Bu bir...
Mezhep faktörü?
İkincisi, genel izlenime göre, Esad’ın askerleri Türk TIR’ının sahibinin Sünni olduğunu fark ederlerse daha kötü davranıyorlardı. Muhalifler ise Türk TIR’ının sahibinin Nusayri/Alevi olduğunu fark ederlerse daha kötü davranıyorlar.
Kapıya Esad hâkimken Sünni şoförler, muhalifler kapıyı ele geçirdikten sonra Alevi şoförler Suriye’ye gitmeye daha bir çekiniyorlar.
Düzensizlik, yağma, tedhiş... Ve tırmanan kimlik gerilimleri.
Amerikalılar Irak’ı işgal ettiğinde, otorite kalkınca ayaktakımı tarafından Babil Müzesi’nin bile nasıl yağmalandığını TV’lerde seyretmedik mi? Irak’ta etnik ve mezhepsel farklar keskinleşmedi mi?
Ya Esad sonrası?
Mısır’da hiç olmazsa sokakta düzeni sağlayacak bir ordu vardı; Suriye’de ordu iç savaşın tarafıdır, öbür tarafın kanına girmiştir. Suriye’de Tunus’taki gibi bir parlamenter gelenek ve İslami Gannuşi hareketi gibi demokrasiye bağlı derli taplu bir hareket de yok.
Suriye’deki Müslüman Kardeşler, hele de Selefiler, bırakın Suriye toplumunu birleştirmeyi, Hıristiyanlarda ve Nusayrilerde endişelere yol açıyor. Tunus ve Mısır “bahar”larına verilen Batı desteği bu yüzden Suriye’de o çapta değil!
Özgür Suriye Ordusu muhalefetin ana damarıdır ama muhalefetin bile tamamını temsil etmiyor.
Suriye Esad’la devam edemezdi, edemedi... Ama Esad sonrası da bu tür kaygılarla dolu!
Balkanlar’dan sonra?
1878’de Osmanlı Balkanları’na yeni bir şekil vermek için Berlin Anlaşması imzalandığında, İngiliz Büyükelçisi Henry Layard, Londra’ya gönderdiği raporda, bu anlaşmanın barış değil, kanlı savaşlar getirebileceğini yazmıştı. Zira anlaşma, halkların iç içe yaşadığı Balkanlar’da etnik çatışmaları cesaretlendirecekti.
Öyle de oldu, “komita” denilen milis ve terör örgütleri Makedonya’yı yaşanmaz hale getirdiler. Ardından ordular savaşa tutuştu, kan gövdeyi götürdü. Yüzde 51’i Müslüman, kalanı sırasıyla Bulgar, Makedon, Yunan ve Sırp olan Makedonya’da Osmanlı varlığı tehcir ve katliamlarla yok edildi, sonra da Bulgarlar, Yunanlar ve Sırplar “kendi haritaları”nı gerçekleştirmek için birbirlerini biçtiler!
19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan bu toplu cinnet, “Balkanlaşmak” veya “Balkan milliyetçiliği” gibi kavramlarla tarihe geçti.
Yüzyıl sonra cinnet sırası Ortadoğu’ya mı geliyor?! Yoksa, terörsüz, demokratik metotlarla çözümler üretilebilecek mi?!
21. yüzyılın sorusu bu sanıyorum.
Hangi internet sitesi?
Dünkü yazımda verdiğim ikinci harita konusunda Bağımsız Araştırmalar ve Politikalar Merkezi adlı bir kuruluş bana mail gönderdi. Biraz da saygısız bir dille, bu haritayı kendi sitelerinden izinsiz olarak ve BAPM logosunu da keserek aldığımı, özür dilemem gerektiğini yazmışlar.
Evvela, BAPM’yi de sitelerini de ilk defa bu mail’leriyle fark ettim, Kürt hareketinin çok sayıdaki sitelerinden biri.
İkincisi, haritayı BAPM’den değil, şu siteden aldım:
http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=46608
Bu sitede haritanın üzerinde hiçbir logo bulunmadığı gibi, telif kaydı da yoktur. Haritayla birlikte yayınladıkları yazı ve fotoğraflardan siyasi çizgisini bağıran bir sitedir.
Paylaş