Paylaş
Ayrıntıları bugünkü Hürriyet’te okuyacaksınız. Suriye’de PKK yörüngesindeki PYD ile Barzani yörüngesindeki Kürt Ulusal Konseyi (KUK) arasında ihtilaf çıkmıştı. Barzani Erbil’de iki tarafı barıştırdı. Bu “Erbil Mutabakatı” üzerine PYD ile KUK birlikte Türkiye sınırına yakın Kobane, Amuda ve Efrin’i ele geçirerek bayrak çektiler.
Bizde bazı gazeteler bu olayı “Esad’a darbe” diye sevinçle verdiler.
Evet Esad’a darbeydi, Esad’ın Kuzey Suriye’de kaybettiği kontrol kimin eline geçiyordu?!
180 bin nüfuslu Kürt kenti Kamışlı merkez olmak üzere “Batı Kürdistan Özerk Bölgesi” artık telaffuz edilmeye başlanmıştır... KUK ve PYD milislerinin ‘kurtardıkları’ kentlerde kurdukları “Halkı Koruma Birlikleri” Barzani’ye mi bağlı kalır? Yoksa bunlar KCK Sözleşmesi’ndeki “özsavunma güçleri”nin çekirdeği mi? Ve yoksa Suriye’ye demokrasi gelince dağılacaklar mı?!
Kesin olan, dağılmayacaklarıdır.
Haritaların dili
Aşağıdaki harita, Suriye’de Kürtçenin çoğunlukla konuşulduğu yerleri gösteriyor. Tabii Kürtler bu kadar değil, haritada gösterilen yerlerin çevrelerinde de Kürt nüfusu var, Arap çoğunluk içinde... İranlı Kürt milliyetçisi Merdad İzadi’nin ayrıntılı ve abartılı haritasında bile Suriye’de Kürtlerin çoğunlukta olduğu koyu mor renkli yerler bu haritada görüldüğü gibidir:
Şimdi bir de Kürt milliyetçisi sitelerde yer alan “Suriye Kürdistanı” veya “Batı Kürdistan” haritasına bakalım, boydan boya Kuzey Suriye’yi içine alan sarı renkli kuşak:
Herkesin kendi kimliğine dayalı “büyük” hayalleri olabilir ama bunu ülke veya özerk bölge sınırı haline getirmek için militan siyaset izlenmesi, hele de silaha başvurulması nelere yol açar, düşünmek gerekmez mi?
Ortadoğu’da Kürt sorunu
Bütün dünyada etnik milliyetçi duyguların güçlendiği bir çağda, eski göçebelik ve köylülükten çıkıp okumuş ve kentli nüfus haline geldikçe Kürtlerde de uluslaşma süreci yaşanıyor. Kürt sorunu artık Kürtlerin ‘yerli’ nüfus halinde yaşadığı bütün ülkelerde vardır.
Esad rejimi sarsılmasaydı, bu sorun patlak vermez miydi? Türkiye o kadar Esad karşıtı olmasaydı mesela...
Fakat unutmayalım ki, Kürt meselesi bizde 1984’te ‘yeniden’ patlak vermişti. Suriye’de ‘yeniden’ patlak vermesinin tarihi 12 Mart 2004’tür: Kamışlı’daki bir futbol maçında Kürtlerin milliyetçi gösteriler yapması ve Arapların tepki göstermesiyle çıkan kitlevi çatışmalarda 40 kişi ölmüş, 100’den fazla yaralı olmuştu...
Arapların bile diktatörleri tahammül edilemez bulduğu bir çağda Baas’ın devamı zordu. Keşke Esad çabuk gitseydi de olayların ateşi bu dereceye gelmeden yumuşak bir geçiş sağlanabilseydi.
Bu mümkün olmadı.
İyi ve kötü senaryolar
Sadece Suriye’de ve tabii tüm bölgede ‘iyi senaryo’ makul talepler etrafında rasyonel müzakerelerle ve demokratik metotlarla yumuşak geçişler sağlanmasıdır.
Fakat insanoğlu bu kadar ‘akılcı’ bir mahluk mudur? Hele de etnik, dinsel, mezhepsel ve ideolojik öfkeler devreye girerse? Akıl mı kalır, demokrasi mi?!
Kötü senaryo budur işte! İster misiniz bu tehlikeli pazıla bir de Selefiler katılsın, karmakarışık sorunu büsbütün kördüğüm yapmak üzere!
19. yüzyıl ile 20. yüzyılın başındaki Balkanlar’ı düşündükçe 21. yüzyılın Ortadoğu’suna derin bir kaygıyla bakıyorum. Hele bir de sınır çizme ve etnik ayrışma gibi cinnetler patlak verirse... Stefan Yerasimos’un 1900’lerdeki Balkan milliyetçiliklerini, tehcir ve katliamları anlatan, sınırların nasıl çizildiğini gösteren “Milliyetler ve Sınırlar” kitabına bir bakın isterseniz...
Paylaş