Paylaş
Kurultay geleneği, aslında hem bir olumsuzluk, hem de bir olumluluğu paradoksal şekilde birlikte içeriyor.
Olumsuzluk... Çünkü devamlı kurultay düzenlenmesi, bitmek bilmeyen parti içi çekişmeleri, iktidar kavgalarını, yıpratıcı kulis faaliyetlerini çağrıştırıyor; bu haliyle partiye dönük algıda bir yorgunluğa bile yol açabiliyor.
Olumluluk... Çünkü kurultaylar, aynı zamanda parti içindeki canlılığı, demokratik hayatiyeti ve bir arayışı da gösteriyor.
Tek adamın otoritesine biatı esas alan, mutlak disiplinin ön planda olduğu otoriter parti organizasyonlarına kıyasla çok daha demokratik bir işleyişi işaret ediyor bu model.
Rakip listelerin çıkmasının bile yasak olduğu kongrelerle karşılaştırıldığında, delegelerin çarşaf liste üzerinden kendi iradelerini bir şekilde yönetimin şekillenmesine yansıtabildikleri bir düzen, kuşkusuz demokrasinin özüne çok daha uygun bir yapı.
CHP’DE YUMUŞAK GEÇİŞ
CHP’nin geçen haftaki kurultayı başka açılardan da önemliydi. Bunlardan biri, partinin rotasının kurultayda daha özgürlükçü ve Batılı ölçülerdeki bir sosyal demokrat programa biraz daha yakın koordinatlara çekilmesiydi.
Bu çerçevede bazıları akademisyen, bazıları siyaset ya da sivil toplum kökenli bir dizi yeni ismin parti meclisine girmesinin de CHP’nin yörüngesindeki bu yumuşak geçişi desteklediği söylenebilir.
Bu yöneliş, Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP’nin demokratikleşmeyi önceleyen daha sivil bir dile yönelmesinde, örneğin Kürt sorununda siyasi çözüme dönük daha cesur bir çizgiye kaymasında gözlenmekteydi. Kurultayın havasına hâkim olan ton, bu sürece yeni bir ivme katmıştır.
Kurultayın bir diğer önemli sonucu, 2 yıl önce CHP Genel Başkanlığı’na gelen Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiye tuğrasını artık tam anlamıyla vurmuş olmasıdır.
Geçen hafta toplanan, Kılıçdaroğlu’nun 26 ay içinde katıldığı beşinci kurultaydı. Seçilen yeni Parti Meclisi CHP liderinin çalışacağı üçüncü, bu meclis içinden oluşturacağı Merkez Yönetim Kurulu ise başkanlık edeceği beşinci MYK olacaktır.
Bu kadar sık değişen bir parti üst yönetiminden istikrar ve bir başarı öyküsünün çıkması güçtür. O nedenle taşların artık yerli yerine oturması gerekiyor.
ALTERNATİFSİZLİK ALGISI KIRILABİLİR Mİ?
Bir demokrasinin sağlam bir zemin üzerinde yürüyebilmesinin önemli bir koşulu, güçlü ve etkin bir muhalefetin olmasından, bu muhalefetin iktidarı denetleyebilmesinden, topluma geçerli alternatifler sunabilmesinden geçiyor.
Alternatifsizlik, demokratik sistemin kilitlenmesinin doğuracağı pek çok sakıncayı içinde barındırıyor. İktidar yoğunlaşması, keyfilik, hesap verilebilirlikten uzaklaşma bu sakıncaların bazılarıdır.
Dolayısıyla yeni dönemde CHP’den beklenen toplumda genel kabul gören “AK Parti’nin alternatifsizliği” algısını değiştirmesidir. Bu algının kırılması ise CHP’nin, etkili bir muhalefet yaparken neyi, nasıl farklı yapacağı konusunda topluma inandırıcı mesajlar verebilmesine bağlıdır.
Kabul edelim ki, AK Parti’nin çıkmış olduğu düzleme bakıldığında, kolay ulaşılabilir bir hedeften söz etmiyoruz. Bunun bir nedeni, AK Parti’nin sağlık başta olmak üzere bazı temel hizmetlerin halka ulaştırılmasında yaratmış olduğu farktır. İkincisi, iktidar partisinin makro siyasetteki hamle üstünlüğünü çoğunlukla elinde tutmasıdır.
ORTAK AKIL ORTAYA ÇIKAR MI?
Dolayısıyla CHP’nin yeni dönemde sahaya yepyeni bir oyun düzeniyle çıkması, yeni bir siyaset dili geliştirmesi, buna uygun yeni araçlar geliştirmesi şarttır. AK Parti’nin profesyonel siyaset tarzına amatör alışkanlıklarla karşılık verilemez.
Yeni dönemin CHP açısından olmazsa olmaz koşullarından biri, parti kadrolarının eskisinden daha çok çalışması gereğidir. CHP, bunun için enerjisini hedefe doğru akılcı bir şekilde kullanmak, parti içi kavgalarla israf etmemek zorundadır.
Ne yazık ki, geçmişte kurumsal çıkarlar ve Türkiye’nin ihtiyaçları, bu partinin pek çok kademesinde bir türlü şahısların ve grupların dar açılı siyasi hesaplarının, beklentilerinin üstüne konulamamıştır.
CHP’nin yeni dönemdeki başarısının temel ölçütü, bu zihniyeti terk ederek kendi içinde ortak aklı oluşturup oluşturamayacağı sorusunda beliriyor.
Paylaş