Paylaş
İşaret fişeğini önce Yeşilaycılar attılar: Gençlere bira sevgisi aşılanıyor, bu gösteri yasaklansın!
Zihniyetleri de zaten sadece budur: Beğenmiyorsam yasak!
Gençleri alkolün zararlarından korumak için akıllarına gelen tek şey de bu zaten: Yasaklamak!
Ardından “Eyüp’te içki içirtmemci İslamcılar” ortaya çıktı. AKP’li belediyenin korkusundan, işletmeler bira satmayı da reddedince, içkinin yasaklandığı her yerde ortaya çıkan şey hortladı: İçki karaborsası!
Bugün bir festivali bahane ederek bunu yaptılar, bugün yarın yasağın belediyelerce desteklenen “mahalle baskısı” ile daha da yaygınlaşacağını göreceğiz, sakın şaşırmayın!
On yıldır bu festivalde insanlar bira içtiler. Bir tek tane polislik vaka da olmadı. Demek ki böyle durumlarda en çok başvurulan “kamu güvenliği” gerekçesi de yok.
Zaten böyle bir gerekçe de aramıyorlar: Yapmak istedikleri şey, farklı yaşam biçimlerini ortadan kaldırmak.
Önümüzdeki ramazan ayında bu hızla daha neler yapacaklarını göreceksiniz.
Siyasi İslam ile demokrasinin ve farklı yaşam biçimlerinin bir arada var olabileceğini düşünüp, yazanlar için ders zamanı!
İlerledikçe gerileyen demokrasimiz!
DİYARBAKIR Valiliği “olay çıkacak” diyerek, BDP’nin yapmak istediği mitinge izin vermeyince olaylar çıktı!
Sanıyorum ansiklopedilerdeki “paradoks” maddesini açıklamak için yaşanmış iyi bir örnek bu.
Kendi içlerindeki çelişkiyle mantığa aykırı düşen yapılara paradoks diyoruz. Paradoksların sonuçları, sonuçtan daha çok bir kısırdöngü biçimindedir: Bir yerden başlarsınız ve daha sonuna varmadan başlangıç noktasına geri dönersiniz. Döngüsel çelişkiler ya sizin sonuca varmanızı engeller ya da çelişkili sonuçlarla mantığınızı altüst eder. Paradokslarda her zaman dönüp dolaşıp aynı yere varırsınız. Bir kısırdöngüdür!
Demokrasilerde siyasi partilerin, toplantı, gösteri, miting yapmalarından daha doğal bir durum olamaz. Politika biraz da böyle yapılır, sadece bir salona toplanıp, karşılıklı konuşarak politika yapılmaz. Politikanın halkla bütünleşmesi, arkasında bir halk desteği yaratması böyle mümkün olabilir.
Ama bizim “ileri demokrasimizde”, siyasi partilerin (elbette hepsinin değil, daha çok muhalefette olanların) böyle mitingler yapması hoş görülmüyor.
Çünkü bizim ileri demokrasimizde, sadece tek bir görüşün tekrarlanması, propagandası serbest! Başbakan ne diyorsa o!
Valiliğin “olay çıkacak” diyerek bir siyasi partinin faaliyetlerine engel olması kabul edilemez.
Valiliğin ve dolayısıyla İçişleri Bakanlığı’nın görevi, o mitingin güven içinde yapılmasını sağlamaktır, “güvenliği sağlayamıyorum” diye gösteriyi yasaklamak değil!
Bu açık bir acizlik ifadesidir ve o vakit o koltukları da işgal etmeyip, çekip gitmek gerekir!
Herkes biliyor, zaten dövüş hileliydi!
BU pazartesi sorularımıza eşlik etmesi için seçtiğim şarkı Leonard Cohen’e ait. Şarkının adı “Everybody knows”, yani “herkes biliyor”!
Burada yanıtını bir türlü alamadığımız soruları tekrarlayıp duruyoruz. Bu şarkıyı da “işlerin nasıl yürüdüğü” hakkında bir genelleme olduğu için seçtim. Youtube’da izleyebilirsiniz.
Şarkı İngilizce elbette ama ben giriş bölümünün Türkçesini aktarayım:
“Herkes biliyor zarların cıvalı olduğunu / Atarken parmaklarını birleştiriyor herkes / Savaş bitti, herkes biliyor bunu / İyi çocuklar yenildi, herkes biliyor bunu / Herkes biliyor, zaten dövüş hileliydi / Fakirler fakir kalır, zenginler daha da semizler. / İşler böyle gider / Herkes biliyor.”
Melodi başlarken sorularımıza geçebiliriz şimdi:
1 – KPSS sorularını çalan organize suç örgütü neden yakalanamıyor? Başbakan emir verdi, MİT Müsteşarı’nı ve Emniyet Genel Müdürü’nü özel olarak görevlendirdi ama “tık” yok. Bir rivayete göre MİT bununla ilgili çalışmasını tamamlayıp, dosyasını Başbakan’a da sunmuş ama bunu doğrulatma olanağımız yok. Ama çok güçlü bir örgüt olduğu belli ki bir türlü yakalanamıyorlar.
Bu sorunun yanıtını alamadan şimdi bir skandal da son sınavda ortaya çıktı. KPSS’de sorulan sorular ile bir dershanenin daha önce dağıttığı deneme sınavındaki sorular üçü hariç aynı çıktı.
ÖSYM Başkanı “hafızası kuvvetli kişilerin bunları dışarıya çıkınca not ettiğini” söylüyor ama o kadar soruyu hatırlayan hafızalar nasıl güncel konular ile ilgili üç soruyu hatırlayamıyorlar, orası meçhul!
ÖSYM Başkanı, deneme sınavı ve kendi sınavının kitapçıklarını eline alıp neden bir basın toplantısı düzenlemiyor acaba?
Soruların yanıtlarını doğrudan dağıtan çete geçen sefer enselendiği için mi bu kez dershanelerde deneme sınavı ile meseleyi hallediyorlar?
2– Bülent Arınç’a suikast soruşturması ne âlemde? Gazetelere yansıdığında Türkiye’yi ayağa kaldıran, ordunun kozmik odalarının aranmasıyla sonuçlanan Bülent Arınç’a suikast iddiası ile ilgili hiçbir gelişme yok. Güya Arınç’ın evinin krokisini yutmaya çalışan suikastçılar bile yakalanmıştı ama bir gelişme olmadı. Açılan bir dava yok, sanık yok. Arınç’a suikast iddiası bir paranoya eseri midir, yoksa o günlerin gündemini değiştirmek için uydurulmuş bir palavra mı? Yoksa suikastçıları koruyan gizli güçler mi var?
3 – Suudi Arabistan Kralı’nın ziyaretinde devlet büyüklerimize ve eşlerine verilen hediyeler ne oldu? Suudi Kralı bonkör bir insan, ne de olsa kral. Ziyaret ettiği ülkelerde, devlet yöneticilerinin eşlerine pahalı mücevherler hediye etmek gibi bir alışkanlığı var. Türkiye’de de bununla ilgili bazı kanunlar var tabii. Hediyelerin 15 gün içinde beyan edilmesi ve ilgili kişinin kurumuna devredilmesi gerekiyor.
Suudi Kralı’nın verdiği hediyeleri neredeyse üç yıldır soruyorum, yanıt veremiyorlar. Tekrar sorayım: Hediyeler ile ilgili olarak yasal prosedürlere uyuldu mu, hediyeler nerede? Yoksa canının istediği her yere girip, sonra “su gibi akıp giden bir meczup” hepsini toplayıp gitti mi?
Paylaş