Paylaş
Aslında çok daha önce başlamalıydı.
Elbette telefonlarımızın dinlenmesi, mektuplarımızın okunması vs özel hayatın gizliliğinin ihlali. Buna tartışma yok.
Ancak şunu biliyoruz: Telefonlarımız dinleniyorsa mektuplarımız açılıyor ve okunuyorsa, bunu yapan yüzde 99’dan da fazla ihtimalle devlettir veya devlet yetkisini kişisel amaçları için kullanan bireylerdir.
Ancak özel hayata yönelik tehdidin telefonlarımızla ve mektuplarımızla sınırlı olmadığını anlamamız gerek. Hatta, telefon dinleme ve mektup okuma kaynaklı tehdidin toplam tehdidin artık görece küçük bir bölümünğ oluşturduğunu kabul etmeliyiz.
Yeni teknolojiler, özellikle de internet ve akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle birlikte özel hayatımıza yönelik tehdit hem büyüdü hem de biçim değiştirdi.
Dün anlatmaya çalıştım, çağdaş bilgi işleme teknolojileri sayesinde artık devlet özel hayatımızı ihlal ettiğini aklına bile getirmeden, sanki bu normal ve hatta daha iyi hizmet sunabilmek için gerekli bir davranışmış gibi fütursuzca özelimize girebiliyor.
Ama artık özel hayatımıza giren sadece devlet değil. Şirketler, yerli yabancı binlerce şirket de artık özel hayatımızın içinde.
Örneğin, internette gezindiğimiz siteleri takip ediyorlar. Hangi web sitelerine girip çıktığımıza bakarak ve matematiğin de yardımıyla kendilerince bize bir tüketim kalıbı çıkartıyorlar ve sonra da girip çıktığımız sitelere bize özgü reklamlar yerleştiriyorlar.
Kullandığımız telefonun içine bizim bilgimiz ve isteğimiz dışında minik programlar yerleştiriyor, şehrin nerelerinde gezindiğimizi, alışveriş merkezinde hangi vitrinde veya dükkanda kaç dakika geçirdiğimize bakıyor, ona göre bize reklamlar iletiyorlar.
Kredi kartı şirketleri, bankalar, sigorta şirketleri, hastaneler gibi yerlerde bize ait olması gereken o kadar çok bilgi var ki, bu şirketler bugün bu bilgileri başkalarına satmıyorsa, bu sadece onların görece daha iyi kalpli olmasından kaynaklanıyor. Yoksa bu bilgilerin paylaşılmasının önünde hiçbir engel yok.
Öte yandan cep telefonu operatörümüz, hepimiz biliyoruz ki, bilgilerimizi başkalarıyla paylaşıyor, hatta büyük ihtimal para karşılığı bazı şirketlere satıyor.
Hükümet bir ara ‘Bilgi Güvenliği Yasası’ hazırlamıştı ama bu taslak bir türlü Meclis’e inmedi, inmediği için de yasalaşmadı.
Belki sonbaharda Meclis yeniden açıldığında hükümet yeniden harekete geçer; Bilgi Güvenliği hiç değilse bir yasaya kavuşur.
Android telefon ve tabletlere dikkat!
YANINIZDAN ayırmadığınız tabletiniz veya telefonunuzu uyku moduna aldınız veya tamamen kapattığınızı sandınız. Ama hayır, aslında kötü niyetli kişiler için ne tabletiniz ne de telefonunuz ‘kapandı.’
Devlet olması şart değil; programcılık konusunda biraz bilgili bir birey bile, uyku halindeki veya ‘kapalı’ durumdaki telefonunuzu/tabletinizi uzaktan açabilir, onun kamerasını çalıştırıp etrafınıza bakabilir, mikrofonunu açıp cihazı dinleme cihazı haline getirebilir, üstüne dosya yükleyebilir, var olan dosyaların kopyalarını alabilir, o an tam nerede olduğunuzu yüzde yüz doğru koordinatlarla saptayabilir.
Bu dediklerim bütün ‘akıllı’ telefonlar ve tabletler için geçerli ama en çok Android işletim sistemli cihazlar için geçerli. Çünkü Android bir ‘açık sistem.’ Yani sistem kodları herkese açık, her isteyen tarafından bilinebilir. Bu kodları bilen biri de, az önce saydığım ve saymadığım her şeyi cihazınıza yaptırabilir.
Bir aile hekimi sistemi anlatıyor
AŞAĞIDAKİ metni dün bir aile hekiminin bana gönderdiği elektronik postadan aynen aktarıyorum. Bence çok bilgilendirici:
1- Aile Hekimi ve Aile Sağlığı Elemanlarına (ebe veya hemşire) yapılan ödemeler kendilerine bağlı nüfus sayısına göre yapılır. Bu ücret belli bir formülle hesaplanır. Fazla muayene yapmak, fazla aşı yapmak, fazla izlem yapmak bu ücreti 1 kuruş bile arttırmaz.
2- Aile Hekimi belli bir ay içerisinde yapması gereken aşı, gebe izlemi, bebek ve çocuk izlemlerinin tamamını eksiksiz yaparsa 1. maddede bahsedilen ücreti alır.
3- Yapılması gereken aşı, gebe-çocuk-bebek izlemlerden eksik kalan olursa Aile Hekimi’nin alacağı ücretten indirim yapılır. Yani burada performanstan bahsedilecekse, ancak “negatif performans” gibi bir sözcük kullanabiliriz.
4- Bir Aile Hekimi kendisine bağlı nüfusta yapılması emredilen izlem/takipleri -sizin gibi duyarlı olan ve bu izlemleri yaptırmak istemeyen kişilere saygı gösterip- yapmazsa ne yazık ki gelirinin önemli bir bölümünü kaybetmekle kalmaz, yasalara göre aylar içerisinde sözleşmesi de sonlandırılır.
5- Diyelim ki kişi hamile ve takipleri için uzman bir Kadın-Doğumcuyu tercih ediyor. Bu durum bile Aile Hekimini yükümlülüğünden kurtarmıyor. Aile Hekimi maruz kalacağı ücret kesintisini sineye çekse bile işini kaybetmemek adına telefonla, bizzat giderek veya başka bir yolla bu hamile kişiye ulaşmaya çalışıyor.
6- ABD’de kişinin mecbur kalmadıkça ASLA açık etmeyeceği bilgilerden belki en önemlisi “Social Security Number”dır. Bizdeki karşılığı TC Kimlik No. Bu bilgi son derecede özel ve önemlidir - çünkü bu TC Kimlik Numarası kullanarak kredi çekmek mümkün, borçlanmak mümkün, evlenmek mümkün vs. Bir taraftan da satın aldığım bir emtiayı getiren kargocu benim TC Kimlik numarasını almadan satın aldığım malı teslim etmiyor. Sizin de söylediğiniz gibi TC Kimlik numaraları heryerde...
7- Bu şekilde bebek-çocuk-gebe izlemi yapmak zorunda bırakılmayı hekim olarak kınıyorum. Ne yazık ki şu an için yaptığım işi sürdürmek durumundayım. Bu nedenle de olumlamasam da yukarıda anlattığım izlem süreçlerini ben de yaşıyorum.
Paylaş