Paylaş
“Bunun yerine haklarımızı savunalım. Türkiye Cumhuriyeti olarak hukukun üstünlüğüne sahip çıkarak, Avrupa’ya ders verelim” görüşündeyim. Bilimsel araştırmalar da bu görüşü desteklemektedir. Bugünlerde oluşturulmak istenen kamuoyu yoluyla kazanılmış haklarımız tartışmaya açılmaktadır. Aşağıdaki şu sorulara cevap vermemiz gerekmektedir:
1- Biz ülke olarak, neden kazanılmış vizesiz seyahat hakkımızı yıllarca göz ardı edelim ve 2018’e kadar erteleyelim? Neden gelecek yıllarda milyonlarca Euro’yu vize almak için ödeyelim?
2- Kazanılmış haklarımız sadece vize ile de sınırlı değildir, burada vize ötesi haklar da mevzubahistir. Eğer Türkiye, AB Komisyonu’nun teklifine evet derse biz tüm haklarımızı kaybetmiş oluruz ve üçüncü ülke konumuna düşeriz. Neden böyle bir yolu seçmek durumunda kalalım?
3- Sadece ‘İşverenlere vize kolaylığı verilsin’ yaklaşımını sergileyen Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) bu tutumu, Türkiye’de kast sistemi oluşmasına sebep olur. Oysa vizeye karşı Avrupa Birliği Adalet Divanı’nda (ABAD) dava açanlar Türk işçileridir. Onların bu uğraşları neden görmemezlikten gelinmek istenmektedir?
4- Niçin tazminat davası açma hakkımızı kullanmak istemiyoruz?
5- Karşı taraf hukuku çiğniyor diye biz de hukuku mu çiğneyelim?
(Nejat Tekiner, bu yazıyı Prof. Dr. Harun Gümrükçü’nün konuşmasından derlemiştir.)
Sırada İran ve Rusya var
Suriye meselesi artık, Suriye-Türkiye meselesi olmaktan çıkmış, Rusya-Türkiye meselesine dönüşmüştür. Amerika’nın menfaatleri adına, yakında İran ve daha sonra, Rusya ile karşı karşıya gelmemiz artık ihtimal dahilindedir.
Vurulan uçağımız, BOP Eşbaşkanlığı’nın uçağı olarak, Suriye’de vuruldu.
Suriye meselesi, artık, Türkiye ile Suriye meselesi olmaktan çıktı. Rusya ile Türkiye arasındaki bir meseleye dönüştü.
Bülent ESİNOĞLU
Mezarlıklar içler acısı
İSTANBUL’un düzensiz mezarlarını bilirsiniz. İnsanın başına gelmeyince bazı şeylere gereken alakayı göstermiyor maalesef. Birbuçuk yıl önce çok sevdiğim mimar kuzenimi kaybettim. Sağlığında son derece düzenli, bakımlı ve titiz olan kuzenim, belediyenin ilgisizliği yüzünden ne yazık ki çok kötü bir yerde yatıyor. Defin sırasında yeni ayazağa Mezarlığı’nda çok kötü bir yer gösterdiler. Daha sonra yollarının yapılacağını söylemelerine rağmen hiçbir yeri yapmadılar. 1,5 yıldır eşi yaşlılıktan dolayı mezarın yanına inemiyor. Yalnız o değil bir çok yaşlı insanın o bölgedeki kabirlerin yanına gitmesi imkansız. Benim anlamadığım, niçin defin alanları önceden düzenlenmez. Filmlerde seyrettiğim yabancı mezarlıklara insan gıpta ile bakıyor oysa ülkemizde mezbelelik ile karşılaşıyoruz. Bugün iyi bir mezarlıkta yer almaya kalksanız çok yüksek meblağlar isteniyor. Benim bahsettiğim alan doğal bir çukur şeklinde ve bu çukura düşmeden inmek gençler için bile zor. Mezarların arasındaki yollar tam bir rezalet. Geçen gün genç bir delikanlı babasının mezarına annesini sırtında taşıyarak götürüyordu. Orada birisi düşse bir yerini kırsa vebalini kim ödeyecek. Tam üç kere Mezarlıklar Müdürlüğü’nde Fen İşleri Müdürü Recep Aktaş’a gittim. Klasik bürokrat cevaplarını alıp döndüm. “Yapacağız” diyorlar. Bir şey yapmıyorlar. Her taraf toprak, yağmurlarda resmen sel iniyor. Yepyeni yaptırdığımız kabir çamur içinde. İnsanın beddua etmekten başka bir şey elinden gelmiyor. İnşallah beddualarım işe yarar demekten başka bir şey yapamıyorum. Sözde bu hükümetle birlikte Mezarlıklar Müdürlüğü’nün çok iyi çalıştığını söylüyorlar. Külliyen yalan. Eminim bu durumdan muzdarip bir çok vatandaşımız var ama seslerini duyuramıyorlar. Bizlere yardımcı olursanız ve bu konuyu yazarsanız çok memnun olurum.
Sami AZRAK
Anadilinde bilim üretememek
12 yıllık zorunlu eğitim çerçevesinde ilkokul ve ortaokul ders çizelgeleri tamamen değişmiş ve yabancı dil dersinin 2. sınıfta başlayacağı ve okulun uygunluk durumuna göre haftada 18 saate kadar çıkabileceği belirtiliyor. Okulun şartları uygun olduğunda haftada 18 saat yabancı dil, günde en az 3-4 saat bu derse ayrılıyor demek. Sömürge devleti miyiz ki biz, başkasının dilini kendi dilimizden daha fazla öğretmeye çalışacağız. Bu dil büyük olasılıkla İngilizce olacak ve Türkçe yerine bu dili öğrenen çocuklarımız nasıl kendi anadillerinde bilim üretebilecekler merak ediyorum. Doğru dürüst kendi dilini öğretemezken başkasının diline neden bu kadar önem veriyorsun anlayamıyorum.
Her zaman olduğu gibi, AKP reform yapıyorum dediği her konuyu içinden çıkılamaz hale getiriyor.
Hasan ÖZYURT-İZMİR
Yeşil alan mı ‘buz pisti’ mi
BEYLİKDÜZÜ’den Can Beşer ve Kenan Güzelordu yazıyorlar:
Bu ülkede ‘yeşil’ bir alan kalmayacak mıdır?
Beylikdüzü Belediyesi’nce ihale edilerek yaptırılan ve yapımı henüz tam olarak bitmemiş Çamlık alandaki yürüyüş parkuru, çocuk oyun grubu kısaca insanların nefes alabileceği bir alan olarak düzenlenmişti... Ne yazık ki, öğrendiğimize göre, burası birilerine ‘buz pisti’ yapılıp işletilmesi için kiraya verilmiş...
Halbuki bu yer 5 yıl önce Beylikdüzü Spor Kulübü’ne gelir getirmesi amacıyla 100 yıllığına tahsis edilmişti. Bu kulübün başkanı da Meclis üyesi olduğu halde bu yanlış uygulamaya niye ses çıkarmamıştır.
Hatta Çamlık’taki 100’e yakın fıstık çamının sökülmesine de Meclis’te göz yumulmuştur. Biz yürüyüş parkurumuzun, çocuk oyun gruplarınnın rant amaçlı buz pistine kurban edilmesini istemiyoruz.
Biliyor musunuz
- BAHÇEŞEHİR Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM), araştırma görevlileri Dr. Barış Gençer Baykan ve Burcu Ertunç tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Üç Bölgesinde GDO Farkındalığı” başlıklı araştırmada halkın %73’ü GDO kavramını duyduğunu, %27’sinin ise hiç duymadığını; duyma oranının Güney Doğu-Doğu Anadolu’da bu oran %56, Karadeniz’de %79. Batı’da, İzmir’de %89 olduğunu (Araştırmaya betam.bahcesehir.edu.tr’den ulaşılabilir.)...
- TUZLA Cahit Arf İÖO’nun, İmam Hatip yapılması velilerin ve basının tepkisiyle önlendiğini, MEB sitesinden, okulun, normal ortaokul olduğunun ilan edildiğini...
Paylaş