Paylaş
Geçen yılın ağustos ayını hatırlayın. Türkiye’nin Suriye politikasını ve Amerika ile Fransa başta olmak üzere uluslararası güçlerin Suriye politikalarını hatırlayın...
Sadece Türk basınında değil uluslararası basında da, uluslararası ortamda da aynı beklenti vardı geçen yıl ağustosta, aynen Libya’da olduğu gibi Suriye’ye de askeri müdahale geliyordu.
Peki sonra ne oldu? Amerika isteksizce davranmaya başladı, Fransa oyundan düştü ve kaldı geriye Türkiye. (Tabii bir de Katar ve Suudi Arabistan var.)
Suriye’de Esed rejimi halkını öldürüyor, bombalıyor. Karşısındaki muhalif milislere (kendilerine ‘Özgür Suriye Ordusu’ diyorlar) karşı rejim de kendi milislerini sürdü sokağa. Karşılıklı öldürmeler, sokak ortası infazları her gün gelen ve artık sıradanlaşmış haberler.
Türkiye kendini Suriye’de rejim değişikliği konusunda bağladı. Hoş, Amerika da bağladı ama Suriye ile komşu olan, düne kadar ticari ilişkileri patlama yapan, halktan halka bağlılıkların bulunduğu ülke Türkiye, Amerika değil. Yani Suriye’de rejim değişmezse Amerika bununla yaşayabilir ama aynı şeyi Türkiye için söylemek kolay değil.
***
Peki ne zaman değişecek rejim Suriye’de? Değişecek mi?
Kasıtlı olduğuna kuşku bulunmayan bir davranışla bir uçağımızın düşmesi, iki pilotumuzdan haber alınamaması bu genel Suriye resmi içinde nereye oturuyor?
Tane tane gidelim ki anlatması da anlaması da kolay olsun:
· Suriye’de örgütlü bir muhalefet yok; var olan muhalefet dağınık, halkla temasının ne kadar olduğu bilinmeyen bir muhalefet. Ama buna karşılık rejime karşı artık ayaklanmış bir halk var.
· Örgütlü muhalefet olmadığı gibi örgütlü bir silahlı direniş de yok. Kosova örneğindeki UÇK gibi bir ‘ordu’dan bugün için söz edemeyiz.
· Türkiye dahil Batı Suriye’de rejim değişikliğinde kararlı gözüküyor. Gözüküyor ama bu değişimin meşruiyet kazanması için talebin Suriye’nin içinden gelmesi gerekiyor. Bu talep geliyor gibi gözükse de, dediğim gibi muhalefet örgütlü değil, Türkiye dahil dünya da Esed gittikten sonra yerine ne geleceğini önceden bilmek istiyor.
· Aylardır yapılan ve bugün dahil yapılmaya devam edilen şey, Suriye muhalefetini örgütlü hale getirmeye ve ‘Özgür Suriye Ordusu’ denen oluşumu en azından Libya’daki muhalif güçlerin silahlı birlikleri seviyesine getirmeye çalışmak.
· Bu çalışmaların bugünden yarına bitmesi söz konusu değil. Aylar önce bir Türk Dışişleri yetkilisi ‘İki yıl’ diye bir süreden söz etmişti.
· ‘Suriye Ulusal Konseyi’ çatısı altında toplanan Suriye muhalefeti sahiden bir muhalefet olana, şimdilik onun komutasına girmiş gibi duran ‘Özgür Suriye Ordusu’ bir orduya benzeyene kadar, maalesef Suriye’de sivil halktan ölümler olmaya devam edecek.
· Eğer Esed rejimi, ‘Annan Planı’ adı verilen ve artık komada olan dokümanı tam anlamıyla hayata geçirse, o zaman geçiş daha az kanlı olabilir. Çünkü Annan Planı muhalefetin siyasallaşmasına ve seçimde rejimi değiştirmesine de kapı aralıyor.
· Bundan bir yıl önce Suriye konusunda Türkiye’den kat be kat hevesli olan Amerika başta Batılı ülkeler ve örgütler bugün bu heveslerini kaybetmiş gibi duruyorlar. Şu anda cephede gözüken ülke Türkiye.
· Uçağımızın düşürülmesi sonrası itidalli bir politika izleniyor. Aslında bugün Suriye söz konusu olunca ‘itidal’den kasıt, uçak düştü diye savaş ilan etmemek. Sonu savaşa varmadığı sürece uçağın düşürülmesi var olan gerginliği belki daha da perçinler ama daha fazla arttırmaz; çünkü zaten iki ülke arasında gerginlik had safhada.
· Suriye konusu, Türkiye’nin Ortadoğu’da izlemek istediği öncülük rolünün imtihan sahası gibi. Uçağımızın düşürülmesini bu bağlamda okumak, Türkiye’nin büyük iddiaları içinde nereye denk geldiğine bakmak en doğrusu.
· Böyle bakmak istediğimizde yine Suriye’ye geliyoruz, rejim değişikliğine geliyoruz.
· Suriye’de rejim değişikliği bugünden yarına gerçekleşmeyecek. Yarın gerçekleşecek mi, onu da zaman gösterecek. Ama en iyimser ihtimalle iki yıl daha Esed ve hempaları görevde.
Suriye’ye tepki: Nereye kadar?
OLAYIN olduğu cuma günü yaşanan büyük iletişim faciasını saymazsak eğer Türkiye, silahsız uçan bir uçağını düşüren Suriye’ye karşı vermesi gereken tepkileri veriyor.
Buradan bir savaş çıkarmak isteyenleri görmezden gelmek en iyisi. Çünkü bu olay ne kadar acı verici de olsa bir savaşa meşruiyet sağlamaz. Kaldı ki hükümetin de savaşa gitmek gibi bir niyeti yok.
Savaş ihtimalinin ülkemizde bir kısım kişilerin ağzında bu kadar kolay telaffuz ediliyor olması bence çok vahim. Fakat daha birinci günden belliydi ki, savaş ihtimal dışıdır. O yüzden verilen sert mesajların da, NATO’nun toplantıya çağrılması gibi tepkilerin de buna göre okunması gerekir.
Suriye, uçağımızı kasıtlı olarak düşürmüş olmakla birlikte daha ilk andan itibaren de alttan alan, yardım teklif eden, özür dileyen ülke görünümünde.
Bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında önemli açıklamalar yapacağı söyleniyor. Başbakan Suriye’ye savaş ilan etmediği sürece (ki bu beklenmiyor) söyledikleri ‘tepki’ olacaktır.
Yarından itibaren bu olayın sönmeye başlamasını beklemeliyiz.
Paylaş