Paylaş
Sakin olunca ismi “hava” olan şeffaf ve renksiz şeye, hareket edince “rüzgâr” diyoruz. Dalgalanan çimenler, sallanan ağaçlar, gökyüzünde gezinen bulutlar, denizde köpüren dalgalar, yağmur getiren alçak basınç merkezleri, evlerin köşelerinde vınlaması ile hep onun varlığını iş başındayken yani eylem yoluyla bize haber verir. Böylece hava, dört element içinde en uçarı olanıdır ve sevinçli olduğumuzda (uçaklar, kelebekler, kuşlar, kuru bir gül yaprağı, saçlar, yele, gibi) hep havalarda uçmak isteriz...
HİSSEDİLEN SICAKLIĞI RÜZGAR VE NEM ETKİLER
Rüzgar kabadayılaşıp fırtına şiddetinde estiği zaman, elektrikler kesilip, çatılar uçabilir, kafanıza dal veya tabela düşebilir, trafik kazaları meydana gelebilir, kara, deniz ve hava ulaşımı aksayabilir, iş yeleri ve okullar da tatil edilebilir. En kötüsü de “Soba zehirlenmesi” denilen karbon monoksit zehirlenmesidir. Bu nedenle rüzgârın kabadayı hallerine fırtına diyoruz ama rüzgarın pek çok yararı da var. Örneğin, bizi serinletip konforumuzu artırır, deniz ve havadaki kirleticileri dağıtır...
İnsan ve hayvanlar, havanın nemine ve esen rüzgârın şiddetine göre termometreden farklı olarak hava sıcaklıklarını hisseder. Yükselen binalar ve düşük rüzgâr hızları nedeniyle, dışarıdaki soğuk havanın hareketleri tutulduğu için şehrin havalandırılması ve şehir içindeki hava sıcaklığının düşürülmesi mümkün olamamaktadır. Sıcak, nemli ve lodoslu günlerde şehir çok bunaltıcı bir hal almaktadır. Böyle günlerde giyim kuşamımızı rüzgâr belirler.
RANDEVU VERİRKEN DİKKAT
Genelde ulaşımda ekonomi, düzen, mal ve can emniyetinin sağlanabilmesi, karayolu, demiryolu, denizyolu ve havaalanlarının planlanması, işletilmesi ve bu yollardaki seyrüseferin her aşaması rüzgara bağlıdır. Örneğin, uçakların, helikopterlerin kalkış ve inişlerinde maruz kalacağı rüzgârın hızı, yönü önemlidir. Benzer şekilde, “Denizleri köpük köpük dalgalandıran rüzgar” da deniz trafiğini etkilemekte. Kara yollarındaki trafik akışında ve trafik kazalarında da, şiddetli rüzgârlar etkili oluyor. Öyle ki rüzgâr, asma köprüler ve gökdelenler gibi meteorolojik şartlara çok duyarlı bina ve tesislerde hayati önem taşır. Bu nedenle bir yere gidecekseniz rüzgâra bakmadan randevu vermemelisiniz.
İSTANBUL’UN YÜKSEK BİNALARI RÜZGARI YÜZDE 25 AZALTTI
“Nereden geliyorsun, otur dinlen baş ucuma, belli ki çok yorgunsun” şarkı sözü sanki şehirlerin üzerinde esen rüzgarlar için söylenmiş. Şehirlerdeki yüksek binalar aynı zamanda hava akışını da keserek rüzgarı değiştiriyor. Büyük şehir yüzeyinin düzgün olmayışı nedeniyle rüzgâr hızı şehirlerde azalıyor. Tahminen şu anda İstanbul merkezinde rüzgârlar, kırsal kesimlere göre yüzde 25 azalmış. Düşük rüzgâr hızları nedeniyle, şehrin havalandırılması ve şehir içindeki hava sıcaklığının düşürülmesi artık mümkün değil!
Yani, İstanbul’da da şehirleşme ile yıldan yıla bina yoğunluğu ve dolayısıyla sürtünme artmaktadır. Böylece, rüzgâr şiddetinde beklendiği gibi İstanbul’da bir azalma gözlenmektedir. Yani, “penceremin perdesini havalandıran rüzgar” artık yok oluyor. Sıcak ve nemli havalarda daha çok bunalıp “Gir içeri usul usul, Beni bu dertten kurtar” diye şarkı mırıldamak ile beraber daha fazla klimalara hücum etmek, daha fazla elektrik tüketip ve dünyamızı daha fazla kirletmek zorunda kalıyoruz. Yani artık “Bana esmeyi, bana (doğayı) sevmeyi anlat” diye daha çok şarkı mırıldanmamız gerekiyor
Özetle sizleri rüzgârlarınıza da sahip çıkmaya davet ediyorum. Yoksa sıcak ve nemli havalardaki durumunuz rüzgar ile sivrisineğin komik mücadelesine döner!..
Paylaş