Paylaş
Ne bir gözyaşı, ne bir hüzünlü bakış, ne bir komşu duası...
Bu sabah yalnızlığa uyanınca Özlem;
Umut’un yokluğu da büyümeye başladı evdeki o ıssızlıkta.
Özlem’in gazetedeki resmini görünce dedim ki:
-Sonuç olarak herkesin acısı kendine kalır.
İşte bu sabah öyle bir sabahtı Özlem için.
Umut’suz bir sabah..
Ve şimdi;
Bizim unutmaya ayarlı hafızamıza sığmayan saatler;
Özlem’in üzerine çöküyor.
Evet;
Samsun’da... Kucağında 9 aylık bebeği Selçuk’la kalan Özlem’i unutacağız.
Diğer bütün acıları kendi yalnızlıklarına bıraktığımız gibi onu da tüketeceğiz.
Dün gazetede gördüm.
Şehit düşen eşi piyade er Umut Bulut’un cenaze töreninde.
Yüzünde bir türlü kabul etmek istemediği o gerçekle çarpışan ifadesi.
Acaba bu sabah ne yapıyordur?
İçindeki cam kırıkları acaba hangi acıları sürüklüyordur kalbine.
Artık Özlem de biliyor:
-Acılar kalabalıkta anlaşılmaz.
Cenaze törenleri, şehit evleri, konu komşu ziyaretleri biter.
El ayak çekilir.
İşte o ıssızlıkta çıkar acının dikenli teli.
Acının eşiği, yalnızlıkta kırılır.
Bu yüzden diyorum ki;
Keşke şimdi ziyaret edebilsem seni kardeşim Özlem...
Bir yanımda senin acın var.
Şehit düşen çocukların, kanlar içinde toprağa değdiği anların resimleri var.
Diğer yanımda yıllardır akan bu kanın artık durması için “demokrasiden başka çaremiz yok” diyen o makul ses var.
Acının kıyısına vuran barış dalgalarıdır o ses.
Daha birkaç gün önce Leyla Zana’dan umutlanmıştım.
Türkiye bir yola girmişti.
Silahın değil, siyasetin yoluydu bu.
Cephenin değil, sivil iradenin yoluydu.
Ama bakıyorum şimdi;
Hayat değil, ölüm kazanıyor.
Ve her ölüm sanki bir sonraki ölümün tuzağını kuruyor bize.
Gencecik çocukların kendi topraklarında birbirini düşman ilan ettiği bir coğrafyada;
Öfkeleniyoruz, bileniyoruz.
MUHATAP MESELESİ
Belli ki BDP’den ya da siyasetten barışa yönelik bazı sesler çıktığı an Kandil “Buna ben karar veririm” demek için eylemi yapıyor.
Tuzakları harekete geçiriyor.
Mesela, Diyarbakır Belediye Başkanı “Silahlar sussun” mu dedi?
Ertesi gün cinayet başlıyor.
Leyla Zana; “Başbakan’a güveniyorum, bu meseleyi çözer. Mesele Meclis’te çözülür” mü dedi?
Ertesi gün baskın geliyor.
Amaç;
“Muhatap benim” diyen bir Kandil...
Peki devlet bu yeni duruma karşı ne yapacak?
Muhatap kim olacak?
Tek çare var. BDP’nin cesaret göstermesi. Sivil iradesini kullanıp;
Kandil’den gelen bu keskinliğin karşısına çıkabilmesi.
Ama ben şimdi bu soruların cevabını değil;
Cephelerdeki çarpışmaları değil;
Bu sabah yalnızlığıyla çarpışan Özlem’i düşünüyorum.
Sabah onun Umut’suz uyanışına yanıyorum...
Paylaş