Trafikte kaldınız diye üzülemiyorum

Amerikan rüyası çok fena patladı. Ama biz hâlâ oradayız. Bir ev, birkaç araba. Sonra da başlasın trafik veryansınları. Hiç üzülmüyorum, kusura bakmayın.

Haberin Devamı

Sanayileşme bütün kötülüklerin anası diyemeyiz ama...
Sanayileşen milletler otomobili özgürlük ve fırsat artışının bir aracı olarak lanse ettiklerinde... Şimdi anlıyoruz ki duvara karşı gazlamışlar.
Üç gündür süren trafik çilesine bakınca görüyorsunuz.
Otomobil trafiği arttıkça, sokaklardaki sosyal hayatın zayıfladığı ortada.
Gürültü, tehlike ve egzoz gazları insanları sokaktan kusuyor.
Ev seçilirken ilk kriter, gürültülü sokağa bakmaması oluyor.
Amsterdam ve Kopenhag gibi şehirlerde sokaklarda duyduğunuz en yüksek ses, yürürken topukların çıkardığı.
İstanbul gibi nüfusu düzenli olarak artan şehirlerde bir süre sonra bütün boş arazileri yollar doldurmaya başlıyor.
Bunlar, zaman içinde insandan çok otomobile hizmet eden şehirlere dönüşüyor.
Dünyada 2 milyar insan 500 milyon otomobil kullanıyor. Geriye kalan 5 milyar da bir an önce bu “lüksü” hayatlarına sokmaya hevesleniyor.
Eğer otomobil sahibi olma oranı dünya geneline yayılırsa bir gün gezegendeki otomobil sayısı 3 milyarı bulacak.
Bu otomobilleri üretmek için yeterli kaynağı bulabilecek miyiz?
Ya bunları çalıştıracak benzini, gazı?
Egzozuna, gürültüsüne, tehlikesine, iklim değişikliğine katlanabilecek miyiz?
Köprü onarıma alındı diye, üç kuruşu olunca koştur koştur ilk iş araba alanlar, aile fertlerinin her biri ayrı ayrı trafiğe çıkanlar çile çekiyor, farkındayım.
Ama üzülemiyorum.
Bu şehir bize toplu taşımanın en idealini sunmadı, biliyorum.
Ama biz de arabamızın konforunu bırakıp ne kadar talep ettik, tartışılır.
Her konuda bilmiş bilmiş konuşmakta üstümüze yok.
Hep daha önemli meselelerimiz var.
Ama işte öyle olunca da...
Bol çeneyle ülkeyi kurtardığımızı sanır...
Kendi şehrimizde, konforlu arabamızın sürücü koltuğunda böyle kilitlenip kalırız.

Haberin Devamı

Temelli gitsek?

İki ucu kirli değneğin diğer tarafında da müthiş kriz yöneticilerimiz hazırolda bekliyor.
Karayolları Genel Müdürü dahiyane bir fikir sunmuş, şehirdeki trafiği hafifletmek için milletin tatile çıkmasını önermiş.
Yöneticiler çeşit çeşit.
Halbuki bu yüzden danışmanlar var, basın sözcüleri var.
Ama danışan var mı, bilinmez.
Velhasılkelam...
Mümkün olsa şehri temelli terk edeceğiz, o raddeye geldik sayın genel müdür ama...
Anadolu’da işsizlik var.
Bir el verseniz...

Haberin Devamı

Sıradaki gezi nereye

Şanlıurfa Cezaevi’ndeki yangından sonra bir klasik yaşandı. Adalet Bakanı’nı istifaya çağıranlar oldu.
Bizim alışık olduğumuz bir şey değil siyasetçinin sorumluluğu omuzlarına alıp istifası.
Onlar zinhar, daha ziyade “Ben gitsem, o gitse ne olur memleketin hali” kaygısını güderler.
Binaenaleyh, bakan da “İstifam sorunu çözecekse, istifa ederim” dedi.
Yani kibarca istifa çağrılarını reddetti.
Dert değil.
Yeter ki...
Bir sonraki Halkla İlişkiler projesi Şanlıurfa Cezaevi’ne şekil yapıp bir grup gazeteciye gezdirmek olmasın.

Yazarın Tüm Yazıları