Erdoğan’ın gözünden tarihi ve Atatürk’ü okumak

SON dönemde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tek parti dönemi ve Atatürk’le -kendisi daha çok Gazi Mustafa Kemal demeyi tercih ediyor- ilgili konuşmalarını izlerken oldukça problemli bir tarih okumasıyla karşılaşıyorum.

Haberin Devamı


Erdoğan, Cumhuriyet’in ilk dönemine, Atatürk ve İsmet İnönü dönemleri diye ayırabileceğimiz ikili bir zamansal çerçeve üzerinden bakıyor. Başbakan, genelde ikinci dönemi eleştiriyor ama birinci döneme ilişkin de bazı olumsuzlukları hatırlattığında Atatürk’ü bir şekilde bu tarihi olaylardan soyutlamaya kalkışıyor. Bir anlamda Gazi’ye tarih karşısında muafiyet tanıyor Başbakan.

1940 ÖNCESİ İYİ SONRASI KÖTÜ MÜ?

Söylediklerimi örneklerle açayım. Başbakan, burada getirdiği ayrımda genellikle Cumhuriyet’in Atatürk’ün hayatta olduğu kuruluş dönemini sahiplenme, buna karşılık “1940 sonrası”nı tümüyle reddetmeye, olumsuzlamaya dayanan bir bakıştan yola çıkıyor, sıkça hataların başlangıcını 1940’a götürüyor. Bir örnek vermek gerekirse:
“Türkiye Cumhuriyeti, çok renklilik, birlik, kardeşlik ve dayanışma temelleri üzerinde yükselmişti. 1940’lardan sonra ortaya çıkan asimilasyon, ret ve inkâr politikaları, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine olduğu kadar, Atatürk’ün millet tarifine de bütünüyle aykırıdır.” (10/11/2011 Atatürk’ü Anma Töreni’ndeki konuşmasından)
Bakın aynı tema, Erdoğan’ın 8 Şubat 2012 tarihinde 81 ilin valisine hitaben yaptığı konuşmada yine karşımıza çıkıyor: “Bu yeni başlangıç, özellikle 1940’lı yıllarla beraber, o yorgunluk, o metal yorgunluğu tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Cumhuriyet’in kuruluşunda çok büyük bir heyecan, coşku, çok güçlü ve taze umutlar varken, 1940’lı yıllarla birlikte, Osmanlı’nın çöküş dönemi hastalıkları, Cumhuriyet’e de sirayet etmeye başlamıştır.”
Gelgelelim, Cumhuriyet’in 1940 öncesindeki ilk dönemini yücelten Başbakan’ın aynı dönemi pekâlâ acımasızca eleştirdiği konuşmalarına da rastlayabiliyoruz. Özellikle CHP’nin bugününü geçmişi üzerinden eleştirmeye
kalkıştığında, “1940 öncesi-sonrası” ayrımını hemen geçersiz
kılabiliyor Erdoğan. Örneğin
6 Mart 2012 tarihli grup konuşmasındaki şu sözleri: “CHP’nin bu millete ödettiği ağır faturalarla, ağır bedellerle yüzleşmesi gerekiyor. İstiklal Mahkemeleri’yle, Dersim ile, tek parti döneminin zulümleriyle, yasaklarıyla, ceberut tavrıyla yüzleşmeden CHP’nin genleri değişmez.”
Erdoğan’ın hatırlattığı İstiklal Mahkemeleri ve Dersim olaylarının hepsi Atatürk’ün hayatta olduğu dönemde meydana gelmiştir.
Şimdi Atatürk’ün kendi dönemindeki olayların sorumluluğundan muaf tutulması meselesine gelelim. Erdoğan, son dönemde CHP’yi eleştirmek, bu partinin dünü ile bugünü arasında fark olmadığını anlatmak için sıkça 1930 yılında kurulan Serbest Fırka’nın lideri Fethi Okyar’ın 1930 Eylül ayında düzenlediği İzmir mitinginde meydana gelen olayları hatırlatıyor.
Başbakan, örneğin 8 Haziran’da partisinin İzmir İl Kongresi’nde “Gazi Mustafa Kemal’in İzmir’de yapılacak mitingin güvenliğinin sağlanması yönündeki tüm talimatlarına rağmen polis göstericilere ateş açtı” dedikten sonra ekliyor:
“Bu hadiseden herkesin gerekli dersi çıkarması gerekiyor. Kim vardı iktidarda? Statüko partilerinin bu millete yaşattığı acıları herkesin hatırlaması gerekiyor.”
Erdoğan, aynı hadiseyi geçen salı günü grup konuşmasında neredeyse aynı sözlerle aktardıktan sonra şöyle konuşuyor:
“Bu parti (Serbest Fırka), iktidarın yoğun baskıları, tahrikleri, ürettiği sanal korkular sonucunda sadece 3 ay sonra kendini feshetmek zorunda kalmıştır... CHP, bu ülkeye demokrasiyi getirmemiştir. CHP bu ülkede, Gazi Mustafa Kemal’e rağmen demokrasinin önündeki engel olmuş, mümkün olduğunca da demokrasiye geçişi ertelemiştir.”

TARİHİ OLGULAR ZORLANINCA

Haberin Devamı

Başbakan’ın bu sözlerinden anlamamız gereken, Mustafa Kemal’in hayattayken demokrasiyi getirmek istediği, ancak kendisi dışındaki CHP unsurlarının onun iradesine rağmen bunu engellediğidir. Erdoğan’ın bu sözlerinin çok önemli bir bölümünün gerçeklere tam olarak tekabül ettiği kanısında değiliz. CHP’nin Atatürk’e rağmen demokrasiyi engellediğini ya da Atatürk sonrası dönemde demokrasiyi CHP’nin getirmediğini ileri sürmek tarihi olguları biraz zorlamak olur.
Önemli bir tarihi ayrıntı daha: Fethi Okyar’a parti kurmasını telkin eden, İzmir mitinginde kendisine yardımcı olmaya çalışan Atatürk’ün kendisidir ama Serbest Fırka’nın kapatılmasını isteyen de aynı Atatürk’tür.
Ayrıca tarihçilerin büyük ölçüde mutabık oldukları bir olgu, İsmet İnönü’nün Atatürk’ün Serbest Fırka’yı kapatma kararına muhalefet ettiğidir.
Sorun Erdoğan’dan mı, yoksa konuşma metinlerini yazan ekipten mi kaynaklanıyor, bilemiyorum. Çok da önemli değil. Sonuçta kürsüden bu sözleri sarf eden kişi Başbakan.

Yazarın Tüm Yazıları