Paylaş
Oysa Down Sendrom’lu çocuğun doğması demek, hayat boyu hem kendine hem de ailesine mutsuzluk ve azap vermesi demek.
Sevgili Güzin Abla, kürtaj hakkındaki tartışmalar sürerken, bu konuda hiçbir şey bilmeden, hiçbir şey yaşamadan, sadece masa başında karar verenlere köşenizden seslenmek istiyorum.
Yaşadıklarımı okurlarınızla paylaşırsam, belki onları biraz olsun bilinçlendirebilirim diye düşündüm.
Ben mongol bir çocuk annesiyim. Oğlum şu anda 8 yaşında ama onu bugünlere getirebilmek için çektiklerimi bir ben biliyorum bir de Allah...
Down Sendromu ya da Mongolizm, çocukta zeka ve gelişme geriliğine neden olan bir kromozom anomalisi.
Trizomi 21 diye de adlandırılan bu genetik düzensizliğe Mongolizm adı verilmesinin nedeni, çocuğun yüz hatlarının Asya’daki Mongol ırkını andırması.
Bu kromozom bozukluğu, bin canlı doğumda 1-2 oranında görülüyor.
Mongol çocuk, dış görünümünden anlaşılıyor; başı normalden küçük, yüzü düzleşmiş, dili büyük ve zaman zaman da dışarıda oluyor.
Genellikle zeka geriliği de oluyor. Erişkin yaşa ulaştıklarında zeka yaşı olarak 7-8 yaşındaki bir çocuğun kapasitesine ancak erişebiliyorlar.
Erişkin dönemde de başkalarına bağımlı olarak yaşayabiliyorlar. Özel eğitime ihtiyaç duyuyorlar.
Down Sendromu, gebelikte tanımlanabilir. Ultrasonografi ve testler sonucu Down Sendromu’ndan şüphelenilirse, daha ileri genetik tanı yöntemleriyle ceninin kromozom tetkiki yapılır.
Down Sendromu saptanmışsa, aileye bilgi verilerek gebeliğin sonlandırılması önerilir.
Yasalarımız, 24’üncü haftaya kadar buna izin veriyordu.
Bundan sonra ise ne yapılacağı belli değil artık.
Bense bu konuda çok geç kalmıştım...
DURUMLARININ FARKINDALAR
Şimdi büyüklerimiz, “Çocuk Down Sendrom’lu bile olsa doğmalı, onun da yaşamaya hakkı var” diyor. Oysa Down Sendrom’lu çocuğun doğması demek, hayat boyu hem kendine hem de ailesine mutsuzluk ve azap vermesi demek...
Üstelik bu çocuklarda kalp anomalileri ortaya çıktığından erken yaşta ölüm riski taşıyabiliyorlar.
Benim oğlumun, yine bu çocuklarda sıkça görülen mide-bağırsak sistemine ait ciddi bir sorunu var. Bu nedenle yemek yerken gözümüz hep üzerinde olmak zorunda, çünkü her an tıkanabiliyor.
Bütün bunlara ilave olarak ilerleyen yaşlarda lösemi (kan kanseri) riski de taşımakta.
Oğlumda zihinsel açıdan kavrama bozukluğu var. Çoğunlukla öğrenme güçlüğü gibi sorunlar yaşıyor.
Eğitimine diğer çocuklarla birlikte devam edemiyor, bundan büyük üzüntü duyuyor, kendini yerden yere atıyor. Onu sakinleştirmek o kadar güç ki...
Bu çocuklarda beyin normalden küçük ve tam gelişmemiş olduğundan zeka geriliği olsa da, bunu anlayabilecek kadar akıllılar. Ve bu yüzden büyük bir acı yaşıyorlar.
Oğlum, yürümeyi ve konuşmayı da çok geç öğrenmişti.
Kısacası, hiç kimse böyle bir evlat sahibi olmanın verdiği mutsuzluğu, acıyı bilemez.
Bugün “Bu çocuklara biz bakarız” diyen devlet adamları hatırlamalılar ki, hayata gelmiş on binlerce Mongol çocuğun yaşadığı sorunlara henüz kimse çözüm bulamadı. Buna benim oğlum da dahil.
Bırakın bu sorunlu çocukları, aileleri tarafından terk edilmiş çocuklara doğru dürüst bakıldığını, onların düzgün eğitim alarak yararlı birer fert olarak yetiştirildiğini kim söyleyebilir?
Rumuz: Çilem buymuş
Sevgili kızım, bir anne olarak evladının bu durumundan çektiğin azabı anlıyorum.
Hiç kimse böyle bir acıyla yaşamayı, doğduğu andan itibaren hiç büyümeyen bir bebek gibi bakıma ve korunmaya muhtaç bir çocuğun üzerine titremenin, geleceğiyle ilgili endişeler duymanın ne demek olduğunu elbette yaşamadan bilemez.
Allah sana kuvvet versin.
Paylaş