Paylaş
Özellikle iki konu üzerinde durmak istiyorum: Biri özel olarak Kürt meselesinin fevkalade zor olduğu gerçeğidir. Öbürü daha genel bir problemdir, partilerin her gün “tribünlere oynamaları” ya da “siyasi reyting” hırsına kapılmaları halinde demokrasinin yozlaşacağı gerçeği...
Türkiye’de Kürt meselesi gibi zor bir mesele ortada dururken, liderlerin öfkeli konuşmalarla her gün siyasi reyting savaşı yapması artık bunaltıcı hale gelmişti, Kılıçdaroğlu-Erdoğan görüşmesiyle bir “bahar havası” esti elbette.
Sonuç çıkar mı?
Zor sorunların sihirli ve acil çözümü yoktur. Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a götürdüğü öneriyi de sihirli reçete gibi görmemek lazım. Yine de çok önemli ve olumludur: Kürt meselesinin iktidarla ana muhalefet arasında kavga ve reyting konusu olarak değil, müzakere konusu olarak ele alınması sağlanırsa, bunun ne kadar değerli bir gelişme olacağı açıktır.
Dün görüşmenin bir saat sürmüş olması ve tarafların görüşmeyi yetkili kurullarına götürmeleri, işi ciddiye aldıklarını gösteriyor. İktidarla ana muhalefet arasındaki bu süreci desteklemek, teşvik etmek gerekir.
Elbette AK Parti ile CHP arasında Kürt meselesi konusunda görüş farkları olacaktır, ama hayli benzer görüşlerin bulunduğunu da kamuoyu görecektir... Yapıcı davranmak AKP’ye de CHP’ye de kamuoyunda puan kazandıracaktır.
CHP’nin önerdiği mutabakat komisyonuna MHP katılmayacak, BDP de farklı gerekçelerle katılmayabilir. Öyle bir durumda bile AKP-CHP arasındaki bu diyalog devam etmelidir. Kılıçdaroğlu’nun “birlikte çözüm üretebiliriz” sözü ile Başbakan Erdoğan’ın “çözüm için her katkıya açığız” sözü herkesten çok kendilerince ciddiye alınmalı, devamı getirilmelidir.
Siyasi reyting tehlikesi!
İktidarla ana muhalefet arasında alkışlanması gereken bir diyalog başlamıştır. Tarihimizde benzerini az gördüğümüz bir siyasi olgunluk örneğidir bu. Önümüzdeki tehlike, önümüzdeki salı gününden başlayarak liderlerin yine eskisi gibi birbirlerine ağır sözlerle hücum etmeleridir... “Tribünlere oynama” veya kavga ile “siyasi reyting” yapma tehlikesi!
Elbette iki partinin karşılıklı mücadeleleri, eleştirileri devam edecektir ama bunun dozu artık normale inmelidir.
TV’lerin karşısında rakibine ağır hücumlarda bulunarak taraftarları coşturmak zamanımızda bütün demokrasilerde görülen bir zafiyettir ve bizde maalesef daha ciddi bir sorundur.
Siyaset biliminin çağımızdaki en büyük otoritelerinden Giovanni Sartori, Ergun Özbudun tarafından dilimize çevrilen “Anayasa Mühendisliği” adlı kitabında, TV seyirciliğinin kitlelerde “yüzeysel ve kötü bir şekilde bilgilenmeye” yol açtığını belirtir. Bu şekilde “görsel imajlar” fikirlerin, duyguların, düşüncelerin yerini almaktadır maalesef.
“Aynı zamanda kamu, duygu yüklü bilgiyle, tutkuları veya öfkeleri kabartan fakat sorunları onları çözme yeteneğimizin ötesinde ‘ısıtan’ imajlarla beslenmektedir.” (s. 194)
Sartori bunu “video demokrasi” diyerek eleştiriyor. Önümüzdeki salı günü liderler bu “video demokrasi” tuzağından sakınmalı, reyting tuzağına düşmemelidir. İki lider “tutkuları veya öfkeleri kabartan” ve sorunlarımızın çözümüne katkı sağlamayan, aksine sorunlarımızı “ısıtan” üslubu artık bırakmalıdırlar.
Paylaş