Kadının sebep göstermesi bile gerekmez

KÜRTAJ konusundaki tartışmalarda dikkatimi çeken konulardan biri de kürtajın neden belli bir süreye kadar serbest olması gerektiğini anlatırken kullanılan örnekler.

Haberin Devamı

Bazı yorumcular, tecavüz sonucunda hamileliğin sonlandırılmasının kadın açısından bir hak olduğunu söylüyor, yazıyor.

Doğacak bebeğin bazı hastalıklar ile malul olmasını gerekçe göstererek kürtajı doğru bir çözüm olarak sunanlar da var.

Kuşkusuz ki tıbbi nedenler önemlidir. Tecavüz kurbanlarının çocuk doğurmak zorunda kalmaları da, erken gebelikte belirlenebilecek bazı hastalıklar nedeniyle gebeliğin sonlandırılması da önemlidir.

Ama “kürtaja karar verme hakkı” sadece bunlarla açıklanamaz.

Bir kadın, sadece istemediği bir gebeliği sona erdirmek için de kürtaj hakkına sahiptir.

Kimse, bir kadını istemediği bir çocuğu doğurmaya zorlayamaz, bunun için tecavüz gibi, hastalıklar gibi gerekçeler bulmak zorunda da değildir.

Hatta neden kürtaj olduğunu açıklamak zorunda bile değildir.

Vücudu kadına aittir ve süresi içinde olmak koşuluyla kürtaj yaptırma hakkına sadece bu nedenle sahiptir.

İktidar, şimdi belli ki bu süreyi kısaltarak yasal kürtajı olanaksız hale getirmeye çalışacak.

Sürenin ne olduğu ile ilgili dini kaynaklara göndermeler yapanlar da var. İnananlar için bu elbette önemli bir tartışmadır ama sadece kendilerini ilgilendirir. Zaten
süre serbest diye dini inançlarının aksine davranacağı da düşünülemez.

Sürenin ne olduğu, medeni dünyada genel kabul görmüş bir durum. İstisnai birkaç ülkeyi dışarıda bırakacak olursak bu süre 120 gündür ve öyle olarak da kalmalıdır.

Haberin Devamı

Bu bürokrasi ile bu iş çok zor yürür

ŞİDDET mağduru olan kadınlara, gerektiği zaman kendilerini koruyabilmeleri için devlet tarafından “çağrılı koruma” veriliyor.

Bunun dostlar alış verişte görsün türü bir uygulama olduğunu düşünüyordum, dün Milliyet’te yayımlanan haberi okuyunca artık buna iyice eminim.

Muhabir Burcu Karakaş’ı da bu haberi nedeniyle kutlamak istiyorum, artık gazetelerimizde bu tür gazetecilik çabasına pek rastlayamıyoruz çünkü.

Habere göre koruma isteyen kadın 20.45’te Eyüp Asayiş Şube’ye faks çekerek 22.30’da Şişli’den Alibeyköy’deki evine dönmek için koruma talebinde bulunmuş.

21.45’te bu kez telefon ile arayarak koruma talebini yinelemiş.
Komiser “Şişli’den sizi arayacaklar” yanıtını vermiş.

22.25’te Şişli’den arayan polis memuru, kadına Osmanbey’deki bir otelin önünde buluşmak için randevu vermiş. Otelin önüne araç 22.50’de gelmiş. Demek ki o saate kadar kadının başına bir şey gelmemiş olması sadece bir şans olmalı.

Şişli’den gelen ekip kadını 23.05’te Mecidiyeköy’de indirmiş, “Eyüp’ten gelecek polis sizi alacak” denilmiş.

Eyüp’ten gelen memur 23.30’da kadın ile buluşabilmiş. Metrobüs ile Ayvansaray’a gidilmiş, oradan tekrar bir ekip aracına binilmiş. Kadın evine 00.15’te ulaşabilmiş.

Emeği geçen polis memurlarına da teşekkür etmek isterim, belli ki bürokratik zorluklara rağmen görevlerini yapmak için çok çaba göstermişler ve kadını evine kadar götürebilmişler
.

Haberde anlatılan olay gösteriyor ki “çağırmalı koruma” sistemi ile ilgili olarak düzeltilmesi gereken çok şey var.

Umarım İçişleri Bakanı ve Aileden Sorumlu Bakan da bu haberi dikkatle okumuş olsunlar.

Haberin Devamı

Yüzde 50’nin desteği var ama cesaret yok

HÜKÜMETİN “yenilenen güvenlik stratejisi detayları” belli olmuş. Buna göre PKK’nın dağda bulunan mensuplarının aileleri ziyaret edilerek, çocuklarına “eve dön” mesajı verilmesi sağlanacakmış.

Uzmanlar aileleri ikna edecek ve “Çocuğunuz eylemlere katılmadıysa ceza almayacak, katıldıysa da kendiliğinden teslim olursa bu onun lehine olacak” denilecekmiş.

Bu yöntem ile 400 aileye çağrı yaptırılmasının planlandığı da haberde yazılıyor.

Ayrıca dağlara uçakla Türkçe, Kürtçe, Farsça ve Arapça bildiriler atarak, “eve dön” çağrısının PKK’lılara ulaşması sağlanacakmış, yerel radyolar da bu amaçla kullanılacakmış.

Hükümetin, bu sorunu çözmek için aslında hiçbir planının ve programının olmadığını gösteren bir durum bu.

Bugüne kadar denenmiş, ama hiçbir olumlu sonucu alınamamış bir yöntemden bu kez nasıl bir sonuç çıkabileceğini umuyorlar, anlayabilmek kolay değil.

PKK’ya silah bıraktırmak ya da silahı bırakmak zorunda kalmasını sağlamak, böyle tek yönlü önlemlerle gerçekleşebilecek
bir şey değil.

Dünyanın benzer sorunlar yaşayan ülkelerin hiçbirinde de böyle bir yöntemden olumlu sonuç alınabilmiş değil.

Başka yerlerde bu sorunun nasıl çözüldüğü belli: İçinde genel affı da barındıran daha kapsamlı siyasi bir çözüm gerekiyor ama hükümet, bu konuyu çözebilecek bir siyasi iradeyi ortaya koyabilmekten aciz.

Başbakan’ın gelecek hesapları, arkasında yüzde 50 oy olan bir iktidarın bu konuda ileri adımlar atmasının önünde engel olarak bulunuyor çünkü.

Yazarın Tüm Yazıları