Paylaş
Erdoğan’ın 2003 ve 2004 yıllarında yaptığı bazı telefon konuşmalarının deşifre edilmiş dökümleri İşçi Partisi’nin resmi yayın organı Aydınlık gazetesine geçen yıl yapılan bir polis baskınında ele geçirilmişti.
Bu davanın sanıklarından Mehmet Perinçek’ten yazımda kullandığım bazı ifadelerle ilgili bir mektup aldım. Bir konuda düzeltme yapıyor Perinçek.
SİLAHLI ÖRGÜT ÜYELİĞİ İLE SUÇLANIYOR
Yazımda, bu telefon kayıtlarının, davanın sanıklarının evlerine yapılan baskınlarda da bulunduğunu yazmıştım. Perinçek, bu ifadenin “gerçeği yansıtmadığını” bildiriyor. Perinçek, 19 Ağustos 2011 tarihinde gözaltına alındıktan sonraki sorgusunda kendisinde bu konuda hiçbir soru yöneltilmediğini, ayrıca evinde el konulan belge ve CD’lerde bu konuda tek bir kayıt çıkmadığını belirtiyor.
İddianamede Erdoğan’ın tapeleriyle ilgili olarak, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 135’inci maddesinde düzenlenen “Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetme” suçlaması toplam 14 sanıktan yalnızca 5’ine yöneltilmiş. Bunlar arasında Perinçek yer almıyor. Buna karşılık Perinçek dahil 14 sanığın her biri TCK 314/2’den “silahlı örgüt üyeliği” suçlaması ile karşı karşıya.
Yaklaşık 10 aydır Silivri’de tutuklu bulunan ve ilk duruşmasına ancak önceki gün çıkan Perinçek, mektubunda hakkındaki suçlamalarla ilgili görüşlerini de kayda geçirmiş.
TALAT PAŞA KOMİTESİ ERGENEKON FAALİYETİ Mİ?
Perinçek’in temel itirazlarından biri, “Ermeni soykırımı” iddialarına karşı oluşturulan Talat Paşa Komitesi’nin Danışma Kurulu’na üye olmasının kendisine karşı suçlama konusu yapılmasıdır. Savcı Cihan Kansız, iddianamede bu komitenin “Milli bir meseleyi sahiplenme görüntüsü altında milli duygularını istismar ettikleri insanları Ergenekon Örgütü’nün amaçları doğrultusunda yönlendirmeyi amaçladığını” ileri sürüyor.
Perinçek ise yaklaşık 10 yıldır Ermeni dosyası üzerinde bilimsel araştırmalar yaptığını, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bursuyla Rus arşivlerinde de çalıştığını, ancak iddianamede bütün bu çalışmalarının Ergenekon faaliyeti olarak gösterildiğini ifade ediyor.
Bazı üniversitelerde ve akademik ortamlarda sunduğu Ermeni meselesiyle ilgili bilimsel tebliğlerin delil olarak ek klasörlere konmasının da “işi çığrından çıkarttığını” söylüyor Perinçek mektubunda.
Bir başka ilginç nokta, ek klasörlerde yer alan polisin hazırladığı “Tespit Tutanağı”nda, Perinçek’in Ergenekon bağlantılarını ortaya koymak üzere bu davanın sanıklarından Adil Serdar Saçan’a gönderdiği bir elektronik postaya yer verilmiş olması. Bu postada Mehmet Perinçek’in Tempo dergisine verdiği, Ermeni meselesiyle ilgili bir mülakatın metni yer alıyor.
KIZ ARKADAŞINIZA SMS ATMAK SAKINCALI
Perinçek, “Yazınızda özel hayat meselesine değindiğiniz için şunu da söylemek istiyorum. Özel bir arkadaşımla 1.5 senelik karşılıklı cep telefonu mesajlarımız davayla hiç ilgisi olmamasına rağmen 25 sayfa boyunca ek klasörlere konulmuştur” diyor.
Yaptığım araştırma, bu SMS mesajlarının önemli bir bölümünün içeriğinin Perinçek ile uzun zamandır birlikte olduğu kız arkadaşı arasında tümüyle aralarındaki ilişkinin özelliği içinde kalması gereken bir alana girdiğini gösteriyor. Ancak özel yetkili savcılığın iddianameyi hazırlarken bu SMS mesajlarının dökümlerini olduğu gibi klasörlere dahil edip kamuya açık bilgi haline getirdiği anlaşılıyor.
Sanıkların bir bölümün başkalarına ait kişisel verileri kaydetmekten de yargılandığı bir davanın eklerinde soruşturmayla ilgisi olmayan özel hayata ilişkin kayıtların eklenmesinde bir gariplik yok mu?
Bu çelişkinin bir nedeni yasal yoldan elde edilen kayıtların suça ilişkin delil niteliği taşımayan, özel hayatla ilgili bölümlerinin dava sürecinde ayıklanıp ayıklanmayacağı hususundaki yasal boşluktur.
Ne yazık ki, bu konudaki bütün tartışmalara ve dile getirilen haklı taleplere rağmen, Adalet Bakanlığı söz konusu sakıncalı uygulamaları ortadan kaldırmamakta ısrar ediyor. Bakanlık, Üçüncü Yargı Paketi’nde tek cümlelik bir eklemeyle soruna kolaylıkla bir çözüm bulabileceği halde bu adımı atmaktan yine kaçınmıştır.
Adalet Bakanlığı, bu konudaki hareketsizliği ile aslında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne temelden aykırı olan bu uygulamayı teşvik eden bir pozisyona kaydığını görmüyor mu?
Paylaş