Paylaş
Uçuşan ve unutulan ritminden biraz dışarı çıkıp bakınca...
Ne kadar hazin ve kanlı bir coğrafyada yaşadığımız daha iyi anlaşılıyor.
İşte son bir ay:
- Suriye’de 1400 ölü.
- Afganistan’da 45 ölü.
- Ve Pakistan’da 420 insanın kaybı.
Yıllardır Filistin’de ve İsrail’de akan kanın artık hesabı bile tutulamıyor.
Irak’ta 1 milyonu aşkın sivilin gözlerimizin önünde ölümü.
Mısır’dan gelen dehşet haberleri.
Aslında dünya ajanslarının geçtiği haberlere bakınca...
Nasıl kanayan ve yaralı bir coğrafyada yaşadığımızın resmi bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.
Dünyanın geri kalanından yalnızca deprem, felaket, tsunami haberleri geliyor.
Bunun dışında dünya ajanslarının toplamına baktığımızda geçilen haberlerin yüzde 70’inin bu kanlı coğrafyadan geldiğini görüyoruz.
İran’da nükleer kriz...
Azerbaycan-Ermenistan meselesi.
Kıbrıs’ta ve Akdeniz’de petrol gerilimi,
Savaşlar, çatışmalar, sivillerin arasında patlayan bombalar...
Ne yazık ki bu coğrafyanın alışıldık birer dekoru haline geldi.
Bu güzel memleketimizde otuz yıldır akan kardeş kanını, son şehitlerimizi, kaçırılan insanları...
Nasıl vurdumduymaz bir sağırlıkla kabul eder hale geldiğimizi söylemek bile istemiyorum.
Evet, kanlı ve yaralı bir coğrafyanın çocuklarıyız.
Eli tetikte yüreği nefrette bir coğrafyadır bu.
İşte bu acılarla örülmüş dehşet dekoruna bakınca insan sormadan edemiyor:
- Niye biz?
- Kan neden bu coğrafyaya doğru akıyor?
- Dünyanın öfke nehirleri neden hep bu coğrafyaya dökülüyor?
Soralım ve yüzleştirelim kendimizi bu coğrafyayla.
- Neden?
Paylaş