Paylaş
Dönemin Almanya’sının Cumhurbaşkanı Hindenburg, yeni hükümetin kurulması çalışmaları sırasında, başbakan yardımcılığının, Hitler’in partisinin başkanına verilmesini istiyor.
O da kabul etme eğilimindedir. Ancak o sırada parti içinde doğal lider haline gelen Hitler’e buna anlattığında çok büyük bir tepkiyle karşılaşır.
Çünkü Hitler, başbakanlığın kendisine verilmesini istemektedir.
O nedenle partisinin başındaki adama “Hain” diye bağırır.
Başkan “Ben hain değilim” deyince; Hitler şu cevabı verir:
“Sus... Hain olup olmadığına sen değil, ben karar veririm...”
İKİ CÜMLE İÇİNDE 4 HAİN KELİMESİ
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, önceki gün yaptığı “Ulusa Sesleniş” konuşmasını okudum.
İlk bölümde sadece 2 cümle içinde 4 kere “hain” kelimesini kullanıyor.
“Hain senaryolar”, “Hain provokasyonlar”, “Bu hainler”, “Bu hainlerin psikolojik operasyonları”.
Başıma gelecekleri tahmin ediyorum. Bazı kötü niyetliler, Hitler örneğinden hemen Erdoğan’ın konuşmasına geçtiğime bakıp, “Sen başbakanımızı Hitler’e mi benzetiyorsun” yaygarasına başlayacak.
Bak kardeşim; ben asla öyle bir şey demiyorum. Böyle bir benzetme yapacak kadar ne aklımı ne de vicdanımı yitirdim.
Ama daha kötü bir şey söyleyeceğim.
İçlerinde senin de, benim de bulunduğum bu Türk milleti var ya;
Biz, “hain” kelimesini çok severiz.
Her kanattan siyasetçimiz, yazarımız, sıradan insanımız, bu suçlamayı bir saniye bile düşünmeden yapabilir.
Çünkü, Hitler’in söylediği o söz doğrudur:
“Kimin hain olduğuna biz karar veririz...”
Bunu yaparken, başkalarının da aynı kolaylıkla bizlere “hain” gözüyle bakabileceğini hiç düşünmeyiz.
NEDİR
1- Türk Dili Sözlüğü’nde ‘hain’in’ anlamı şu
TÜRK Dil Kurumu Sözlüğü “hain” kelimesi için şu karşılıkları veriyor:
“Hıyanet eden kimse. Zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan kimse. Kötü niyeti olan.”
İlk bakışta o kadar ağır gibi gelmiyor. Günlük hayatta bu kelimeyi daha ağır bir vurguyla kullanıyoruz.
Birsözlük’te bu kelimenin eşanlamları için verilenlere bakınca bu daha iyi anlaşılıyor:
“Alçak, çıyan, domuz, köpeoğlu, sarı çıyan, yılan...”
TEST
2- Erdoğan sözlüğünde kimler hain sayılıyor
KONUŞMADA “hain” olarak nitelenen kişiler şöyle sıralanıyor:
- Uludere olayında hükümetin tutumunu eleştirip, istismar edenler.
- Terör gibi hayati bir konuda milletin yanında yer almayanlar.
- Bu ülkenin kurumlarına, bu ülkenin siyasetçilerine, bu ülkenin idarecilerine inanmayıp, yabancı ülkelerin kasıtlı yayınlarına inananlar.
Türk Dil Kurumu Sözlüğü “hain” kelimesinin manasını anlatmak için A. Gündüz’ün şu cümlesini örnek vermiş:
“Siz galip olduğunuz için cesur ve hain görünüyorsunuz.”
Bu testi uygulayıp karar verin. Hain misiniz, değil misiniz...
Bir de aynaya bakın.
Cesur ve hain görünüyor musunuz...
Kararı kendiniz verin.
Unutmayın, kimin hain olduğuna başkası değil, biz karar veririz...
ANALİZ
3- Öz evlada: Hazırlıklı ol Üvey evlada: Sakin ol
BAŞBAKAN’ın “Ulusa Sesleniş” konuşmasını, 3 kere dikkatle okudum.
Sonra videodan, görüntülü konuşmasını izledim.
Gözlemlerim:
- SES TONU VE ÜSLUP AK Parti grubundaki sert ve haşin bir üslupla değil, her seçim ertesindeki balkon konuşmalarını hatırlatıyordu.
Denilebilir ki; Ulusa Sesleniş konuşmalarının genel üslubu hep böyleydi. Bence farklı bir şey vardı.
- KUTUPLAŞMA TEDİRGİNLİĞİ Konuşmasının 4 ayrı yerinde “kardeşlik hukuku” ifadesini kullanıyor. Şu cümlesi dikkat çekici: “Bugün her zamankinden çok daha fazla bir ve beraber olmak; birbirimize kenetlenmek zorundayız.”
- ÖTEKİ YÜZDE 50’YE ÇAĞRI Bu ifadelerin açık anlamı şudur: Başbakan da kutuplaşmadan endişe duyar hale gelmiş.
Hepimizi birleşmeye bütünleşmeye davet ediyor.
- HAKLI BİR ENDİŞE Çünkü önümüzde, ancak birlik ve beraberlikle aşabileceğimiz giderek büyüyen sorunlar var. Suriye ateşi her an bizi de sarabilir. Ekonomik kriz kapımızda. Kürt sorunu giderek kopmaya doğru gidiyor. İçerde halkın yüzde 50’si, öteki yüzde 50’si ile selamı sabahı kesmiş vaziyette.
- SALI KABUSUYLA MÜMKÜN MÜ İyi ama, bu birliği, her salı günü kâbus gibi üzerimize çöken o haşin ve itici üslupla nasıl gerçekleştireceğiz.
“Bu ülkenin öz evlatları” gibi ötekileştirici kavramlarla; kendisi gibi düşünmeyen herkese karşı kullandığı “Tasma”, “Hain”, “Terör baronu”, “Türkiye düşmanı” gibi yaralayıcı ifadelerle bir kardeşlik hukuku kurmak mümkün mü?
- ÖZ EVLADA Her salı gurupta, keskin, hançereden fırlayan bir öfkeyle, yüzde 50’lik “öz evlatlarını” bileyeceksin, savaşa hazırlayacaksın.
- ÜVEY EVLADA Sonra “Ulusa Sesleniş”te, munis bir ifadeyle, öteki yüzde 50’lik “üvey evlatlardan” “birlik beraberlik” yani barışma isteyeceksin.
İnandırıcı olabilir mi...
Bir paragrafta “4 Hain’e” karşılık “4 Kardeşlik hukuku...”
Demokrasi estetiğine pek uymuyor.
MERAK
4- Niye ‘Çözeriz’ değil de ‘Minimize ederiz’ dedi
KONUŞMADA bir de şu dikkatimi çekti. Başbakan halkın kendisinden “Kürt sorununu çözmesini” istediğini söylüyor. Ama hemen altında bunu “Minimize edeceğini” söylüyor.
“Minimize etmek” basit bir ifade hatası mı, yoksa bilinçli bir tercih mi bilmiyorum.. Bilinçliyse, “Kürt açılımından” tamamen vazgeçildiği anlamına mı geliyor?
Öyleyse iyi bir işaret değil.
Türkiye, Kürt sorununu minimize etmeyi değil, kesin çözmeyi hedeflemeli...
Paylaş