Paylaş
Şahin’in İçişleri Bakanı koltuğunda oturduğu bir yıla yakın süre içinde kamuoyunda tartışma yaratan açıklamalarını tematik başlıklar altında şöyle toparlayabiliriz:
DOĞAÇLAMA ESPRİ MERAKI: Bu kümelerden birincisinde, Şahin’in bulunduğu ortamlarda espri yapmak amacıyla doğaçlama olarak başvurduğu, siyasi açıdan sıkıntı yaratmayan ancak kamuoyunda yadırganan sözleri var. Geçen ay Erzurum’da kendisini görünce çok sevindiği söyleyen bir vatandaşa “Yok ya nereden bileyim sevindiğini. Hadi bir takla at ya da oyna bir göreyim” demesi ve oynayan vatandaşı neşe içinde seyretmesi bakanlığının en renkli sayfalarından biri olarak zihinlerde kazılı kalacaktır. (15 Nisan)
FARKLI BİR MANTIK METODU: Şahin’in geleneksel mantık kalıplarının dışına çıkan çok değişik bir mantık yürütme metoduna sahip olduğunu belirtmeliyiz. Bunun çarpıcı bir örneği, “özgürlük ortamının bulunmadığı” yolundaki eleştirileri püskürtmek amacıyla geliştirdiği mantıktır. “Hangi özgürlükten şikâyet ediyorsun. O zaman tutuklanınca şikâyet etme. Özgürlük dışarıda yoksa, farkı yok içerinin demek ki... (İçeri girince) Niye şikâyet ediyorsun, demek ki var dışarıda özgürlük...” Şahin’in bu mantığı, tutuklanan bir insanın özgürlüğünden yoksun kalması nedeniyle şikâyette bulunmasının dışarıda özgürlük bulunduğunun bir kanıtı olduğu önermesi üzerine inşa edilmiş. (5/12/2011-Edirne konuşması)
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNE BAĞLI: Şahin, sıkı bir Türk milliyetçisi olduğunu geçen şubat ayında İstanbul Taksim’de Hocalı katliamını protesto mitingine katılarak ve burada bir konuşma yaparak gösterdi. Bakan’ın Ermenilere karşı açıkça ırkçı pankart ve söylemlerin hakim olduğu bu mitinge katılımı eleştirilere yol açtı. Mitingdeki konuşması Türk milliyetçiliğinin geleneksel temalarıyla örülüydü. Şahin, “Türk milleti olarak dünyanın hiçbir yerinde insanlık adına utanılacak bir tarihimiz, geçmişimiz yok” diye konuştu. (26/02/2012)
ÖNCE VATAN TOPRAĞI: Şahin’in söylemi incelendiğinde, vatan sevgisinin yoğun bir hamasetle sıkça ön plana çıktığını görüyoruz. Özellikle “toprağa sahiplik” çok kuvvetli bir vurgu alıyor. Bakan’ın şu sözlerini bu çerçevede örnek gösterebiliriz: “Sıradan bir toprakta değiliz, piyangodan çıkmadı. Ter var, yorgunluk var, şehadet var, kan var, şehitlik var, gazilik var...” (5/12/2011-Edirne) “Bizim amacımız öncelikle bize atalarımızdan geçmişimizden miras bu vatana, bu topraklarda sahipliğimizi sürdürmektir.” 19/2/2012-AA)
BİZİM DOSTUMUZ BİZİZ: Topraklara sahip çıkma refleksi, Şahin’i zaman zaman “içe kapanmacı” bir ultra milliyetçiliğe kaydırabiliyor. Bu bağlamda “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” inancını çağrıştıran çizgilerin Şahin’in dünyaya bakışında geniş bir yer tuttuğunu görüyoruz. “Bizim birbirimizi sevmemiz, bizim bizden başka dostumuzun olmadığını ve olmayacağını fark etmemiz gerekiyor” diyen Şahin, bu ana kabulü “bu coğrafyada onurlu ve huzurlu bir şekilde yaşamanın” bir gereği olarak görüyor. (19/2/2012-AA)
EŞCİNSELLERDEN HOŞLANMIYOR: Şahin, “homofobik” bir kişilik sergiliyor, eşcinselliği “namussuzluk, ahlaksızlık” olarak nitelemekte bir beis görmüyor. Özellikle PKK’yı aşağılamak için “Domuz etinden Zerdüştlüğe kadar, bilmem hangi ulustan, kardeşlikten, çok özür dilerim eşcinselliğe kadar, her türlü namussuzluğun, ahlaksızlığın, gayriinsani durumun olduğu bir ortam” diye konuşması, bu yönünü kuvvetli bir şekilde ortaya koyuyor. (26/12/2011-Afyon)
İNANÇSIZLARDAN DA HAZZETMİYOR: Şimdi Şahin’in dünyanın en eski dinlerinden olan Zerdüştlükle ilgili sözlerine odaklanalım. Başka açıklamalarında Zerdüştlük gibi “inançsızlık” da kötüleyici bir referans olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin yine PKK’yı tasvir ederken “Bu, insanlık-insan dışılık, inançlılık-inançsızlık meselesi” diyebiliyor. Bakan, çok açık bir şekilde inançsız insanları ya da Zerdüştlüğe inananları muteber insanlar olarak görmüyor, bu inanç tarzlarını terörizmi, teröristleri aşağılamak için bir olumsuz niteleme olarak kullanabiliyor. Oysa laik bir düzende kamu otoritesi adına konuşan kişiler, en azından resmi açıklamalarında Zerdüştlük gibi bir inanca ya da ateizme de eşit mesafede durmak, saygıyla yaklaşmakla yükümlüdürler. (21/10/2011-Hakkâri)
RESİM YOLUYLA TERÖR: Şahin’in terörü besleyen “arka bahçe” benzetmesi, bakanlık döneminin en çok iz bırakan açıklamalarından biridir. Şahin’in “Belki resim yaparak tuvale yansıtıyor, şiir yazarak şiirine yansıtıyor” şeklindeki sözleri sanat ile terörü ilişkilendiren bir bakış olarak kayda geçmiş, sanatçı çevrelerden büyük eleştiri almıştır. Onun görüşünde arka bahçede “ayrıkotlarıyla tereler birbirine karışabilmektedir”. (26/12/2011-Afyon)
MASUMİYET KARİNESİ NEREDE?: Hukuk Fakültesi mezunu Şahin’in tartışmalı bir zeminde durduğu alanlardan biri de hukuktur. Şahin, hukukun en temel ilkelerinden biri olan “Bir kişi hakkındaki suç isnatları kanıtlanmadığı sürece masum kabul edilmelidir” şeklindeki masumiyet karinesine itibar etmeyerek, henüz “şüpheli” olan kişiler hakkında kolaylıkla suçlayıcı ifadeler kullanabiliyor. Geçen sonbaharda Prof. Büşra Ersanlı KCK soruşturmasından tutuklandığında kendisi hakkında açıkça suçlayıcı bir tavır alması büyük tepkiye yol açmıştır. (17/10/2011-TBMM’deki konuşması) Aynı suçlayıcı tutumu geçen çarşamba günü NTV’de Uludere’de ölen 34 kişinin “PKK’nın piyonu” olduğunu söyleyerek de sergiledi İçişleri Bakanı.
AKRABALIK SUÇ DELİLİDİR: Kullandığı suçlama kalıpları da dikkat çekiyor. Şahin, aynı konuşmada Prof. Ersanlı’nın 12 Mart döneminde “komünizan faaliyetten hapis yattığını” hatırlatarak, geçmişteki tutukluluğu bugünün suçluluğu için bir karine olarak gösterebilmiştir. Bunu hukukta “Geçmişin, bugünkü suçluluğunun teminatıdır” doktrini olarak adlandırabiliriz. Ayrıca “suçun şahsiliği” ilkesine de itibar etmiyor Bakan. Çünkü Ersanlı’dan söz ederken “Eniştesi bu ülkede bir başka faaliyetten tutuklu” diyerek kendisini akrabaları üzerinden suçluyor. Kastettiği, Ergenekon’dan tutuklu olan Doğu Perinçek’tir. Perinçek’in Prof. Ersanlı’nın ablasının kocası olma keyfiyeti 38 sene önce sona ermiştir. Ama bu eski bağlantı, Şahin’in gözünde Prof. Ersanlı’nın bugünkü “suçluluğunu” destekleyici bir delil olabilmektedir.
ÖLÜLER İÇİN DİKKATSİZ DİL: Ama galiba buraya kadar anlattıklarımızın hepsinden vahim olanı, Şahin’in ölüler hakkında çok dikkatsiz bir dil kullanabilmesidir. Uludere’de hava bombardımanında ölen çoğu çocuk olan Kürt vatandaşlar için “dolap beygiri” benzetmesini yapabilmesi Şahin’in gaflarının ulaştığı en yüksek mertebeye işaret ediyor. Şahin, sonuçta kendi partisini bile açıklamalarının “insani bulunmadığını” kamuoyuna duyurma noktasına getirmiştir.
Paylaş