Paylaş
O “Le Monde” ki, Fransa’nın gizli nomenklaturasının mozelyumudur.
Büyük manşetleri vermekte hep pintidir.
Bu defa cömert. Birinci sayfanın sağ üst bölümünün dörtte üçü o genç adama ayrılmış.
Le Figaro hiç ondan aşağı kalmamış.
New York Times, Guardian...
Bedava dağıtılan Metro gazetesi bile “Ben de buradayım” diyor.
Hepsinin tepesinde henüz otuzlarında genç bir adamın fotoğrafı var.
Ben gazeteciyim.
Bir gazetenin manşetinin arkasındaki iştahı çok iyi görürüm.
Hepsi büyük iştahla veriyorlar haberi.
Güya haberi veriyor ama manşetin gerisindeki hazzı saklayamıyor.
O gölgedeki keyif diyor ki:
“Facebook efsanesi çöküyor...”
* * *
Sadece onlar mı?
Müesses nizamın bütün eski kurumları da ayakta.
“Sen misin bizim yüz yıllık, iki yüz yıllık şirketlerimizin pabucunu dama atmaya kalkan velet?”
Sen misin üniversite yurdundaki odada, elden düşme bir laptopla “Facebook” diye bir freak, yani ucube yaratıp, hepimize meydan okuyan fırlama.
Sensin değil mi, karşımıza parmak arası terlikle çıkıp, bacak kadar boyunla önümüzde bacak bacak üstüne atan o hergele...
O sendin değil mi, hani benim 200 yıllık bankam krizlerle boğuşurken, marka değeri tepetaklak gidip, pazar değeri 5-10 milyar dolar bile etmezken, “Benimki 100 milyar dolardan fazla” diye hepimize nanik yapan yeniyetme...
* * *
Facebook’u 20’li yaşlarında bir üniversite öğrencisi kurdu.
Adı Mark Zuckerberg...
Kurduğu sosyal paylaşım sitesi, bugün dünyanın en büyük dijital cemaati.
1 milyara yakın üyesi var.
Sadece Türkiye’de 25 milyona yakın insan Facebook üzerinden kendine yeni bir dünya yarattı.
“Asrın başarı hikâyesi” seçilse başına oturtulacak insandı.
Filmleri yapıldı. Hakkında yüzlerce kitap yazıldı.
Dünyanın en büyük ülkelerinin devlet başkanlarının, 6-7 kişilik en intim akşam yemeklerinin davetlisiydi.
Herkes hayranlıkla onu izliyordu.
Şimdi ayağı sürçtü.
Sürçtü ve gördük ki: Meğer o hayranlığın arkasında müesses nizamın gazabı, öfkesi, kini, intikam duyguları yatıyormuş.
Herkes kurşuna diziyor.
* * *
Facebook halka açıldı.
Bu halka arza dünyanın önde gelen ekonomistleri, iş dünyası, neredeyse “asrın halka arzı” olarak bakıyordu.
Hisseler önce 45 dolarlara fırladı.
Sonra aniden bir düşüş başladı.
Asrın arzı, 5 gün içinde asrın fiyaskosuna dönüştü.
Daha bir hafta önce hisse senedini kapışmak için sıraya giren, sırada birbirini yiyen yatırımcılar, şimdi kazık yedik diye, genç adamı ve halka arzı yapanları hapse attırmak için sıraya girdi.
* * *
Buna sadece “ekonominin katı gerçeği” olarak bakabilir miyiz?
Hayır...
Dünyada halka arzı sırasında finansal düş kırıklıkları yaratan birçok şirket var.
Facebook’a asıl yüklenen, para kaybeden yatırımcı değil, büyüklük ve üstünlüğünü kaybeden müesses nizamdır...
Bu olay, müesses nizamın “garaj çocuklarından” aldığı intikamdır.
Bense, hâlâ o garaj çocuklarının safındayım.
Halka açılışın bir fiyasko olması, Facebook’un bu yüzyıldaki en büyük sosyal devrimlerinden biri olduğu gerçeğini zerre kadar değiştiremez.
Müesses nizam bu genç adamdan intikamını ancak psikolojik cephede alabilir.
Sosyal hakikat cephesinde uğradığı hezimeti ise kimse geri çeviremez.
Yani benim gözümde kazanan parmak arası terliklerini müesses nizamın burnuna sokan bu çocuğun yaratıcılığı ve cüretidir...
Paylaş