Paylaş
Öfkeye, nefrete, kamplaşmaya teslim olmuş...
O içler acısı görüntülerle yine karşı karşıya kalmaktan korkuyorum.
Cumhuriyet tarihinde hiç rastlamadığımız bir provokasyonun...
Dehşet verici tuzağına düşmekten korkuyorum.
Bu yüzden de buradan tüm valilere...
Polislere, devlet adına, güvenlik adına kim varsa hepsine “aman!” diyorum...
“Aman!”
19 Mayıs’ı bir kutuplaşmaya çevirmek isteyenlerle...
Eline bayrağını alıp bayramı kutlamak isteyen halkı karıştırmayın.
Ve muhtemel bir provokasyona karşı bu defa, “biber gazı, cop, tekme, gaz bombası olmasın”.
Yerlerde sürüklenen bayraklar, yaşlı kadınlar, gençler görmeyelim.
Televizyon haberlerinde, biber gazından kusan insanların o perişan halleri karşısında, içimiz yanarak tutulup kalmayalım.
Aman dikkat...
Bunlar olmasın...
Olmasın çünkü...
O görüntüleri ne kendimize, ne birbirimize ne de dünyaya anlatabiliriz.
Biliyorum ki, 19 Mayıs üzerinden bir hesaplaşmayı planlayanlar var.
Demokrasinin en temel hakkı olan, “tercihte bulunma”, “protesto etme” eleştirme özgürlüğünü anlarız.
Ama seçim sandıklarını değil de, bu tür duygusal ortamları fırsat bilenleri anlamıyorum.
İşte bu yüzden diyorum ki...
“Gençlik bayramında polis gençleri dövdü”.
Ya da...
“19 Mayıs’ı korsan kutladılar!” türünden ucuz manşetlere, kamplaşmayı körükleyen görüntülere neden olmayalım.
Çünkü Mustafa Kemal kimsenin “duygu tekeli”nde değildir.
Kurtuluş Savaşı hiçbir grubun ya da ırkın değil, en geniş kesimiyle tam bir halk hareketidir.
Yani diyorum ki...
Polis bu defa “biber gazı atmak yerine” halkın gazını alsa.
Toleranslı olsa...
Olur mu?
Ne olur olsa!
Baktım ki olabilir. Çünkü tam yazı biterken İstanbul Valisi Avni Mutlu ile görüştüm. Kaygılarımı anlattım. Ve aynı hassasiyetin Vali Mutlu’da da olduğunu gördüm.
Evet...
19 Mayıs, bu topraklarda yaşayan halkların bağımsızlık için başlatacağı maceranın karar günüdür.
Bu yüzden 19 Mayıs halkın kutlayacağı bir bayramdır.
Kutlu olsun!
Orada bir şeyler oluyor
KALDIRIMSIZ yollardan, çamura bulanmış patikalardan...
Vitrinsiz dükkânlardan geçip o evi görünce nasıl şaşırmayalım.
Urfa’nın Parmaksız’ında...
Yaşlı bir kadın, küçük yaşta evlendirildiği için okuyamamış bir çocuk gelin ya da babasının korkusuyla okula gidememiş bir kız bilgisayar kursu alıyor.
Çok Amaçlı Toplum Merkezi’nde...
Niye alıyor?
Çünkü internete girecek. Çünkü askerdeki oğluna, nişanlısına, kocasına mesaj atacak...
Bir zamanlar askerdeki oğluna mektup yazmak için okuma-yazma kursuna giden o kadın...
Arzuhalci peşinde koşan o genç kız...
Şimdi bilgisayar kursuna gidiyor...
Ve Urfa’nın Parmaksız’ındaki bu manzara...
Bize fakirliğin, yoksulluğun ve cehaletin...
İletişimin gücüyle olan sınavını anlatıyor.
Görüyorum ki sınavı insanın en temel hakkı olan ötekiyle iletişim kurabilme hakkı kazanıyor. Bugüne kadar 200 bin kadın bu yolla kursa gitmiş.
Türkiye’de internet kullanımı kadınlarda yüzde 35.3 gibi bir orana ulaştı.
Aile için şiddete, kadına karşı şiddete, çocuk gelinlere ve cehalete karşı en büyük güç işte budur...
Temasın özgürlüğü...
Bilginin sınırsız paylaşımı.
Tepkinin dijital mitingleri...
Evet, orada bir şeyler oluyor.
Paylaş