Paylaş
Sonra ikinci bir açıklama: Lütfen bu yazıyı, “tarafsız bir pop sosyoloğun” bütün samimiyetiyle yazmaya çalıştığına inanarak okuyun.
Cumartesi akşamı Şükrü Saracoğlu Stadı’nda seyrettiğim Fenerbahçe-Galatasaray maçını, size kendi gözümden anlatmaya çalışacağım. Bu yazıyı bütün futbol severlerin okumasını elbette arzu ederim. Ama asıl, bu ülkedeki iktidar mensuplarının ve emniyet yetkililerinin okumasını isterim.
MAÇ ÖNCESİ
Karışık locada gazetecilerin hali
MAÇI, iki locadan izledim. Bir bölümünü, Ülker Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker’in, öteki bölümünü ise Aziz Yıldırım’ın locasından. Birinci locada Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can, Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya vardı.
İkinci locada ise Uğur Dündar.
- BİR GÖZLEM Localar yan yanaydı. Aralarında alçak bir pano bulunuyordu. Açık kısmında Ahmet Hakan uçta oturuyordu. Alçak panonun öteki yanında ise Uğur Dündar vardı.
Başlama vuruşu yapılırken Uğur Dündar, ellerini açtı ve dua etmeye başladı.
Bazı arkadaşlarımız belki ilk defa görüyorlardı ama Uğur Dündar bunu her maçtan önce yapar.
- KIYAFETİM Bu defa tecrübeliydim. Develi’den aldığım dersle, somon rengi tişört giymedim. Nedense, içimden blazer ceket, açık mavi gömlek ve sarı lacivert kravat takmak geldi.
Locadakiler biraz hayretle baktılar. Ben de “Kendimi Arsenal veya Chelsea yöneticisi gibi hissediyorum” dedim.
Ahmet Hakan ise her zamanki muzipliği ile “Ertuğrul Bey, Chelsea yöneticisi değil, kolej çocuğu gibi olmuşsunuz” dedi.
Hoşuma gitmedi desem yalan olur.
Amacım bu yılki performansı nedeniyle Fenerbahçe camiasına duyduğum büyük saygıyı sembolik bir ifadeyle göstermekti.
- KIYAFETLERİ Eyüp Can sarı bir tişört giymişti. Ahmet Hakan Silivri’ye giderken giydiğine benzer, yani tonu ve rengi belirsiz, kazağımsı bir şey giymişti. İsmail Küçükkaya, Beşiktaş taraftarı. Yani nötr renkleri tercih etmişti.
Daha önce aşağıda Fenerbahçe Televizyonu’nun stüdyosunda Cengiz Çandar’a rastladım. Yurtdışından geliyormuş, uçaktan inip doğrudan oraya gelmiş, ama üzerinde, bugüne kadar hiç görmediğim bir Fenerbahçe forması vardı.
Biraz kilo almış. Aman dikkat...
- SİZE YALAN SÖYLEMİŞİM Maçtan önce, “Bu defa heyecanlanmayacağım. Maçı sonuna kadar, koltukta oturup seyredeceğim” diye yazmıştım.
Kendimi zerre kadar tanımıyormuşum. Daha 10’uncu dakikada, locanın içine kaçtım.
- DOĞRU SÖYLEMİŞİM Eve döndüğümde iyi bir şişe şarabı açtım. Tansu ve Gülümsün’le içtik.
- YALAN SÖYLEMİŞİM Üzülmeyeceğim demiştim. Şampiyonluğu kaçırdığımıza, sandığımdan çok üzüldüm. Öyle üzüldüm ki, Lig TV’de Şansal Büyüka ve arkadaşlarının çok sevdiğim programını bile seyretmeden yatıp uyudum.
MAÇ SIRASI
Ahmet Hakan: Daha çok heyecan bekliyordum
- MAÇ başlarken Ahmet Hakan’ın yorumu şu oldu: “Ben daha büyük bir heyecan bekliyordum.”
Evet, ilk andaki heyecan, Fenerbahçe’nin normal bir maçından düşüktü. Taraftar, Trabzonspor maçındaki yanlışlıkları yapmak istemedi.
- DÜNKÜ YAZIMDA “Fenerbahçeliler sahaya bir şey atmadı” diye yazmıştım. Maçı ikiye ayırmak gerekir. Bir maç sırası, öteki maç sonrası. Maç sonrası da ikiye ayrılıyordu. Galatasaray’ın kupayı aldığı dakikalar. Galatasaray sahadan çıktıktan sonraki anlar.
- MAÇ SIRASINDA Bugüne kadar gördüğüm en medeni Fenerbahçe-Galatasaray maçlarından biriydi. Fenerbahçe taraftarına hâkim bunca haksızlık duygusu, şampiyonluğun stresi, playoff boyunca oluşan gergin havaya rağmen gördüğüm en medeni maçtı.
- SKOR DAKİKALARI Maç bittikten hemen sonraki sahneler de, birinci bölümden farklı değildi. Galatasaray, etrafında kuvvetli bir polis halkası ile şampiyonluğu kutlarken, Fenerbahçe taraftarı kendi takımını alkışlıyordu.
Futbolcular çok üzgündü. Ben avuçlarımı patlatırcasına onları alkışlıyordum. O anki hissiyatım, Fenerbahçeli futbolcuların da bulunduğumuz yerin önüne gelip, bizleri alkışlamasıydı. Şimdi mümkün olduğunca tarafsız bir gözle; hislerimi mümkün olduğunca törpüleyerek kendi zaviyemden görünenleri anlatmaya çalışacağım.
MAÇ SONRASI
Her fani Türk biber gazını tadacak
HAYATIMIN son 10 yılı, önüme gelen biber gazı haberlerini okuyarak geçti.
1 Mayıs’ta, üniversite olaylarında, biber gazını dışarıdan gördüm.
Önceki akşam ilk defa biber gazını, bizzat yaşayarak öğrendim.
FECİ BİR ŞEY İzlenimim tek kelime ile şu: Feci bir şey.
Ama önce olayın gidişatını anlatayım.
İlk gaz mermileri fırlatıldığında, biz olayı, dışımızda cereyan eden bir “hadise” olarak izledik. Gaz yavaş yavaş sahaya yayılırken, hâlâ olaya Fransız’dık.
Biraz sonra önümüzdeki tribünlerde oturanlardan öksürük sesleri gelmeye başladı.
Acar Yıldırım, “Kapıları ve vitrini kapayın” dedi.
Olayın vahametini hâlâ anlamamıştık.
Sonra olaylar bitti sandık. Sahanın ışıkları söndürüldü. Locanın kapısını açıp, dışarı çıktığım an, kendimi bir anda 1968 sonrası Paris’teki çatışmalara benzer bir manzara içinde buldum. Localardan aşağı inen merdivenler, Titanic filminin son sahnelerini hatırlatıyordu.
Orada her fani belki de hayatında ilk kez biber gazını tadıyordu.
Kesif bir duman, gözleri kıpkırmızı insanlar, elleriyle, mendillerle ağızlarını kapatmışlar. Türbanlı kadınlar, türbanlarını aşağı çekmişler, kendilerini kurtarmaya çalışıyor.
Mümkün olduğunca sakin biçimde merdivenlerden aşağı inmeye çalıştım. O sis içinde şaşırmışım, garaja indim.
Oysa arabam dışarıda, Fenerium tarafındaydı. Tekrar yukarı çıkıp, kapıdan çıktığımda ise hayatımda ilk defa kendimi böylesine bir manzara içinde buldum.
BİBER GAZI ÖLDÜRÜR MÜ: EVET ARKADAŞ, ÖLDÜRÜR
DIŞARIDA manzara şuydu:
İnsanlar iki tarafa doğru koşuyorlar. Etrafta kesif bir biber gazı tabakası. İşte biber gazını ilk defa orada tattım.
- Önce gözleriniz yaşarmaya, yanmaya başlıyor.
- Etrafta fazla duman olmadığı halde, genzinizde ilk acıları hissediyorsunuz.
- Acılar artıyor, genziniz doluyor. Boğulma hissi geliyor.
- Kalbinizde bir sıkışma hissediyorsunuz. Kalp atışlarınız artıyor.
- Aynı anda, panik etkisi başlıyor. Kontrol sistemleriniz zayıflıyor.
- O andan itibaren, her insan, kendine ait bir davranış biçimi sergilemeye çalışıyor.
Benimki bir an önce oradan uzaklaşmaktı.
NETİCE Biber gazı öldürür mü?
Evet arkadaş öldürebilir. Hele hele astım ve alerji sorunu olan insan için büyük tehlike.
Polis yetkililerine tavsiyem:
En kısa zamanda, biber gazını kendinizde deneyin ve sonuçlarını rapor haline getirin.
Polisin hatası
Psikolojik yönetim yapamadılar
FENERBAHÇELİ olarak, “Olay yeri raporum” şudur:
BİR: Maç sırasında hiçbir olay olmadı. Sahaya en küçük yabancı madde atılmadı.
İKİ: Tezahürat, normal bir derbi maçından geri bile sayılabilirdi.
ÜÇ: Taraftar, sayılmayan gole ve kırmızı karta bile anormal sayılabilecek bir tepki göstermedi.
DÖRT: Galatasaraylı futbolcular maç sırasında tahrik edici hareketlerden mümkün olduğunca kaçındılar. Kupa sevinci kutlarken, Fenerbahçe kendi takımını alkışlıyordu.
BEŞ: Galatasaray, sahadan çıkıncaya kadar bir olay olmadı.
ÖYLEYSE NİYE BU OLAYLAR: Maç sonrası olayların çok ciddi bir tahlilini yapmakta yarar var.
Benim görüşüm şudur:
OLAY YERİ Olaylar Fenerbahçe’nin, en fanatik taraftarının bulunduğu kale arkasında değil, daha çok liseli ve üniversiteli taraftarın oturduğu bölümde başladı.
- Orada küçük bir bölümde, koltuklar sökülerek sahaya fırlatıldı. Uzun sayılabilecek bir süre, tribünün öteki tarafına sıçramadı.
- Benim kanaatim, polis aşırı tepki göstermeseydi, orayla sınırlı kalabilirdi. Ancak polis şiddetle girince, olay bir anda o tribünün öteki bölümlerine de yayıldı.
ÖTEKİ TRİBÜNLER Dikkat ettim, yirmi dakikaya yakın süre, öteki 3 tribünde de hiçbir hareketlenme olmadı.
İşte tam bu sırada polis bana göre taktik bir hata yaptı ve gerilemeye başladı. Öyle sanıyorum ki, o andan itibaren polis de “psikolojik kontrolü” kaybetti.
Kaybedince de geri dönüşü daha da şiddetli oldu. Sahanın orta tarafında, bazı gençlerin öfkeyle coplandığını, tekmelendiğini gördük.
Polisin kontrolsüz güç kullanmaya başlamasıyla birlikte, sağ taraftaki tribünde hareketlenme başladı.
O noktadan itibaren her şey kontrolden çıktı. Bu olayın teşhisi şudur:
“Mismanagement...”
Polise ve Gülen hareketine
Taraftarın attığı sloganlar iyi analiz edilsin
SOSYOLOG gözüyle baktığım zaman şahsi izlenimlerim şudur:
- Tepki Galatasaray’a değil, daha çok polise karşıydı.
- Fethullah Gülen aleyhtarı sloganlar, Fenerbahçe camiasında, bu olayların onun görüşüne yakın polislerce yapıldığı kanaatinin güçlü bir şekilde yerleştiği şeklinde yorumlanabilir.
- Bazı taraftarların elindeki, bir yanında Fenerbahçe, öteki yanında Atatürk resmi bulunan flamalar, olayın artık sporu aşıp, Türkiye’deki tehlikeli kutuplaşmanın parçası haline geldiğini gösteriyordu.
- Polis, her tür toplumsal olaya, “1 Mayıs” veya “üniversite olayı” stratejisiyle yaklaşıyor.
Bence bu olayın çok tarafsız ve bilimsel bir “debriefing”inin yapılmasında yarar var.
Fenerbahçe camiasına
Bunun adı holiganizm
Bu anlattıklarıma bakıp, sakın bundan “Biz haklıyız” sonucunu çıkarmayın.
Hayır ve asla...
Bu olayların affedilir hiçbir yanı yoktur.
Hiçbir haksızlık duygusu, bu camiayı, böylesine bir öfkeye ve tepkiye sürüklememeli.
“Holiganlık” mı, evet holiganlık.
Fenerbahçe yönetiminin de bu olayın debriefing’ini yapması gerekir.
SON SÖZ
FB-GS: Tebrikler
- SEN ey Fenerbahçe taraftarı;
Tebrikler. Büyük bir sivil toplum örgütü olduğunu bir kere daha gösterdin.
- Sen ey Aykut Hoca;
Tebrikler ve teşekkürler.
Büyük bir teknik direktör ve büyük bir psikolog olduğunu ispatladın.
- Tebrikler ey Fenerbahçeli futbolcular;
Böyle bir sezonda iki finali bile oynadınız.
Büyüksünüz.
- Sen ey Fatih Hoca;
Büyük teknik direktör olduğunu bir kere daha gösterdin.
Bir de yepyeni bir Fatih Terim tanıdık.
- Sen ey Galatasaraylı futbolcu;
Bu yıl çok güzel top oynadın.
Bileğinin hakkıyla şampiyonluğu aldın.
- Ve Aziz Yıldırım;
İçin rahat olsun. İçeride olsan da dışarıdasın.
Gönüllerdesin...
Paylaş