Market mi pazar mı?

Market yerine pazardan sebze alınca doğaya saygılı olduğunuzu düşünüyorsanız, bir durun. Yerel çiftlikler de en az büyük ölçekli endüstriyel çiftlikler kadar doğaya zarar veriyor olabilir.

Haberin Devamı

Çiftçilik, Dünya Doğayı Koruma Vakfı WWF’in başkan yardımcısı Jason Clay’in hayatının baştan beri parçası olmuş. İnek ve domuz yetiştirerek, toprağı işleyerek büyümüş. Ürünlerini tahıl firmalarına satan ailesi, arta kalanı da eş dostla paylaşırmış. Guardian’a yazdığı yazıda Clay “Tam da bu yüzden biliyorum ki yiyecekler yerel toplulukları güçlendirir” diyor.
Clay’in yazısı, yerel çiftlikler kadar, büyük endüstriyel çiftliklerin de gerekli olduğunu anlatıyor. Ve Clay yerel çiftliklerdeki üretim yöntemlerinin en az endüstriyel çiftlikler kadar doğaya zarar verdiğini söylüyor.
Malumunuz, yerel yiyecekler şu sıra fazlasıyla talep görüyor. Market yerine pazardan aldığımız elma daha sulu, çilek daha tatlı geliyor.
Endüstriyel, büyük ölçekli tarımın tehlikelerine dair hikayeler kafamızı bulandırırken, doğayla daha uyumlu şekilde yetiştirildiğini düşündüğümüz yerel mallar kendimizi iyi hissettiriyor. Organik çiftçiliğin gerçekten de sentetik kimyasalların kullanımını azalttığını söyleyen Clay, noktayı buraya koymuyor:
“Ancak, organik üretim ortalamada endüstriyel üretim kadar verimli değil. Ve doğallığına rağmen organik üretimde de zehirli kimyasallar kullanılıyor.
Ayrıca, su kullanımı için de bir standart yok.”
Özetle, Clay diyor ki, endüstriyele kıyasla organik üretim dünyanın kaynaklarını daha fazla zorluyor olabilir.
Tarım, şu anda dünyayı tehdit eden iklim değişikliğinin en önemli sebebi olan sera gazı salınımlarının yüzde 30’undan sorumlu. Bunun yüzde 85’i de çiftlikteki üretime ait.
Sera gazı salınımı konusunda tarımı tahtından eden bir sektör daha yok.
“Peki bu tüketici için ne anlama geliyor?” diye soruyor Clay.
Tavuğunuzu yerel bir çiftlikten almanız, doğaya daha az zarar verdiğiniz anlamına gelmiyor. Burada bütün mesele, o tavuğun nasıl üretildiği...  
Bu arada sanmayın ki Clay yerel çiftliklere karşı. Yerel olarak üretilmiş tüm tarım ürünlerini destekliyor. İnsanların çoğu bugün artık şehirlerde yaşıyor.
Clay de yerel tahım üretiminin -hidrofonik seralardan tutun da şehirlerdeki küçük sebze bahçelerine kadar- besin değeri yüksek, taze yiyecek talebine ve yiyecek israfını azaltmak için kilit strateji arayışına cevap verdiği kanısında.
Ancak...
İnsanların günlük kalori ihtiyacını karşılayan tahıl ve kök, şeker ve muz gibi gıdaları şehirlerde üretmek pek mümkün değil; bunlar hâlâ ziraata imkan tanıyan geniş topraklar istiyor.
Bu da bizi şu noktaya getiriyor; mantığa aykırı gibi görünse de, büyük çaplı tarım üretim sistemleri, yerel çiftliklere kıyasla çevreye daha az zararlı olabilir.
“Ancak” diyor Clay, “Daha da iyi olabilirler.”
Durumu iyileştirmek için WWF küresel yuvarlak masa toplantıları düzenliyor. Buralarda, küçük ve büyük ölçekli sistemler arasında tecrübe paylaşımı yapılıyor. Örneğin, küçük çiftçilerin genelde verimliliklerini artırmak için eğitim, teknoloji veya sermaye eksikliği olduğu biliniyor. Çiftçilerin çoğu işi anne babalarından veya dedelerinden öğrenmiştir. Ancak şimdi işler 40-50 yıl öncesinden çok farklı. Bu toplantılarda aradaki köprü kurulmaya çalışılıyor.
Clay, insanın kendi yetiştirdiğini yemesinin kültürel kimliğinin parçası olduğu kanısında. Ama büyük çaplı tarım üretiminin şeytanlaştırılmasına da karşı.
Küçük olsun, büyük olsun, verimsiz ya da kötü yönetilen çiftliklerin iyileştirilmesi gerektiğini düşünüyor.
Doğal kaynakları koruma konusuna en iyi yaklaşım söz konusu olduğunda, gezegenin en ivedi sorunlarından bazılarına çözüm getirmek için ölçülebilir sonuçlara odaklanmamız gerektiğini savunuyor.
Bugün 7, yarın 9 milyar insanı doyurmak ve dünyadaki insan hayatını sürdürebilmek için sadece organik takılamayız.
Pazara giderken aklınızda olsun.

Yazarın Tüm Yazıları