Paylaş
Görüşmenin yapıldığı 10 Mart 1972 günlü Meclis tutanaklarına göre, Türkeş’ten başka Osman Bölükbaşı, Necmettin Erbakan, Yüksel Menderes ve eski Diyanet İşleri Başkanı DP Antalya milletvekili İbrahim Elmalı Hoca da katılmayanlar ünlülerdendir.
Katılmayanlar arasında CHP’li Orhan Birgit de vardı.
İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Mehmet Ali Aybar ve 27 Mayısçılardan Orhan Kabibay gibi isimler oylamaya katılmışlar ve idamlara karşı çıkarak ret oyu vermişlerdi.
Oylamada sadece 53 ret oyu çıkmış, idamlar 238 oyla onaylanmıştı. Çekimserlerin sayısı 6, katılmayan milletvekillerinin sayısı 124’tür.
Menderes de katılmadı
Oturuma katılmayanların bir kısmı ‘ilgisiz’ olabilir tabii. Fakat Türkeş, Bölükbaşı, Erbakan, Yüksel Menderes gibi politik isimlerin bilinçli olarak katılmadıkları kesindir.
Türkeş sonradan MHP’nin bir Genel İdare Kurulu toplantısında bu “komünistler”in idamına niye katılmadığını anlatmıştı: Gençtiler, şans tanımak lazımdı, ileride eylemden vazgeçebilirlerdi... Daha önemlisi, idamlar aşırı solu caydırmaz, aksine ‘martir’ heyecanı vererek büsbütün tahrik ederdi...
Adnan Menderes’in oğlu Yüksel Menderes’in katılmayışı da çok anlamlıdır. Deniz Gezmiş’i idealize edenler, Adalet Partililerin Meclis’te “üçe üç” yani Menderes ve arkadaşlarına karşı Gezmiş ve arkadaşlarını intikamcılık duygusuyla astırdıklarını yazıyorlar. Meclis tutanaklarında böyle bir şey bulunmadığı gibi, bazı AP’liler tutanağa geçmeyecek yerlerde “üçe üç” demiş olsa bile, Yüksel Menderes’in tavrı şüphesiz asil bir mesajdı.
Peki bu “katılmayanlar” niye katılıp “ret” oyu vermediler?
Sağdaki politikacılar için o konjonktürde bu çok zordu. İdamları savunmak için sağcı Nuri Erogan’ın Meclis konuşmasında niye “kabul” verdikleri anlatılmıştır: Gezmiş’in THKO adıyla kurduğu silahlı sol örgüt demokratik düzeni, milli iradeyi, devleti yıkmak istiyordu...
Mehmet Ali Aybar’ın uzun konuşması idam cezasına karşı bir manifesto değerindedir, bunu da belirtmeliyim.
Artık 21. yüzyıldayız!
Meclis’in onayından sonra Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972 Cumartesi sabaha karşı maalesef idam edildiler. İnsani bir facia, siyaseten çok büyük bir hatadır.
Siyaseten diyorum, Yargıtay, Gezmiş ve arkadaşlarının silahlı örgüt kurarak yaptıkları eylemler gerekçesiyle dönemin mevzuat ve içtihatlarına göre idam cezası vermişti ama TBMM bunu onaylamamalı, siyasi bir faciaya imza atmamalıydı.
Genç yaşta asılmaları elbette kamu vicdanını kanatmıştır.
Fakat Che ve Deniz’in resimlerinin yanına bir de kalpaklı Mustafa Kemal resmi koyarak bir kesimde yaratılan efsanenin hiçbir gerçekliği yoktur. Deniz Geçmiş ve arkadaşlarının idamı insani bir facia olarak elbette anılmalı, idam cezalarının kötülüğü gösterilmeli...
Fakat Gezmiş ve arkadaşlarının kırk yıl öncesinin dünyasında kapıldıkları “şehir gerillası” romantizmini yeni nesillere idealize ederek sunmak yanlıştır. 21. yüzyılda yerimizi almanın yolu, “emperyalizm” diye dünyaya kapanmak değildir; aksine dünyaya açılmaktır, piyasa ekonomisidir, ‘burjuva demokrasisi’ dedikleri demokrasiyi geliştirmektir.
Romantizm elbette insani bir duygudur ama anakronizmin, zamanın gerisine yaşamanın anlamı yok.
Paylaş