Paylaş
Artık belli bir yaşa geldim ya;
Bir de, üzerime dergi gibi yapışan laci elbiseyi ve kravatı da atmışım ya...
Bana tuhaf bir şeyler oldu.
Küçüklüğümden beri ‘Esir Türkler’ edebiyatıyla büyümüştüm.
Şimdi anlıyorum ki, asıl Esir Türk, içimdeki erkekmiş.
Asıl mağdur, yıllardır ruhumun zindanlarına prangaladığım o acayip maçoymuş.
Dışımda zarf gibi duran zarif erkek, içimdeki hayvanı prangalamış, bağlamış, susturmuş, sansürlemiş, iğdiş etmiş.
MEĞER BEN BASBAYAĞI MAÇO BİR ERKEKMİŞİM
Şimdi bir şey geldi, sanki hayali bir kadın eli; orama burama dokundu.
İçimdeki erkeği, o kıllı, tüylü tuhaf yaratığı çekip, çırılçıplak sokağa bıraktı.
Yahu arkadaş...
Ben basbayağı bir erkekmişim ya…
Artık kadınlara rahat rahat bakıyorum. Hem de istediğim yerine bakıyorum.
‘Karakter falan’ kadar, kadının başka en çok neyini sevdiğimi açıkça söylüyorum.
“42 beden kadını, yuvarlak kalçaları, dolgun göğüsleri seviyorum arkadaş” diye avaz avaz bağırıyorum.
“Teneşir paklasın” diyene, en iyi, en insani dileğimi sunuyorum:
“Darısı sizin başınıza…”
FİDEL CASTRO KAÇ BEDEN KADIN SEVERDİ
Birden fark ettim ki, böyle yapan bir tek ben değilmişim.
Geçen gün ‘Diktatörlerin Kadınları’* adlı bir kitap okuyordum.
Oradan Fidel Castro’nun acayip çapkın bir erkek olduğunu öğrendim.
Kadından kadına koştuğu için, yakınları onun, ‘Sadık’ anlamına gelen ‘Fidel’ adını sadakatsız anlamına gelen ‘Infidel’ olarak değiştirmişler.
Bakın, bu 20’nci yüzyıl Casanova’sı hangi kadını beğenirmiş?
“Gençlik yıllarımda sarışınmış, esmermiş fark etmezdi. Toplu ve geniş kalçalı kızları tercih ederdim” diyor.
Arkasından şöyle devam ediyor:
“Yani estetik açıdan biraz primitiflik. Kaliteden çok kantiteye bakardık. Anlayacağınız kadın zevkimiz henüz Milo Venüs’üne terfi etmiş değildi.”
Vaay, demek ki toplu kadını sevmek primitif bir zevkmiş.
“It’s good to be king/Kral olmak güzeldir.”
Diktatör olmak da çok güzel bir şey. Ağzına geleni rahatça söylersin.
Bana gelince, içimden fırlayan o tüylü yaratık bile böyle bir şey söylemez.
Ayrıca ne diyorum?
42 beden harikadır.
FİDEL CASTRO’YU SİRTAKİ YAPARKEN GÖRDÜNÜZ MÜ
Emin Çölaşan yıllar önce bir mülakatta “Hiç dans etmedim” demişti ve hepimiz hayret etmiştik.
Meğer Castro da dans etmeyi sevmezmiş.
Daha doğrusu, rumba ve paçanga gibi Latin Amerika’nın popüler danslarını severmiş.
O dönemdeki kız arkadaşı, “Zaman zaman burjuvazicilik oynamayı sever ve dönemin şık mekânı ‘Amerikan kulübüne’ dans etmeye gider ama bir türlü dans etmezdi” diyor.
Âşık olduğu kızla dans etmek zorunda kalırsa, piste gelir, onu elinden tutar, etrafında iki defa döndükten sonra, yerine oturup, erkek arkadaşlarınla siyaset konuşmaya başlarmış.
BİZ ETEK GİYMİŞTİK ACABA CASTRO DA GİYMİŞ MİDİR
Her insanın, gençliğine ait komik sahneler vardır. Basın Yayın Yüksekokulu’nda öğrenciyken, okulun mezuniyet balosunda, ‘dans kralı’ seçilmiştim.
O günlerden, sınıftan arkadaşım bir kızın kürklü şapkası başımda dans ederken çekilmiş bir fotoğrafım bile var.
Ama benimki bile, Castro’nun o döneminden kalma hatırası kadar komik olamaz.
Küba’nın efsane lideri Castro’yu ağzında puroyla gösteren yüzlerce fotoğrafını görmüşsünüzdür.
Ama onu hiç bir Yunan folklorik elbisesi içinde dans ederken gördünüz mü?
Ben görmedim. Ama gençliğinde öyle bir şey yapmış.
İlk kız arkadaşıyla buluşmak için, onu bir ‘Grek dansı gecesine’ davet etmiş.
‘ZORBA THE FİDEL’DEN’ MÜTHİŞ BİR SİRTAKİ
Geceye herkes Yunanların folklorik elbiseleriyle gelmiş. Çok merak ettim. İster misiniz Castro o geceye, Efsun askerlerinin giydiği etekle gitsin.
Ve o elbiseyle sirtaki yapsın…
Eminim o gece mutlaka fotoğraf çektirmiştir.
Ama ne diyorum... ‘It’s good to be king.’
Diktatör olmak daha da güzeldir. Öyle komik bir fotoğraf varsa, bütün ülkede bir gecede yok ettirebilirsin.
Yok ettiremediğin bir tanesi kalmışsa, hadi bakalım o arkadaş sıkıyorsa bunu yayınlatsın.
Ah Twitter, o dönemde sen olsaydın, nasıl eğlenirdik.
‘Zorba the Fidel…’
‘Zorba’ kelimesi uyuyor da, o dans uyar mıydı bilmem.
Şunu çok iyi biliyorum. O fotoğrafı bulsak, asrın olayı olurdu.
(*) Diane Ducret; “Femmes du Dictateur”, Perin, 2012
Paylaş