Paylaş
İmam hatip okullarının orta bölümlerinin açılması gibi öncelikleri olan 4+4+4 tasarısının komisyonda tartışılmasını bile engelleyerek TBMM’den yıldırım hızıyla geçmesini sağlayabilen AK Parti hükümeti, konu demokratikleşme olunca neden aynı iradeyi sergilemiyor?
MİLLİYETÇİ TEPKİLER Mİ FRENE BASTIRDI?
Tasarının Adalet Bakanı Sadullah Ergin tarafından 18 Ocak tarihinde açıklandığı ve üç aydır TBMM’de Adalet Alt Komisyonu’nda AK Parti tarafından askıda tutulduğu dikkate alınırsa, ortada bir garipliğin olduğuna hükmetmek gerekir.
AK Parti sözcüleri üç aylık gecikmenin nedenleri konusunda suskun kalmayı tercih ediyor. Adalet Alt Komisyonu’nun CHP’li üyesi Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ise “AKP toplantıya çağırmıyor. Neden çağırmadıklarını da bilmiyoruz. Çağırırlarsa, biz yargı reformunu görüşmeye hazırız” diye konuşuyor.
TBMM çevrelerinde hükümetin kendi projesini hayata geçirme konusunda içine girdiği isteksizliğin nedenleri konusunda pek çok görüş duymak mümkün.
Bir görüşe göre, AK Parti’nin frene basmasının nedeni, pakette bazı KCK sanıklarının serbest bırakılmasına yol açabilecek düzenlemelerin yer almasıdır. Bu ihtimal, parti içindeki bazı kesimlerde rahatsızlığa yol açmıştır.
BASIN SUÇLARINA AF GELECEKTİ
Gerçekten de 87 maddeden oluşan tasarıdaki en kritik düzenlemelerden biri, terör örgütüne üye olmadan yardım eden ya da propagandasını yapan kişilere verilen cezaların azaltılmasını öngörüyor. Yürürlükteki yasaya göre, bu durumda olanlar örgüt üyesiyle aynı cezayı alıyor. Keza, getirilen bir başka düzenlemeyle sanıkların adli kontrolden, yani tutuksuz yargılanma imkânından yararlanmalarına ilişkin kurallar da sınırlı bir çerçeve içinde bir nebze esnekleştiriliyor.
Özellikle bu düzenlemeden, örgüt üyesi olmadığı halde basın bildirisi okumak, gösteri yapmak gibi fiillere katılan, ancak “örgüt üyesi” suçlamasıyla tutuklu yargılanan bazı sanıkların yararlanabilecekleri anlaşılıyor.
Bu arada, tutuklulukları devam ediyor olsaydı, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın
-yasalaşması halinde- bu düzenlemeden yararlanabilmeleri mümkün olabilecekti.
Ama daha önemlisi, tasarının basın yoluyla işlenmiş suçlar nedeniyle verilen mahkûmiyet kararlarına getirdiği kısmi af. Keza, bazı kitaplar için verilen toplama kararlarının yürürlükten kaldırılması da paketin bir diğer rahatlatıcı unsuru.
Ancak tasarı TBMM’de takıldığı için bu düzenlemelerin hiçbiri hayata geçirilemiyor.
AVRUPA KARŞISINDA İNANDIRICILIK SORUNU
Üçüncü yargı paketinin asıl önemi Avrupa’ya verilen sözlerin tutulması noktasında beliriyor. Bu tasarı, aslında AK Parti hükümeti tarafından Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılmış olan vaatlerin yerine getirilmesini amaçlıyor.
Çünkü, bu düzenlemelerin bir bölümü AİHM’nin verdiği mahkûmiyetlere yol açan sistematik ihlallerin nedenlerinin ortadan kaldırılmasını amaçlıyordu.
Söz konusu paketin açıklanması yetersiz bulunmakla birlikte Batı dünyasındaki genelde olumlu tepkilere kaynaklık etmiş, özellikle ifade özgürlüğü ile ilgili eleştirileri bir nebze yumuşatmıştı.
Verilen bu sözlerin tutulmamasının en önemli sonucu, tasarı nedeniyle hükümete kredi açan Avrupa merkezlerinde AK Parti’nin güvenilirliği, sözlerinin ciddiyeti konusunda soru işaretlerine yol açacak olmasıdır.
Bu yönde bir gelişme, üçüncü yargı paketi gibi projelerin hükümetin Avrupa kurumlarını oyalamak, zaman kazanmak için başvurduğu kozmetik egzersizler olduğu yolunda bir kanaati güçlendirebilir.
Bu takdirde Adalet Bakanı Ergin’in Avrupalı muhatapları karşısında ciddi bir inandırıcılık sorunu yaşayacağı şüphe götürmez.
Paylaş