Paylaş
Açılışı Başbakan Tayyip Erdoğan yaptı.
Ve tabii başladı yorumlar, eleştiriler...
Aydın Doğan’ı aradım ve konuştum.
İşte Aydın Doğan cephesinden vaziyet:
* * *
Aydın Bey, Trump Towers’ın açılışına dönük bazı eleştirel yazılar çıkıyor. Ne diyorsunuz?
AYDIN DOĞAN: Ahmetçiğim güzel bir söz vardır: “Sükunetim asaletimdendir, her lafa verilecek cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf laf mı diye, bir de bakarım söyleyen adam mı diye.” Ne yazık ki bu belirttiğin eleştirileri yöneltenler arasında bir zamanlar birlikte çalıştığımız isimler de var. Üstelik hakarete varan laflar da ediyorlar. Adam gibi eleştiriye her zaman açığım. Ama Allah’tan başka kimseye hesap vermem.
Özellikle açılışı Başbakan Erdoğan’ın yapmasına takılmışlar.
AYDIN DOĞAN: İstanbul’a 400 milyon dolarlık bir eser kazandırıyorum. Trump Kuleleri’ni açmak için bu ülkenin başbakanını davet etmekten daha doğal ne olabilir ki? Başbakanın gelmesinden de çok mutlu oldum. Bu ülkede ekonomik istikrar ve yatırım ortamını kim sağlıyor? Yabancı sermaye güveni nereden buluyor?
Sizi tartışmaların içine mi çekmek istiyorlar?
AYDIN DOĞAN: Ben siyasetçi değil yayıncı ve işadamıyım. Dolayısıyla siyaset yapmam, iş yaparım, eser bırakırım. İşin ve eserin gereğine göre yaşarım. Dahası birlikte çalıştığım arkadaşlarımın emeklerinin karşılığını her aybaşı tam zamanında, sektirmeden, geciktirmeden ödeyebilecek miyim korkusuyla yaşarım. Birlikte çalıştığım kişilerden, adam gibi laf edecek kadar adam olmayan çıkarsa da, kızmam. Ancak üzülürüm.
28 Şubat’a ‘en büyük zulüm’ demeyelim
“ZULÜM” diyelim.
Ama “en büyük zulüm” demeyelim.
Çünkü biraz ayıp oluyor.
* * *
Kimlere mi ayıp oluyor?
- Mesela tabutluklarda işkencelerde tırnakları sökülenlere ayıp oluyor.
- Mesela her komünist tevkifatında en az 8 sene içeride yatırılanlara ayıp oluyor.
- Mesela darağaçlarında üç oradan, üç buradan sallandırılanlara ayıp oluyor.
- Mesela soluğu sürgünde alıp memleket özlemiyle burunlarının direği sızlayanlara ayıp oluyor.
- Mesela derin devlet tarafından dövülerek ya da arabası patlatılarak katledilen yazarlara ayıp oluyor.
- Mesela yaşı büyültülerek asılan çocuklara ayıp oluyor.
- Mesela “Sana pasaport yok” dendiği için yurtdışına tedaviye gidemeyip can verenlere ayıp oluyor.
- Mesela Mamak zindanlarında eşek sudan gelinceye kadar dövülenlere ayıp oluyor.
- Mesela Diyarbakır Cezaevi’nde lağımlar üzerinde sabah öğle akşam işkenceden geçirilenlere ayıp oluyor.
- Mesela hangi cezayı alacakları bilinmediği halde 3 senedir, 4 senedir tutuklu adı altında zindanlarda yatırılanlara ayıp oluyor.
* * *
Biliyorum:
Zulümleri zulümlerle yarıştırmamalıyız.
Ama yine de biraz sakin olalım, yavaş yürüyelim, yüksekten uçmayalım.
Çünkü ayıp oluyor.
Hıncal Uluç’un Ertekin hakkında yazmadığı 7 şey
BİR: Ertekin bu zamana kadar hiçbir deniz taşıtına binmiş değildir.
İKİ: Ertekin’in her renkten şapkası vardır. Buz mavisi hariç...
ÜÇ: Ertekin Paris’te ne kadar ünlüyse Beyrut’ta da o kadar ünlüdür.
DÖRT: Ertekin bu yaşına kadar bir kez olsun aşk mektubu yazmamıştır.
BEŞ: Ertekin 28 yıldır geceleri sadece üç saatlik uykuyla idare edebilmektedir.
ALTI: Ertekin’in 42 yıldır kemerinde taşıdığı anahtar hiçbir kilidi açmamaktadır.
YEDİ: Ertekin hayatının bir bölümünü Amerikan yerlileri arasında geçirmiştir.
Ters sorulara düz cevaplar
SORU: Yazınıza “Çevik Bir’in namaza başlamasına dair” başlığını atmışsınız. Soruyorum: Nereden biliyorsunuz namaza başladığını? Belki de hep namaz kılıyordu. (Haydar Yalınkılıçlı)
CEVAP: Çok doğru... Çevik Bir belki de namaz kılıyordu. “Namaza başladı” dememem gerekirdi. Bu ifade yanlış olmuş. Ama bu yanlışlık, yazıda esas anlatmak istediğim hususu zedelemiyor.
* * *
SORU: Badem bıyık için “karizma sebebi” demişsiniz. Emin misiniz? (Nazan Elmas)
CEVAP: Emin değilim. Hiç değilim. Çünkü “badem bıyık” ile “karizma” arasındaki ilişkiyi ben kurmuyorum. “Kuruluyor” diyorum. Asıl anlatmak istediğim ise şudur: Bizim memlekette kim güçlü ise karizmanın koordinatlarını da o belirler.
* * *
SORU: CHP için “geç kaldı” yazmışsınız. Bu tarafsızlığınıza gölge düşürmüyor mu? (Mehmet Murat Odabaşı).
CEVAP: Tarafsız olmak fikirsiz olmak anlamına gelmez sanırım. Ama daha da önemlisi şu: CHP için hep “geç kaldı”, AK Parti için de hep “erken geldi” yazarsak ya da CHP için hep “en uzağa o gitti”, AK Parti için ise hep “en yakından bile dönemedi” diye yazarsak sorun olur. Bilmem anlatabildim mi?
* * *
SORU: Atıp tutuyorsun. Söyle bakalım: Sen 28 Şubat’ta ne yaptın? (Meltem Kıyas).
CEVAP: “Çevik Bir’in odasından çıkmaz, Erol Özkasnak’a kankalık yapardım” diye anlatacak bir öyküm yok. Bulunduğum hiçbir ortamda “Hadi arkadaşlar hep beraber 10. Yıl Marşı’nı söyleyelim” diye bir teklifte bulunmadım. Hiçbir zaman “irtica tehdidi” diye bir tehditten söz etmedim. Sincan’da tanklar yürütüldüğünde mutluluk gözyaşları akıtmadım... Yani benden size yar olmaz.
* * *
SORU: “28 Şubatçılar kendilerine toplumsal destek buldular” diye yazmışsınız. Emin misiniz? Ortamın darbeye hazır hale getirilmesi için yapılan çabaları nereye koyacaksınız? (Hüseyin Kaplan).
CEVAP: Halkımızın bir bölümü 28 Şubat’a destek verdi. Bakmayın seslerinin çıkmamasına... Bakmayın susulmasına... Bugün de aynı yaklaşımda olanlar var. Tabii ki “psikolojik harp teknikleri” uygulandı. Tabii ki “halkı yönlendirme çalışmaları” yapıldı. Ama bunlar, zaten yönlendirilmeye sonuna kadar açık kişiler üzerinde etkili oldu... Bir potansiyel taşımayanlar üzerinde hangi tekniği uygularsanız uygulayın zerre kadar başarılı olamazsınız. Bugün uygulanan tekniklerin kimler üzerinde etkili, kimler üzerinde etkisiz olduğuna bakarak da bunu anlamak mümkündür.
* * *
SORU: Aşırı laik tanımından rahatsızım. Bir kişi ya laiklik taraftarıdır ya da değildir. Bunun aşırısı falan olur mu? (Gülsüm İnce).
CEVAP: Sonuna kadar haklısınız. Ben de bu tür tabirleri kullanmanın hangi sorunlara yol açtığının farkındayım. Ama sonuçta derdimizi en iyi bu tabirlerle anlatabiliyoruz. Çünkü bu tabirleri kullanmazsak, uzun, çok uzun kalıplar kullanmak zorunda kalabiliriz. Mesela “laikliği özgürlükçü açıdan yorumlamaya yanaşmayıp otoriter bir anlayışa kayanlar” ya da “laiklik taraftarı olup da din özgürlüğünün sağlanmasından yana olanlar” gibi tanımlar...
Batı’da iş yapacak roman konuları
- Namus cinayetlerine kurban gitmiş kadınların öyküsü...
- Zulme maruz kalmış Ermenilerin öyküleri...
- Mevlana... Her açıdan, her türden...
- Doğu ile Batı arasında sıkışıp kalmışlık...
- Töreler ve başkaldırışlar...
- “Eyvah! Kendi ülkeme yabancılaştım” diye bağıran postmodern maceralar.
- Abartılı kozmopolitiklik.
- Oryantalist iştahlara hitap eden İslami soslu karanlık hezeyanlar.
Paylaş