CUMA günkü yazımda okumuşsunuzdur, bu yılki TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’nın Onur Konuğu Yaşar Aksoy.
İzmir’i, İzmirliyi öğrenmek için mutlaka onu okumak gerekir. Her kentin bir noteri vardır, İzmir’in de Yaşar Aksoy’dur. O yalnız İzmir’i seven biri değildir, İzmir’i sevdiren biridir aynı zamanda. Fuar nedeniyle Enver Ercan’ın hazırladığı Ege’de Zaman Yolcusu Yaşar Aksoy kitabını okursanız, onun kaleminden çıkmış yazıları, ayrıca onun hakkında yazılanları da okursunuz. O zaman bir gerçeği fark edersiniz ki bazı adlar bazı kentlerle özdeşleşmiştir. Kimdir Yaşar Aksoy, özet bir özgeçmiş verebileceğim. Çünkü yaptıkları, çalışmaları bir gazete köşesine sığmaz, onun için, en baştan, kitabını okuyun diyorum. Zira sadece İzmir için yaptıkları bile sayfalarca uzunlukta anlatılabilir... “Yaşar Aksoy, 1947 yılında İzmir Karşıyaka’da Soğukkuyu Mahallesi Musavat Sokağı’nda doğdu. Annesi İzmirli Tarih öğretmeni Zehra Aksoy, babası Uşaklı Ziraat uzmanı Cemal Aksoy’dur. Mesleğinin yanı sıra, 1965’ten itibaren İstanbul’da Akşam gazetesi ve Türk Yolu dergisi, Demokrat İzmir gazetesi, Yeni Asır gazetesi, Star gazetesi ve Hürriyet gazetesinde, sanat muhabiri, kültür sanat yönetmeni, araştırmacı, köşe yazarı olarak sürekli çalıştı. Yeni TV’de Kultura isimli programı hazırlayıp sundu. Ege TV’de ‘Ege’de Zaman’ programını hazırlayıp sundu TRT-2’de 2002 yılında Seynan Levent’in sunduğu Akşama Doğru programında bir yıl boyunca her hafta İzmir’i anlattı. (...) Uluslararası İzmir Araştırmaları Merkezi’ni kurdu ve genel yönetmenliğini sürdürdü. İzmir Ödülleri’ni ilk kez oluşturdu. İzmir Kültür Gezileri’ni ilk kez başlattı. İzmir Akademisi kurmaya dönük İzmir Seminerleri’ni ilk kez oluşturdu. Sayısız kurumda ilk kez İzmir Konferansları’nı sundu. İzmir Halkevi ve Hasan Tahsin’i Yaşatma Derneği’ni kurdu ve ilk başkanlıklarını yürüttü. (...)” Kitabın beni en çok ilgilendiren bölümü; Yaşar Aksoy’un Edebiyat Özgeçmişi. Anlatı bölümündeki yazının başlığı: “Mösyö Pardayyan sizi çok sevdim...” Bu yazı, bir yaşamın biyografik deneme tarzında yazılırken, yalnız bireysel özellikleriyle değil, onu kapsayan, çevreleyen birçok başka özelliği de içererek hazırlanmış. Yazarlıktan ne anladığını aktaracağım size: “Yazar hayatı boyunca nereye varmak istediğini iyi bilmeli. Hayatı boyunca yaratacağı esinler, özel ve özgün fırtınasının fısıltıları olmalı... Ben, hayatım boyunca aynı hat üzerinde, teker teker istasyonları geçerek, son hedefe doğru gittim, gideceğim yeri en başından beri biliyorum. Bir gün, benden sonra naçizane bendenizi incelemek isteyen(!) çevreler, bu gerçeği çok net ortaya çıkarabilirler.” Anılar içinde Yaşar Aksoy’un gazetecilik ve yazarlık serüveni var, İzmir’deki basın yaşamını da buradan öğrendim. Günübirlik tepkileri de yönlendirir, Yunanistan Kültür Bakanı Melina Mercouri, “İzmir Yunan vatanı” deyince onu yalanlayan bir kitap hazırlar dağıtır. Hoş bir karşılaşmaya da yer vereceğim yazımda: Sivas katliamında yakılarak aramızdan ayrılan sevgili Asım Bezirci, birçok takma ad kullanırdı. Bunlardan biri de Yaşar Aksoy’du. Yıllar sonra Asım Bezirci, Yaşar Aksoy’u çağırmış, böylece gerçek Yaşar Aksoy’la tanışmış. İzmirli edebiyatçıları hiç unutmaz, onları her zaman bize anımsatır. Edebiyatçı yanı ağır basar. İzmir Edebiyat Cemiyeti’nden bahseder, sonra da İzmir Altıları’nı yazar... Kitabın bu bölümünde yazılarından seçmeleri okuyacaksınız, sonra da hakkında yazılanları. * * * YAŞAR AKSOY’u kutluyorum, nice ödüllere diyorum. Yazımı, yazarlık üzerine sözleriyle noktalıyorum. “Bilerek okuyacaksınız. Sonra da bilerek yazacaksınız. İşte yazarın bitmeyen çilesi... 19 Temmuz 1971 tarihinde ‘Demokrat İzmir’ gazetesinde ilk gazete yazımı yayınlamıştım. O günden beri kalem elimden yere düşmedi. Halen ‘Hürriyet’te yazıyorum. Hâlâ yeni kitaplar peşindeyim. Geceli gündüzlü... Ve gazete yazarlığımın tam 41. yılında şu satırları kaleme aldığım gün, ‘Yaşasın özgür yazılar, yaşasın özgür kitaplar’ diyorum. Eyvallah..”