En etkili propanga: Mağduriyet

POLONYA’yı işgal etmeye karar veren Hitler, bu saldırıyı kendi halkının gözünde haklı göstermek için şeytanca bir propagandayı sahneye koymuştur.

Haberin Devamı

Senaryoya göre önce Polonya üniforması giydirilmiş bir bölük Alman askeri, sınırın diğer tarafına geçirilmiştir. Sonra Polonya üniforması giymiş bu Alman askerleri etrafa ateş ederek Almanya’ya girerken fotoğraflanmıştır. Ertesinde Hitler halka hitaben yaptığı konuşmada “Polonyalıların sınırlarımızı ihlaline göz yumamayız, işte olayın resimleri” diye konuşup, güdümlü basında çıkarttığı fotoğraflarla milleti kandırarak Polonya’yı işgal etmiştir.
KAFKASLAR RUSLARIN, ORTADOĞU BATILILARIN ARKA BAHÇESİDİR
Amerika ve müttefikleri, onlardan izin almadan Kuveyt’i işgal ve ilhak etme cüretini gösteren Saddam’ı devirip Irak’ı bölmek için 1991 yılında “Çöl Fırtınası” harekâtını icra etmişti. Fırtına sonrasında Irak, Kuzey’de Kürt bölgesi ve Güneyde Şii Bölgesi olmak üzere üçe bölündü. Ancak Saddam devrilmedi. Yani görev yarım kaldı. Görevi tamamlamak için fırsat kollayan ABD, 11 Eylül 2003’te cereyan eden olayı vesile ederek, “Irak’ın kitle imha silahları var” yalanıyla hem kendi halkını hem de dünyayı kandırıp, Irak’a karşı topyekûn bir savaş başlattı ve Saddam dahil 100 bin Iraklı’yı öldürerek işi bitirdi. Son iki yıldır Arap Baharı kampanyasıyla Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın yeniden organize edildiğini görüyoruz. Aslında NATO bombardımanlarıyla perişan edilen Libya hariç, ne Mısır’da ne de Tunus’ta “egemen sınıf” değişmedi. Son aylarda ise “Suriye’deki Baas rejiminin devrilmesi” kampanyası yürütülüyor. Tahmin ediyorum Suriye’deki “devrim”, Tunus ve Mısır’daki değişime değil, Libya’ya benzetilecek.
Yani NATO bu dönüşüme silahla müdahil olacaktır.  
YETİŞ EY NATO İMDADE
Dili ne söylerse söylesin, ben herkesin az veya çok izan ve vicdan sahibi olduğuna inanırım. Mesele oraya dokunabilmektedir. Ancak iz’an ve vicdan sahibi olmak yetmez. Çünkü kişilerin birbirinden farklı “fayda maksimizasyon” denklemleri vardır. Bu, siyasiler için de böyledir. Bugün iş başında olanlar “Aslında biz de Suriye’ye karşı takındığımız tavırdan mutlu değiliz. Ama ülkemizin yüksek çıkarları böyle davranılmasını gerektiriyor” diyebilir. Hatta savaşmak için değil, savaşı sonlandırmak için bu kadar yüksek perdeden Esad’ı tehdit ediyoruz; amacımız Baas rejiminin, daha fazla kan akıtmadan devrilmesidir, diyebilirler. Ben bu muhakemeyle mutabık değilim. Suriye’den kurşun atıldı, Türkiye mağdur oldu bahanesiyle NATO uçakları, Suriye’yi, bombalamaya başlayabilir. Bu da Türkiye için çok kötü olur.
BİR OLAYDAN SONRA OLANLAR O OLAYIN SEBEBİ OLAMAZ
Suriye’nin iç işlerine karışmamızın gerekçesi olarak kamuoyuna Suriye’de cereyan eden kanlı isyan bastırma olayları gösteriliyor. Soruyorum: Kanlı olayları kim başlattı? Hükümet mi, muhalifler mi? Muhalifler başlattı ama haklılar. Çünkü muhalifler demokrasi istiyor denebilir. O zaman Suriye’ye askeri müdahaleye sebep olarak kanlı olaylar gösterilemez. Sebep rejimi değiştirmek isteyenlere yardımdır denirse, dürüst konuşulmuş olur. Çünkü bilinsin ki NATO, kanlı olayları bastırılırken, çok daha fazla kan akıtmak mecburiyetinde kalacaktır.
Son Söz: Sebep, sonuçtan önce gelir.

 

Yazarın Tüm Yazıları