İftihar ederek yazdığım bir yazı

BU yazıyı, Almanya’nın en büyük gazetesi Bild için kaleme aldım.

Haberin Devamı

Bütün kalbimle, içtenliğimle ve mutluluğumla yazdım.

Ülkemle iftihar ederek yazdım.

Üstelik, yazının ana fikri bana değil, Avrupalı bir yabancı arkadaşıma aitti. 

* * *

ARKADAŞIM DEDİ Kİ:

-  “Birleşmiş Milletler eski Genel Sekreteri Suriye sınırındaki kampları gezerken, bir şey dikkatini çekti mi?”
“Evet. Çok düzenliydi”
dedim.

-  “Doğru. Ama bu kadar basit değil. Çok önemli bir şey daha var” diyerek merakımı kaşıdı.
Sonra yine kendi devam etti:

“Bundan bir süre önce Libya’da da benzer bir olay oldu. İnsanlar baskı ve zulme karşı ayaklandı ve birçok Libyalı İtalya’ya doğru kaçtı. Şimdi bir karşılaştırma yap. Bir; İtalya’ya ve öteki bazı Avrupa ülkelerine bak. Onlar, hayatlarını kurtarmak için kaçan zavallı Libyalılara nasıl bir muamele yapmış.
Bir de Türkiye’nin Suriye’den kaçanlara yaptığına...”

Doğrusu böyle bir karşılaştırma hiç aklıma gelmemişti.
  
SONRA BEN DÜŞÜNDÜM Kİ:

İtalya’ya doğru kaçan Libyalı mültecilere yapılanları düşündüm.

Açık denizlerde azgın suların, açlığın, soğuğun, tabiatın bile insafına sığınamayan insanlar...

Bir de Suriye sınırının bizim tarafımızdaki konteyner kamp...

Düzenli, temiz, bembeyaz...

Sağlık merkezi, aş ocağı, camisi, sosyal mekânı düşünülmüş bir mülteci kampı.

Filistin’de, Bangladeş’te, dünyanın başka yerlerindeki mülteci kamplarıyla karşılaştırıldığında, kamp değil, güzel bir kasaba.

Biri İtalya, öteki Türkiye.

Biri Avrupa Birliği ülkesi, öteki ise kabul edilmek için sonsuz müzakereleri yürüten ülke.

Kişi başına düşen gelir bakımından arada bayağı büyük fark var.
  
* * *

Sonra oturup yazdım...

“Elinizi kalbinize koyun”
dedim. “Önyargılarınızı bir kenara bırakın, bırakın, içinizdeki en insani yanınız konuşsun.”

Bu ülkelerden hangisi Avrupa Birliği’nin o yüce değerlerini daha yürekten savunuyor.

Ülkemle iftihar ettim.

Bu kararları alan, arkasında duran hükümete, bu onurlu duruşu sergilediği için teşekkür ettim.

Bir de aklıma, epeydir unuttuğumuz o kavramı getirdiği için duygulandım.

“Gönlü yüce Türk...”

Birinci Körfez Savaşı’nda Saddam zulmünden kaçan 500 bin Kürt’e gönlünü ve evini açan Türkiye...

Aradan 20 yıl geçmiş.

Ülkemiz, bu defa Suriye’den kaçan insanlara gönlünü ve evini açıyor.

“Gönlü yüce Türk...”

“Türk”
kavramının epeydir horlandığı bir dönemde, bunu hissetmek çok iyi geldi.

Haberin Devamı

Ben aynı benim, AK Parti aynı AK Parti, öyleyse...

Haberin Devamı

GEÇEN gün bir yakınım sordu.

“Suriye ile savaşa mı giriyoruz?”

Orada yapılan zulümleri, baskıyı anlatmaya kalkarken, sözümü kesti ve şunu söyledi:

“Ne yani Amerika kılını kıpırdatmayacak, Avrupa kılını kıpırdatmayacak, biz çocuklarımızı yeni bir Irak, yeni bir Afganistan batağına göndereceğiz. Öyle mi...”

Normal ben; yani bundan 10 yıl önceki ben olsam, hiç düşünmeden “Tabii ki gerekirse göndereceğiz. Türkiye bu bölgenin en büyük ülkesi. İnsani değerlerini savunan ülkesi” derdim.

* * *
  
Baktım bunu demek içimden gelmiyor, gelemiyor...

Oysa aynı ben; hem birinci hem ikinci Körfez Savaşı’nda, Türkiye’nin de dahil olmasını bütün kalbimle savunmuştum.

Kendi yakın çevremde bile taraftar bulamamış, kendimi çok yalnız hissettiğim zamanlarda bile bu görüşümü bütün netliği ile savunmaya devam etmiştim.

Oysa;

-  İktidarda yine AK parti var.

Ben yine aynı benim.

-  O gün zulümse bugün yine zulüm...

Baskıysa yine baskı...

-  Burada demokrasiyse yine demokrasi...

-  O gün AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Irak’a asker göndermesinden yanaydı.

-  Bugün Başbakan Tayyip Erdoğan, Suriye’ye asker gönderebileceğimizi ima ediyor.

O aynı insan; bense Türkiye’nin büyüklüğüne inanan aynı insan...

Öyleyse, bugün ben niye o kadar istekli değilim..

Neden kendimi o kadar emin hissedemiyorum?

* * *
  
-Erdoğan’a kızgınlığımdan mı?

İçimde öyle bir kızgınlık falan yok.

-  Ülkeme güvenim mi daha az?

-  Tam aksine, adalet ve intikam iklimi dışında, işlerin çok iyi gittiğine bütün kalbimle inanıyorum.

-  Bugünün Türkiye’sinin, o günden çok daha güçlü, kendine çok daha güvenen ve etkili bir ülke olduğuna inanıyorum.

Öyleyse niye...

Bilmiyorum...

Belki sadece bir his... Çok güçlü bir his...

“Aman çok fazla ileri gitmeyelim”
diyen bir ses...

Yazarın Tüm Yazıları