Paylaş
Bu laflar çaresizlik içinde üretilmiş şeyler. Çünkü, bir yakını öldüğünde, insan bu sözlerin hiçbir anlamının olmadığını görüyor.
Kendi içinize dönüyorsunuz. Kaybettiğiniz dostunuzla, kendi beyninizde bir süre yalnız kalmak istiyorsunuz.
Onunla hatıralarınız, onunla birlikte geçirdiğiniz zaman. Başka pek çok şey daha. Onu kendi beyninizde yaşatabildiğiniz kadar yaşatmak istiyorsunuz.
* * *
Yaş kemale erince daha iyi görüyorum. Hayatı çemberler içinde yaşıyoruz aslında.
Şu veya bu biçimde, kendi özgür seçimimizle veya tamamen öylesine başımıza geldiği için, belli insanlarla tanışıyor, dost oluyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz ki, bir sürü ortak dostunuz olmuş. Bir çember olmuşsunuz.
Çember bazen genişliyor, bazen daralıyor ama hiç kırılmıyor, hiç bozulmuyor. Bazen o çembere yıllarca uğramasanız da, sonra her nasılsa kaldığınız yerden devam edebiliyorsunuz.
Bir dumanlı gecede izleyicisi olduğunuz bir yumruk kavgasının ardından tanışıyorsunuz. Zaten bir sürü ortak dostunuz var, zaten aynı çemberdesiniz. Derken bir dönüp bakıyorsunuz, aradan neredeyse 30 yıl geçmiş.
Arada ölümler olmuş, yeni doğumlar olmuş, çembere birileri girmiş, birileri çıkmış ama çember hep devam etmiş. Birlikte yaş almışsınız, tecrübe almışsınız, hayat biriktirmişsiniz.
Bir biçimde birbirine benzeyen, birbirinden haz eden, birbiriyle vakit geçirerek zenginleşen insanlar olmuşsunuz. Çemberin anlamı bu. Hayatın çemberi.
* * *
Ölüm, evet ne kadar klişe de olsa, kaçınılmaz. Hiçbirimiz sonsuza kadar yaşamayacağız.
Nasıl öldüğünüzün, neden öldüğünüzün önemi bir yere kadar.
Asıl önemlisi nasıl yaşadığınız, yaşarken neler yaptığınız, kişiliğiniz, karakteriniz. Ölümden sonraya kalanlar bunlar.
Ölümün çemberi de bu. Öldükten sonra da var olabilmek.
* * *
Meral Okay, benim hayatta gördüğüm en çalışkan, en neşeli, en dost canlısı, en tatlı, en iyi kalpli insanlardan biriydi.
Gencecik yaşında, hayatının aşkını, kocası Yaman Okay’ı toprağa verdi.
‘En zoru bir ölüye aşık olmak’ dese de ve Yaman Okay’a aşkını hep sürdürse de, hayata da küsmedi, tutundu, var oldu, çok iyi şeyler yaptı, çok sayıda insanın hayatına dokundu, çok iyi dostluklar kurdu.
Meral’in hayat çemberi çok büyüktü. Ölüm çemberi daha da büyük olacak.
Onu çok özleyeceğiz. Huzur içinde yatsın.
Sen hangi kaderi paylaşacaksın ki?
MERAL Okay son olarak Muhteşem Yüzyıl’ı yazıyordu. Muhafazakar ve İslamcı kesimlerden gelen tepkilere hükümetin de tepkisi eklenince tedirgin olmuştu, bir ara koruma tutması bile gerekti.
Derken kanser teşhisi kondu ve hayatıyla uğraşmaya başladı. Ama bir yandan Meral’e yönelik ölüm tehditleri de devam ediyordu. Bu saçma sapan, bu anlamsız ama ciddiye alınması gereken nefret, onun kanserle savaştığı
dönemde hiç kesilmediği gibi dün gördük ki ölümünden sonra da devam ediyor.
Buraya ibret olsun diye koyuyorum, bir İslamcı-muhafazakar internet haber sitesi bakın Meral’in ölümünü böyle haberleştirdi. Akıllarınca kin kusuyorlar. Ama o minicik zekadan bile yoksun belli ki sitenin editörleri.
Sanki kendisi kazık çaktı, hep burada kalacak, ölmeyecek, aynı kaderi paylaşmayacak.
Vatandaşın bilgi açlığını gidermek...
GEÇEN hafta sonu yazdığım yazılardan ikisinin konusu eğitim sisteminde getirilen yeni yasaydı. Yasanın ne gibi bir sistem öngördüğünü anlatmaya çalıştım ama yeni yasaya rağmen ortada hala çok sayıda bilinmeyen olduğunu da dilim döndüğünce söyledim.
Bu yazılar, okuyucunun
ve dolayısıyla vatandaşın
eğitimde yaşanacak değişim konusunda ne denli bir bilgi
açlığı içinde olduğunu görmemi sağladı.
Pek çok kişi elektronik posta yoluyla veya twitter isimli sosyal paylaşım ağı üzerinden bana sorular iletti, ben de dilimin döndüğü, bilgimin yettiğince cevaplamaya çalıştım.
Bana kalırsa Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, bir an önce kapsamlı bir basın toplantısı düzenlemeli ve yeni eğitim sisteminin getireceklerini, nasıl uygulanacağını, olası aksamaların ne şekilde giderileceğini vs. anlatmalı.
Sonuç olarak bu konuda bilgi tekeli Milli Eğitim Bakanlığı’nda. Yeni yasa ve uygulaması konusunda da pek çok kararı Milli Eğitim Bakanlığı verecek ve hayata geçirecek. Yani, bugün cevabı bilinmeyen sorulardan pek çoğunun cevabını aslında bakanlık verecek.
Dediğim gibi, Bakan Ömer Dinçer bir an önce kapsamlı bir basın toplantısı yaparak kamuoyunu aydınlatmalı.
Paylaş