Paylaş
Drummir Şatosu, dünyanın en büyük içki şirketi Diageo’ya ait. Şato, 1848'de Amiral Archibald Duff tarafından yaptırılmış. İnşaata ilk taş konduğunda Amiral Duff 75 yaşındaymış.
Amiral, çok eskilere giden zengin ve güçlü bir İskoç ailesinden geliyor. 14 yaşındayken İngiliz donanmasına katılmış.
Bu, soylu İskoç ailelerinde sık görülen bir şey değil. Arazi, 1838'de, yani Kraliçe Victoria'nın tahta çıkışından bir yıl önce miras kalmış. 20’nci yüzyılda bakımı ve ısıtması çok pahalı olmaya başlayınca, Diageo şirketine kiralanmış.
CIVAOĞLU VE YILMAZ ŞATODA HARRY POTTER GİBİ
Şatonun bir salonu viski kütüphanesi olarak düzenlenmiş.
Raflarda şirkete ait 30’a yakın viski var. Şirketin sahibi olduğu öteki içkilerle birlikte 70’e yakın içki duruyor.
Raflarda bazı insanlar için hayal olan Johnny Walker Blue Label’lar, en kıymetli single malt viskiler var.
Hangisini isterseniz açıp içiyorsunuz.
Güneri Cıvaoğlu ile Mehmet Yılmaz’a bakıyorum.
Türkiye’de bazen rakı kadehinde balık olabiliyorlar.
Ama burada kesinlikle, viski kütüphanesinde üç Harry Potter gibiler.
BEŞ DERSTE VİSKİ UKALASI OLMA SANATI
Viskiyi 1993'te bırakmıştım. Bir akşam Mustafa Denizli gazeteye gelmişti. O gece çok içmişiz. Ertesi sabah uyandığımda bedenim artık viski istemiyordu.
Belki inanmayacaksınız ama o dönemden beri ilk defa yeniden viski içtim. İskoç viskisi, gerçekten güzel bir içki.
Ben isli olan single maltı seviyorum.
Şatoda geçirdiğimiz üç gün boyunca, bir viski ukalası olma dersi aldık.
- Mesela 'İsli', hatta 'smoked' diyenleri küçümseyecek, aşağılayacaksınız.
Onun yerine 'peaty' diyeceksiniz.
'Peat' İskoçya’da bulunan bir tür taze odun kömürü gibi bir şey, siyah çamurumsu bir madde olarak bulunuyor. Sonra kurutuluyor.
Viski ve somon füme yapmakta kullanılıyor.
- “Hangi viskiyi tercih edersiniz”, diye soruluduğunda, 'Blue label' veya 'The John Walker' gibi çok az faniye nasip olabilecek viskileri söyleyeceksiniz.
- Ama en ukala olmak istiyorsanız, artık üretimden kalkmış 'Brechin' gibi singel malt viskileri söyleyeceksiniz.
O da yetmez. İyi bir 'Peaty single ukala' olmak için, bunu da 'Bırrıhın' gibi İskoç aksanıyla telaffuz edeceksin.
TÜRK BASININDA EN İYİ KİM ATAR
Cumartesi günü, nehir kenarında bir arazide, atış yapmaya gittik.
Bu iş için hazırlanmış, özel alanda, uzman bir hocanın nezaretinde, havaya fırlatılan hedeflere ateş ettik.
Yani 'Full erkek adam weekend’ini' böyle tamamladık.
Her birimizin 25 fişek atma hakkı vardı.
İkisi önümüze doğru fırlatılan hedeflere, biri ise yandan fırlatılan hedeflere atıştı.
Üç gazetecinin atış performansı şöyleydi:
- BİRİNCİ: Açık ara Mehmet Yılmaz.
Her tür atışta en az iki hedefi vurdu. Birinde dört hedefe isabet ettirdi.
- İKİNCİ: Açık ara ben.
Üç atıştan birinde hiçbir şey vuramadım. İkisinde sadece birer hedefi vurabildim.
- TASNİF DIŞI: Güneri Cıvaoğlu. Çünkü hiç atış yapmadı. Nedeni, biraz karizmayı çizecek bir şeydi. O nedenle, onun ağzından, “Ben ateşli silahlara karşıyım” diye yazalım diye önerdik.
Ama o dürüst gazeteci. “Türk halkının gerçekleri bilme hakkı var” dedi.
Gerçek şu: Geçirdiği küçük bir göz operasyonu nedeniyle, risk almak istememiş.
Gözlerimiz yumurtayı 25 metreden vuran Oktay Ekşi’yi aradı.
BİR TÜRK ERKEĞİNE GÖRE ÖNDEKİ O ŞEY NE İŞE YARAR
Tabii ki, bir Türk erkeğiyle bir İskoç erkeğinin eteğe bakışı aynı değil.
- TÜRK ERKEĞİNE GÖRE eteğin önüne yerleştirilen kalkana benzeyen o yuvarlak şey, savaşta erkeklik organını korumaya yarar.
- İSKOÇ ERKEĞİNE GÖRE ise o şey, bir tür sefer tasıdır. İçine mısır gevreğiyle sütün karışımından elde edilen bir yiyecek konur ve gün boyu yenir.
- TÜRK ERKEĞİNE GÖRE İskoçlar eteklerinin, Araplar da entarilerinin altına külot giymez. Gerçi biz giydik ama, Mehmet Yılmaz bizi külot giymediklerine ikna etti. İkna ederken de “Breavheart filminde, bir İskoç askerinin eteğini kaldırarak poposunu göstermesini” örnek verdi.
- İSKOÇ ERKEĞİ İÇİN Böyle bir zorunluluk yoktur, hatta giyilir.
Etek tadım testi
ETEK GİYDİRİLMİŞ TÜRK ERKEĞİ NE HİSSEDER
Kaderde bu yaşta böyle bir şey yaşamak da varmış.
Şatoda, viski tadımı yanında, tam anlamıyla bir 'etek tadımı' da yaptık.
İşte tadım notları:
- Etek, hakikaten rahat bir şeymiş.
- Ancak şu var: Kadın eteklerini bilmiyorum ama kiltin giyinmesi pantolondan zor. İnsan önce kendini biraz tuhaf hissediyor ama çabuk alışıyor.
- Hep ayakta durmak zorunda hissediyorsunuz. Çünkü hiç birimiz oturunca, bacaklarımızı nasıl kapatacağımızı bilemiyoruz.
- Yine de içlerinde en cesur yürek olanı benim. Şömine önünde o soylu İskoç fotoğrafını çektirmek için herkese poz verdirirken, kimseyi oturmaya ikna edemedim.
Fotoğrafta da görebileceğiniz gibi, sadece ben oturuyorum.
- Kadın arkadaşlarıma oturuş pozisyonumu nasıl bulduklarını sordum. “Gayet edepli” cevabını aldım.
- Size bir de off the record bilgi vereyim: Tabii ki, bütün gece ayakta kalmadılar. Mehmet Yılmaz beş, Güneri Cıvaoğlu ise üçüncü bardak viskiden sonra sere serpe oturdular. O zaman anladım ki, eteğin altına külot giymek şart.
- Eteğin çok önemli bir dezavantajı var. Kiloyu ve özellikle de göbeği hiç kaldırmıyor. Grip dolayısıyla bir aydır spor yapamıyordum.
Gövdemin benden aldığı intikamı, daha eteği giyerken fark ettim. Sanırım siz de fotoğraflardan fark etmişsinizdir.
- Nasılsa photoshop yaptırtırız diye rahatça poz verdik. Ancak bir fotoğraf basına sızdırıldığı için, photoshop yaptırma imkanımız da kalmadı.
- Biz acemiyiz, ama Johnny Walker firmasının viski elçisi Tom Jones filinta gibi. Onun yelekli takım elbisesi, ve ağır kumaştan yapılmış kiltinin yanında bizler biraz çırak kaldık. Ayrıca adam etekle frikik vermeden, nasıl oturulacağını çok iyi biliyor. Tam erkek erkekçik bir oturuş yani.
- İki arkadaşımız sigara içmek üzere dışarı çıkıp iki dakika sonra dönünce, etek giymenin bir zorluğunu daha anlıyoruz.
Alttan soğuk alıyor...
BİR GAZETECİ KAÇ YAŞINDA İÇKİYE BAŞLAR
Üç akşam da yemeğimizi şatonun görkemli yemek salonunda, tabloların ve mum ışıklarının altında yedik.
Genç bir İskoç şefin olağanüstü lezzetli ve bir o kadar estetik sunulmuş yemeklerini, harikulade bir şarap mönüsüyle tattık.
Tam bir 'Gentilmen’s club'dı
Erkek erkeğe sohbet ettik.
Masadakilere, ilk içkilerini ne zaman içtiklerini sordum. Cevaplar şöyle:
GÜNERİ CIVAOĞLU: Ankara’da evimizde, akşam yemeklerinde hep şarap vardı. İlk şarabımı, 12-13 yaşımda evimizde içtim.
MEHMET YILMAZ: 15 yaşımda zafiyet geçirdim. Doktor "her akşam bir kadeh kırmızı şarap içeceksin" dedi. O günden beri doktor tavsiyesiyle içiyorum.
GALİP YORGANCIĞOLU: 15 yaşımdaydım. Amcam eski bakan Mehmet Köstepen, beni bir balıkçıya götürmüştü. Orada ilk rakımı içtim. Babam bunu duymuş ve kızmış. Amcamı arayıp şunu söylemiş: “Senin oğlun 15 yaşına gelince, inşallah ona da ilk içkisini ben içireceğim.”
BEN: İçtiğim ilk içki, Tekel birasıydı. İzmir’de İnciraltı’nda bir pazar günü içtim. 11-12 yaşındaydım.
Paylaş