TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda 11 Mart tarihinde olaylı bir şekilde kabul edilen 4+4+4 yasa teklifinin dokuzuncu maddesinde ilköğretimin 4 yıllık ikinci kademesinde yönlendirmeyi mümkün kılan şu ifadeler yer alıyordu:
“İlköğretim kurumları; dört yıl süreli ve zorunlu ilkokullar ile dört yıl süreli, zorunlu ve farklı programlar arasında tercihe imkân veren ortaokullardan oluşur. Ortaokullarda lise eğitimini destekleyecek şekilde öğrencilerin yetenek, gelişim ve tercihlerine göre seçimlik dersler oluşturulur. Ortaokullarda oluşturulacak program seçenekleri Bakanlıkça belirlenir.” MHP’DEN ÖNEMLİ HAMLE Bu metinde açıkça din dersinin adı geçmese de, Milli Eğitim Bakanlığı’nın oluşturacağı seçmeli din dersi programlarıyla İmam Hatip’lerin orta bölümlerinin yeniden ihya edilmesinin amaçlandığı üzerinde herkes hemfikirdi. Geçen çarşamba günü (28 Mart) yasa teklifi üzerinde TBMM Genel Kurulu’nda yapılan görüşmeler sırasında söz alan Ankara MHP Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin şu sözleri yeni bir durum yarattı: “İmam hatip liselerinin orta bölümünün açılmasını biz MHP olarak gerekli ve zorunlu görüyoruz, ancak dinini öğrenmesi ve bilmesi her Müslüman Türk çocuğunun hakkıdır. Bu nedenle bütün öğrencilerin seçmeli olarak Kuran-ı Kerim’i, Yüce Peygamberimizin hayatını, hafızlık derslerini ve İslami bilgileri öğrenmesini zorunlu görüyor ve bunu savunuyoruz. Kuran-ı Kerim’in seçmeli ders olarak konulmasının bakanların ya da yönetmeliklerin inisiyatifine bırakılmaması ve bizzat 9’uncu maddede açıkça ‘Seçmeli ders olarak, öncelikli olarak Kuran-ı Kerim ve ilmihal olmak üzere diğer seçmeli dersler’ şeklinde ifade edilmesi doğru olacaktır. Kuran-ı Kerim, sıradan seçmeli bir ders kimliğine indirilemez. Onun için bu böyle olmalıdır.” Bu çıkış, MHP’nin son zamanlarda yaptığı en önemli siyasi hamlelerden biriydi. Ertesi günü (29 Mart) TBMM Genel Kurulu yasa teklifini kaldığı yerden görüşmeye başladığında Başkan Vekili Sadık Yakut, dokuzuncu madde üzerinde değişiklik önergelerinin verildiğini belirterek, önce AK Parti’nin önergesini okuttu. MHP-AK PARTİ ÖNERGELER SAVAŞI Bu önerge, Milli Eğitim Komisyonu’nun yukarı alıntı yaptığımız dokuzuncu maddesini büyük ölçüde koruyor, ancak şu eklemeyi içeriyordu: “Ortaokul ve liselerde, Kuran-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin hayatı, isteğe bağlı seçmeli ders olarak okutulur.” Daha sonra MHP’li Mehmet Şandır ve arkadaşlarının verdiği önerge okundu. Önergede şöyle deniliyordu: “İlköğretim kurumları; beş yıl süreli ve zorunlu ilkokullar ile üç yıl süreli, zorunlu ve farklı programlar arasında tercihe imkân veren ortaokullar ve imam-hatip ortaokullarından oluşur. Ortaokullarda lise eğitimini destekleyecek şekilde öğrencilerin yetenek, gelişim ve tercihlerine göre seçimlik dersler oluşturulur. Ayrıca tüm öğrencilerin tercihlerine açık, Kuran-ı Kerim ve Meali, Peygamber Efendimizin Hayatından Örnekler ve İlmihal Bilgileri dersleri de verilir. Ortaokullarda oluşturulacak program seçenekleri ise bakanlıkça belirlenir.” MHP metninin AK Parti önergesinden tek önemli farklılığı ilköğretimi 4+4 yerine 5+3 şeklinde kademelendirmiş olmasıdır. Gelgelelim görüşmeler sırasında AK Parti kanadı önergenin reddedilmesi yönünde oy kullanmıştır. Kısa bir süre sonra AK Parti’nin önergesi görüşülmüş ve oylanarak kabul edilmiştir. MHP’liler AK Parti’nin önergesi üzerinde iktidar partisiyle birlikte oy kullanmıştır. YA DİĞER DİNLERE MENSUP VATANDAŞLAR? Bu haliyle söz konusu ifadenin metne girmesinin önemli ölçüde MHP’nin yaptığı hamlenin sonucu olduğunu söylemek mümkündür. Tutanaklar okunduğunda CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yapılan bu eklemeye önemli bir eleştiri getirdiği görülüyor. “Ben, Kuran-ı Kerim’e inanıyorum, iman ediyorum” diye söze giriyor Özel ve devam ediyor: “Hazreti Muhammed benim de peygamberim, ben de Müslüman’ım ama bu bir kanun metni. Kanun metninde, bir devletin bütün vatandaşlarını kapsayacak olan bir kanun metninde, bir peygambere ‘Peygamberimiz’ derseniz o ülkede yaşayan diğer dinlere mensup olan tüm vatandaşlarınıza karşı çok büyük bir eksiklik ve kusur işlemiş olursunuz. Bu, çok önemli bir hatadır ve çok yanlış bir iştir.” Yasa metninde kullanılan bu ifade, laikliğin en önemli unsurlarından biri olan devletin tüm inançlara eşit mesafede durması gereği açısından sorunlu gözüküyor.