BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan 31 Ocak tarihinde “Ulusa Sesleniş” konuşmasını yaparken, yeni yargı reform paketinin “Türkiye’nin demokrasi standartlarını daha da yükselteceğini, dünyadaki itibarını daha da artıracağını” söylemişti.
Erdoğan, bu çerçevede “Yaptığımız en önemli düzenlemelerden biri, ifade ve yayın özgürlüğünün önündeki mevcut engelleri kaldırmak noktasındadır” dedikten sonra eklemişti: “Yine bu kapsamda ele alınabilecek bir düzenlemeyi yapıyoruz, yayın durdurma cezasını kaldırıyoruz...” İstanbul 14’üncü Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nin geçen hafta Özgür Gündem gazetesini bir ay süreyle kapatma kararı vermesi üzerine bu küçük hatırlatmayı yapma ihtiyacını duydum. Bu kararın, Türkiye’nin demokrasisine ve dünyadaki itibarına ne getirdiği sorusunun yanıtını Erdoğan’ın girişte alıntıladığım sözlerinde bulabilirsiniz. AİHM’DEN SAYISIZ MAHKÛMİYET Bu dünyadaki itibar meselesini biraz daha detaylı değerlendirebilmek için önce sorunun temelini oluşturan Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 6’ncı maddesinin 5’inci fıkrasına bakalım: “Terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde suç işlemeye alenen teşvik, işlenmiş olan suçları ve suçlularını övme veya terör örgütünün propagandasını içeren süreli yayınlar... on beş günden bir aya kadar durdurulabilir.” TMK’nın bu hükmü, Türkiye’nin başını Batı’da, özellikle de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) en çok ağrıtan konulardan biridir. AİHM, TMK 6/5 çerçevesinde verilen yayın durdurma kararlarıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüne ilişkin 10’uncu maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle Türkiye’yi geçmişte defalarca mahkum etmiştir. AİHM’nin bu konudaki en önemli referans metinleri arasında 2009 ve 2010 tarihli “Ürper ve diğerleri” kararları gösterilebilir. Burada önem taşıyan bir ayrıntı, birden çok yayın organını ilgilendiren bu birleşik kararlardaki ihlal hükmüne yol açan yayın durdurma tasarruflarının Özgür Gündem’le de ilgili olmasıdır. YAYIN DURDURMA SANSÜRDÜR Bu kararlara da yansıyan mahkeme içtihadına göre, süreli yayınların durdurulması 1) Şikayet sahipleri üzerinde dolaylı yoldan caydırıcı bir etki yaratarak gazetecilik faaliyetlerini engellemekte ve ayrıca 2) Basının demokratik bir toplumda üstlendiği kamusal denetleyici (public watchdog) rolünü gerekçesiz bir şekilde sınırlandırmakta, sansüre yol açmaktadır. AİHM, özellikle 2009 tarihli Ürper kararında, yayın durdurmayla ilgili ihlallerin “sistematik” bir soruna dönüştüğüne dikkat çekerek, Türkiye’nin TMK 6/5’i “revize etmesi” beklentisini vurguluyor. Türkiye’nin ne yapıp yapıp TMK’nın bu maddesini değiştirmesi artık kaçınılmaz hale gelmişti. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in geçen ocak ayında açıkladığı reform paketi, TMK’nın bu maddesini olduğu gibi yürürlükten kaldırıyordu ve AİHM çevrelerinde olumlu karşılanmıştı. İşin düşündürücü bir tarafı şudur: Hükümet tasarısı halen TBMM Adalet Alt Komisyonu’nda ağır bir tempoda görüşülmektedir ve muhtemelen bu ilkbaharda TBMM’de kabul edilmesiyle birlikte sıkıntıya yol açan hüküm de yürürlükten kalkacaktır. Kaldı ki, mahkemenin bu yasa değişikliğini beklemesi de gerekmiyor. Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde yapılan reform çerçevesinde mahkemeler zaten AİHM kararlarını uygulamakla yükümlü. AİHM’nin de Özgür Gündem’in yayınının durdurulmasıyla ilgili verdiği kararlar bulunuyor. Ancak öyle görülüyor ki, AİHM içtihadı başta Beşiktaş Adliyesi olmak üzere özel yetkili mahkemelerin kapısından içeri bir türlü giremiyor. ‘PRESS’ FİLMİNİ İZLEMEK Meselenin bir başka boyutu, Özgür Gündem gazetesinin öyküsüyle ilgilidir. Son kapatma kararı, özellikle 1990’lı yıllarda defalarca kapatılan, bombalanan, muhabirleri, yazarları yargısız infazlarla katledilen bir gazetenin serüvenindeki son noktayı gösteriyor. İlginçtir ki, Özgür Gündem’in hedef olduğu saldırılar AİHM’de Türkiye’nin muhatap olduğu başka ihlal kararlarıyla da sonuçlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, bütün tehditlere rağmen Özgür Gündem gazetesini korumak için önlem almayıp pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle 2000 yılında AİHM tarafından mahkum edilmişti. Özgür Gündem’in başına gelenleri merak edenler, 2010’da gösterime giren ve DVD’si de kolaylıkla bulunan Sedat Yılmaz’ın yönettiği “Press” filmini izleyebilir.