Paylaş
Hep böyle yetiştirildik. “El oğlu bizden iyi. Bizden güçlü” dediler mi, hep sinirlendik. Konuşmakla peynir gemisi yürümüyor. Hangi işi yapıyorsan, çıkıyorsun meydana; veriyorsun boyunun ölçüsünü. Maçı seyreden taraflı tarafsız herkese sorun. Maç 90 dakika değil de 2090 dakika oynansa, Atletico Madrid kazanır.
Bakınız; Beşiktaş’ın maçı kaybetmesi hiç önemli değil. Futbolda vardır. Ama “Ben büyük takımım. Ben dünya yıldızlarını transfer ettim. Ben çok büyüğüm” diyen bir takımın ne Madrid’de, ne burada bu kadar aciz ve zavallı bir futbol oynamaya hakkı yoktur.
UEFA’yı bekliyorum
Kesinlikle altını çizerek söylüyorum; bunun sorumlusu yönetim kuruludur. Yoldan adam çağırsan, “Beşiktaşlıyım” diye sahaya atsan 11 kişiyi hiç olmazsa, boş da olsa koşarlar. Topa kafayı sokarlar. Bunlar topa kafayı sokmayı bırakın, ayaklarını sokmuyorlar. Bakınız, maçta teknik hatalardan bahsetmiyorum. Futbol ruhundan, futbol mücadelesinden bahsediyorum.
Atletico Madrid takımında bir tane mücadele etmeyen, bir tane kaçak dövüşen, bir tane koşmayan futbolcu gördünüz mü? Ben rastlamadım. Dönün Beşiktaş’a bakın, aynı cümleleri söyleyebilir misiniz? Ama hep söylüyorum; at sahibine göre kişner.
Beşiktaş’ın başkanlığını yapan Yıldırım Demirören, Futbol Federasyonu Başkanlığı’na geçti. Yarın işler ters giderse, ‘tekrar geri dönerim’ diye hesaplar yapıyormuş.
Merak ediyorum ve UEFA’yı bekliyorum, o ne yapacak. Çok doğru kararlar verip, Türkiye’deki yetkililerin yapamadığını yapıp, bizi doğru yola mı sokacak, yoksa bizim rezilliğimizi bizimle baş başa mı bırakacak?
Paylaş