Paylaş
İçimden bir ses “O arayacak” diyordu.
Aramış...
Dün Ayşenur Aslan’ın programında açıklandı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, cezaevinden çıkan Nedim Şener’i aramış.
İki yıldır yazıyorum. Gerçek Müslüman’ın vicdanı vardır.
Haklıymışım. Varmış...
Ben onun hep samimi olduğuna inandım.
Nedim Şener inanmış.
Dün Ahmet Şık için “Cezaevinden çıkışın asaleti olurmuş” diye yazdım.
Dışarıda kalmanın da asaleti varmış. Günümüzde bazı insanların, arkadaş yakınlarının cenazelerine bile gelmeye korktuğu şu dönemde bu insani dokunuşlar hepimize iyi geliyor.
Bitmeyen yaralarımızı saracak olan, içimizdeki intikam tamtamlarını susturacak olan duygu işte budur...
* * *
Dün Nedim Şener ağlıyordu.
Onu dinlerken ben de ağlıyordum. Eminim başka insanlar da ağlıyordu...
Dün onu dinlerken aklıma 12 Eylül geldi. Erdal Öz’ün cezaevinden çıkışını hatırladım.
Eminim benim yaşımdaki binlerce insan da hatırladı.
Hatırlayacaklar.
* * *
Dün demiştim ki:
“Silivri, Diyarbakır Cezaevi’ne dönüşüyor...”
Bugün de diyorum ki:
“Dün Nedim Şener’in anlattıklarıyla, yeni bir 12 Eylül edebiyatı doğuyor...”
Şimdi yine, yeni baştan Erdal Öz’ü okumanın zamanıdır.
Dikkatle, altını çize çize...
DOKTOR KELİMESİ ÖLMEYE MAHKÛM
KUTSAL kitaplar “Önce söz vardı” diye başlıyor.
Michio Kaku ise “Önce bazı kelimeler kaybolacak” diyor.
Kaku, “Geleceğin Fiziği” adlı kitabın yazarı. New York Şehir Koleji’nde fizik profesörü.
Önümüzdeki 20 yılda olup bitecek şeyleri anlatıyor.
İlk öngörüsü şu:
* * *
- İLK ÖLÜM “Kompütür”, yani bilgisayar kelimesi, 2020 yılından önce kaybolacak.
Bugün için ise durum çok farklı. Bilgisayarların kapasitesi, her 18 ayda 2 katına çıkıyor.
Bununla birlikte, bilgisayarın kalbini oluşturan “çip”ler de anormal ucuzluyor.
Önümüzdeki 8 yıl içinde, bir çipin değeri Türk parasıyla 2 kuruşun altına inecek.
Böylece, sadece bilgisayarda değil, her alanda çipler kullanılacak. Arabada, elbisede, kanapede, buzdolabında, aklınıza gelebilecek her yerde.
Her yer küçük bir kompütüre dönüşeceği için, böyle bir nesne kalmayacak.
* * *
- İKİNCİ ÖLÜM Ölecek olan ikinci kelime “doktor” olacak.
Çünkü vücuda yerleştirilecek çeşitli çiplerle, insanın her saniye MR’ı, EKG’sı çekilecek, kan tahlilleri yapılacak, şekeri, kolestrolü ölçülecek.
Böylece “doktor” kelimesinin yerini “robodok” (robot doktor) kelimesi alacak.
Görünmeyen bir doktor size her gün teşhis koyacak.
Ya teşhisin doğruluk derecesi? Kaku, “Yüzde 99” diyor.
Ölümden kurtarmaya çalışan doktorun ölümü trajik bir müneccimlik değil mi...
* * *
- ÜÇÜNCÜ ÖLÜM Ölecek olan üçüncü kelime “tümör” olacak.
Çünkü vücudumuza DNA çipleri yerleştirilecek ve bunlar bize 10 yıl önceden kanser riski var mı yok mu söyleyecek.
Böylece tümör oluşmadan yok edilecek...
- Michio Kaku’nun kitabını henüz okumadım. Bu bilgileri Wall Street Journal gazetesinin 12 Mart tarihli nüshasından, kendisiyle yapılan mülakatta okudum.
BAŞBAKAN ERDOĞAN’A GÜZEL BİR MÜJDEM VAR
ARTIK konuşmalarında prompter kullanmasına gerek kalmayacak. Çünkü gözün önüne yerleştirilecek bir “lens ekranla” her şeyin oraya yansıtılması mümkün olacakmış.
“Land warrior” (Kara savaşçısı) denilen bu teknoloji daha şimdiden askerler tarafından kullanılıyormuş.
Bunu da, Kaku’dan öğreniyorum.
Göze yerleştirilen bu lens sayesinde, bütün savaş alanı görülebiliyormuş. Böylece savaş alanındaki dost ve düşman kim ayırt edilebiliyormuş.
* * *
Bunun normal günlük hayatta da kullanıldığında neleri yaşayabileceğinizi tahmin edebiliyor musunuz?
Savaş haline getirdiğimiz şu işyeri çevresinde, arkadaş ortamında, kim gerçek dost, kim sinsi düşman, anında fark ediyorsunuz ve tedbirinizi alıyorsunuz.
Kim düşman sandığınız bir dost, kim dost sandığınız bir aktör...
Sizce hayat daha mı güzel olurdu? Yoksa bırakalım böyle kalsın. Nasılsa alıştık mı...
* * *
- Eğitim sistemimizi tartıştığımız şu günler için de çok önemli bir uyarısı var Prof. Kaku’nun:
“Bütün okul kitapları yeniden yazılmalı” diyor ve son 10 yılda ortaya çıkan yanlış bilgileri sıralıyor:
- Kainatı sadece atomlardan ibaret sanıyorduk. Şimdi bunun yanlış olduğunu biliyoruz.
Atomlar, kainatın sadece yüzde 4’ünü oluşturuyor. Geriye kalan yüzde 96 ise “karanlık madde” ve “karanlık enerji”.
m Fizikçiler, tabiatta sadece üç “parçacığın” bulunduğunu, bunların da “proton”, “nötron” ve “elektron” olduğunu sanıyordu.
Yanılmışlar. Binlerce parçacık varmış.
Cenevre’deki CERN’de çalışan fizikçiler modeli tamamlamak için gerekli olan son parçacığı bulmaya çok yaklaştılar.
Biliyorsunuz ona “Tanrı parçacığı” adını verdiler.
* * *
Bütün bunlar olup biterken, biz de “4 çarpı 4 eğitiminin” son dördüncü parçacığını icat etmeye çalışıyoruz.
Peki o son eğitim parçacığına ne isim vereceğiz?
“Tanrı parçacığı” diyebilir miyiz?
Ne alakası var ya...
Paylaş