Paylaş
Ben geçen cumartesi akşamı, filmi ürpererek izledim.
Sıradan bir vatandaş bu filmi ürpererek izler.
Bir gazeteci, hele hele şöhretli bir gazeteci bu filmi ürpererek izler.
Bir sivil toplum örgütü üyesi bu filmi ürpererek izler.
Bir siyasetçi bu filmi ürpererek izler.
Ancak bir başbakan veya cumhurbaşkanı bu filmi herhalde çok düşünerek ve bundan çok ders çıkararak izler.
Bu film, çağımız demokrasilerinin, derin devlet yapılarının en tüyler ürpertici, en kalleş yanını bizlere bütün açıklığı ile gösteriyor.
O yüzden Başbakan Erdoğan bu filmi iki-üç kez seyretmeli diyorum.
Çünkü, o zaman şu an İstanbul İstihbaratı ile Milli İstihbarat Teşkilatı arasındaki savaşın ne kadar hayati bir savaş olduğunu daha iyi anlayacaktır.
* * *
Film, Amerika’nın istihbarat teşkilatı FBI’ı kuran ve 48 yıl başında kalan J. Edgar Hoover’ın hayatını anlatıyor.
FBI’ı o kuruyor. Çalışma kurallarını, hatta kanunlarını o yapıyor.
En önemlisi 48 yıl başında kalıyor.
Onun döneminde 8 başkan görev yapıyor.
Kennedy’nin kardeşi Adalet Bakanlığı’na geldiğinde onu görevinden almak istiyor.
Ancak Hoover’ın elinde herkesin hayatı ile ilgili o kadar çok mahrem bilgi var ki, kimse onu görevinden almaya cesaret edemiyor.
Sayın Başbakan lütfen bu filmi acilen seyredin.
O zaman, yaşadığımız şu istihbarat savaşında, “seçilmişleri atanmışların önüne atmamanın” ne kadar önemli olduğunu daha da iyi anlayacaksınız.
SON GÜNLERDE ÇEVREMDE ŞUNLAR KONUŞULUYOR
SON günlerde katıldığım bütün sohbetlerde İstanbul İstihbaratı ile MİT arasındaki mücadele hakkında şu gözlemler yapılıyor:
- Genellikle her iki tarafın da, telefon ve özel hayat takibi konusunda, demokratik bir ülkenin standartlarına uygun davranmadığına inanılıyor.
- Ancak MİT’in özel hayatlarla ilgili bilgileri, telefon dinlemelerini sızdırmama konusunda, polis istihbaratına göre daha sorumlu davrandığı görüşü hâkim.
- Polis istihbaratının, bazı soruşturmaları ve davaları etkileme konusunda kamuoyu yaratmak için, kendine yakın gazeteciler aracılığıyla bu bilgileri sızdırdığı izlenimi var.
- Bu tutumun, Ergenekon gibi, demokrasi açısından çok önemli davaların itibarına gölge düşürdüğü görüşü giderek yayılıyor.
- O nedenle devletin istihbarat faaliyetinin merkezi bir yerde toplanması ve bunun sivil yönetime ve Parlamento’ya her aşamada hesap verebilir durumda olması gerektiği düşüncesi yerleşiyor.
- Bu sağlandığı takdirde, vatandaşa hâkim olan, “Hepimizi dinliyorlar” endişesinin giderilebileceği inancı var.
FİLMİN EN DRAMATİK SAHNESİNDEN 7 DERS
BANA göre filmin en dramatik sahnesi, Hoover’ın Kennedy öldürüldüğü haberini aldığı anı gösteren sahne.
Çünkü tam o sırada Hoover, Başkan Kennedy’nin bir kadınla çok mahrem konuşmalarının teyp bandını dinlemektedir.
Ben siyasetçi olsam filmden şu dersleri çıkarırdım.
- HAYATİ ÖNEMDE İstihbarat bir devletin iç ve dış güvenliği için hayati derecede önemli bir faaliyettir. Ancak...
- HASSAS KARIN İstihbarat, sadece iktidarın değil, demokrasilerin de en hassas karnıdır.
- EN TEHLİKELİ SİLAH İktidarın elindeki en büyük güç istihbarattır. Ama iktidara çevrilecek en tehlikeli silah da istihbarattır.
Küçük bir örnek: Hoover’ın elinde, Başkan Roosevelt’in eşinin en mahrem mektupları ve ses tapeleri bile bulunmaktadır.
- MİSYON DUYGUSU İstihbaratçının en kontrolsüz olduğu durum, kendine özel bir misyon yüklediği dönemlerdir. Hoover herkesi komünist görüyordu.
Herkesi vatan haini, terörist, çeteci, hırsız veya darbeci görmek de böyle bir psikolojidir.
- SEÇİLMİŞ-ATANMIŞ Seçilmişler, atanmışlar tarafından yürütülen istihbarat çalışmalarını kesinlikle ve titizlikle kontrol etmeli, bunların kanundışı yollarla elde edilmesine, amaçları dışında kullanılmasına mani olmalıdır.
- GÖREV SÜRESİ İstihbarat birimlerinin başındaki insanlar, başarılı olsalar bile, bu görevlerde çok uzun süre kalmamalıdır.
- ÖZEL ARŞİVLER Görev yapan kişilerin topladığı istihbarat malzemesini, özel arşivi haline getirmesi kesinlikle önlenmelidir.
- ÖZEL HAYAT İstihbaratçıların elindeki en tehlikeli silah, siyasetçilerin özel hayatları ile ilgili bilgiler.
- KİMİN DOSTUDUR Hiçbir istihbaratçı, hiçbir siyasetçinin sonsuza kadar dostu değildir. Bugün sana servis yapan, yarın başkasına da servis yapar.
Paylaş