Paylaş
Bu şirketler danışmanlık ve espiyonaj arasında bir yerlerde büyük paralar kazanıyor. Bunu yaparken de kendilerini anayasal güvenceye sahip, kamu için çalışan gazetecilerle karşılaştırıyorlar. Fakat sorun... Bu işte gazeteciliğin kaynak edinme, bilgi toplama, araştırma kısımları var ama havadis verme, öğrendiğini halka aktarma, etik kurallar kısmı yok. Yerine salt para kazanma var. Stratfor'dan açılınca konu... Ben de Washington'dan notları Stratfor formatında geçmek istedim.
KAYNAK: Muhtelif
KAYNAK TANIMI: Bir gazeteciye konuşmayı kabul edenler
YAYINLANMA: Evet, her zaman
GÜVENİLİRLİK: Hep birinci ağız
KAYNAKLA GÖRÜŞEN: Tolga
1) RADAR NATO'DA DEĞİL
Geçen hafta NATO Genel Sekreteri Rasmussen geldi kente. Mayıs'ta Chicago'da kritik bir NATO zirvesi yapılacak. Onun hazırlığı için. Yardımcısı BRS42 ile konuşuyoruz. "Türkiye'deki radar operasyonu hakkında bir detay var mı" dedim. "Daha kontrolü bizde değil" dedi. "Ne zaman devralacaksınız" dedim. "Bilmiyorum, henüz konuşulmadı" dedi. Birkaç gün geçti. Meseleyi Pentagon'daki kaynağım PNT38'e sordum. "Radarı ne zaman NATO'ya vereceksiniz" diye. Soruyu ilk defa duyuyormuş gibi şaşırdı. Durumu anladım. Bunun üzerine Pentagon Sözcülüğü'ne yazılı sordum. Yanıtta radarın NATO'nun füze savunma sistemi olduğu anlatılıyor, son cümlesinde de şöyle deniliyordu: "NATO'nun Chicago Zirvesi'nde bir geçici füze savunma kabiliyeti açıklamasını bekliyoruz." Sonuç... En azından 21 Mayıs'a kadar radar NATO'nun değil.
2) İSRAİL İLE BEŞİNCİ TUR
Geçen hafta. AIPAC toplantısındayım. Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi. Rekor kırmışlar yine. Amerika'nın dört bir yanından 13 bin İsrail yanlısı gelmiş. Kongre merkezi tıklım tıklım. Fakat asıl şaşırtıcı olan ve insanı ürküten... Yarın İran'la savaşa girecekmiş gibi hepsi. Akıl tatile çıkmış. Toplu bir histeri ayini. İsrail'den de gelen yetkililer var. Asıl onlarla temasa çalışıyorum. ISR67 ile tanıştık. İsrail Savunma Bakanlı'ndan. Teybi gördü. "Lütfen teybi açmayalım" dedi. "Niye" dedim. "Türkiye ile ilişkiler konusunda umutluyum, o yüzden sürece zarar vermemek için konuşmayacağım" dedi. Mavi Marmara'dan sonra, daha önce Türkiye ile İsrail dört tur uzlaşma görüşmesi yapmıştı. Olmadı. En son geçen eylülde iş koptu. "Beşinci tur mu başladı" dedim. "Kanal var" dedi. "En azından bir yer ismi verin" dedim. Söylemedi. Şimdiye kadar bu görüşmelerde basına bilgi sızdıran hep İsrail tarafı oluyor ve iş biraz o yüzden çöküyordu. Bu sefer çok sıkılar. Sonra, daha önceden tanıdığım ISR41 ile karşılaştık. O da İsrail Dışişleri Bakanlığı'ndan. "Beşinci tur başlamış öyle mi" dedim. Güldü. "Hiçbir şey söyleyemem" dedi. "Kim yürütüyor İsrail tarafında müzakereyi? Savunma Bakanlığı mı? En azından onu söyle" dedim. Kafasını salladı. O sırada yanımıza ISR67 geldi. "Yine sen" dedi bana işaret parmağını uzatıp. Ben de "Elimden geleni yapıyorum. Artık bu hikâyeleri İsrail basınından öğrenmekten sıkıldım" dedim. Sonra olayı Türk tarafına sordum. Oradan aldığım yanıtsa görüşmelerle ilgili bir yalanlama içermeyen sadece tek bir cümle oldu: "Henüz durumu değiştirecek bir gelişme olmadı."
3) ERDOĞAN NOBEL ALIR
AIPAC'te konferans salonundayım. Kaliforniya Milletvekili Howard Berman ile karşılaştık. Ermeni soykırım iddialarının şampiyonu. Kentin en ateşli siyonisti. Herkes İran'a savaş açmaktan bahsediyorken, bir Türk gazetecisine ne der, merak ettim. "Başbakan Erdoğan ay sonunda İran'a gidecek. Bu ziyaretten beklentiniz ne?" dedim. Aynen şöyle dedi: "Türkiye, İran'ın kabul edeceği şekilde, bu programın kanıtlanabilir olarak uluslararası kurallara uygun sonuçlandırılması konusunda benzersiz bir pozisyona sahip. Bunu başarmayı isterse, Başbakan Erdoğan'ın bu olayda pozitif bir rol üstlenmede büyük potansiyeli var. Bunun çözümünün ne anlama geleceğini düşünün. Tahminim, sonunda bir Nobel Barış Ödülü alır." Her fırsatta Türkiye'yi yeren Berman'dan bunları duyunca şaşırdım. Bu arada "Sayın Kongre Üyesi" dedim, "Nükleer silah programı değil de nükleer program demek istediniz sanırım". "Hayır nükleer silah programı" dedi, ayrıldı.
4) OZ BÜYÜCÜSÜ KONUŞMAZ
AIPAC'ten son not. Berman deyince, onun Kongre danışmanı Alan Makovsky'yi atlayamazsınız. Ayrıca bugün Türkiye'de 28 Şubat'la ilgili yapılan hiçbir tartışmayı, Makovsky'den bahsetmeden tamamlamış sayılmazsınız. Adını konferansın panellerinden birinde gördüm. Tamam dedim, demek kıyamet kopmak üzere. Çünkü hep sahne gerisinde olan adam, sonunda podyuma çıkmaya karar vermişti. Oz Büyücüsü. İkisi de Kansaslı. Fakat panele gittiğimde mesele anlaşıldı. Herkes açık mikrofon konuşurken sıra Makovsky'ye geldi. Ve o da "Benimki off the record" dedi. Panel bitti. Yanına gittim. Ayaküstü konuşuyoruz. Kural gereği yazamıyorum. Ne panelde anlattıklarını ne de bana söylediklerini. Ama aramızdaki diyalogda sadece kendi dediklerimi yazabilirim:
- Konuşurken rahatsız görünüyordunuz.
- ...
- 28 Şubat Türkiye'de çok tartışılıyor.
- ...
- Evet, Erbakan'ın 28 Şubat'tan sizi sorumlu görmesini kast ettim.
- ...
Paylaş