Paylaş
Bu meydanın tarihi, biraz da yakın Türkiye tarihidir.
Ve bu meydanın tarihçesine geçen pazar günü kolay kolay silinemeyecek bir ırkçılık lekesi düşmüştür.
CİNAYETİ KUTSAYAN SLOGANLAR
Bundan tam 20 yıl önce Karabağ’daki Azeri toprağı Hocalı’da Ermeni askerleri tarafından gerçekleştirilen katliamı protesto etmek ve bu saldırıda ölenleri anmak gibi haklı, meşru bir taleple düzenlenen bir miting, ne yazık ki ırkçılık ve nefret söyleminin de boy gösterdiği bir organizasyona dönüşmüştür.
Gösteri sırasında sergilenen “Hepiniz Ermeni’siniz, hepiniz piçsiniz” ya da “Bu vahşete insanlık vicdanıyla yakınlaşmayanların hepsinin Ermeni olması hayvanlıklarındandır” şeklindeki pankartlar nefreti körükleyen bir zihniyet dünyasını yansıtıyordu.
Bir bu kadar düşündürücü olan, miting sırasında bazı göstericilerin “Hepimiz Ogün Samast’ız”, “Bozkurtlar burada, Hrant’lar nerede” şeklinde sloganlar atabilmiş olmasıdır. Bu sloganlar, bir cinayeti açıkça sahiplenen, kutsayan ve teşvik eden bir içerik taşıyordu.
Taksim meydanından bütün Türkiye’ye ulaşan bu ses ve görüntüler, aslında nefret söylemine karşı toplumda bir farkındalığın yaratılması, bu söylemle her alanda mücadele edilmesi ihtiyacını göstermesi bakımından yeteri kadar uyarıcı olmalıdır.
BATI’DA NEFRET SUÇLARI YASALARI YAYGINLAŞIYOR
Sorunun birinci boyutu, kabul edelim ki, nefret dilinin toplumsal kültürümüzde ahlaki ve vicdani düzeyde büyük bir ayıp, kusur olarak yeteri kadar kuvvetli bir şekilde kodlanmamış olmasıdır. Bu konuda ciddi bir bilinçlenme çabası gerekiyor.
Nefret söylemi ve nefret kökenli suçlarla mücadele toplumsal barış açısından da yaşamsal bir önem taşıyor. Bunun nedeni, nefret suçunda hedef kişinin aidiyetinden, kimliğinden dolayı saldırıya uğradığı gerçeğidir. Dolayısıyla, kendisini o kimliğin parçası olarak gören herkes aslında hedef/kurban haline gelmektedir. Örneğin, bir kişi Ermeni olduğu için dövüldüğünde ya da Alevi olduğu için aşağılandığında, fiilin etkisi yalnızca hedef alınan şahısla sınırlı kalmıyor. Çarpan etkisiyle kendisini o aidiyet içinde tanımlayan herkes bir mağduriyet hissi yaşıyor.
Bu sorunla mücadele için yalnızca farkındalık yaratmak yeterli değil. Nefret suçlarının aynı zamanda, yasal çerçevede de kuvvetli yaptırıma bağlanması gerekiyor. Aslında Türk Ceza Kanunu’nda “Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılamak” gibi hükümler (126 ve 220’inci maddeler) bulunmasına karşılık, nefret suçlarına da kısmen tekabül eden bu maddelerin hukuk sistemi içinde etkili bir şekilde işletildiği söylenemez.
Çare, Türkiye’nin artık nefret söylemi ve suçları konusunda özel bir yasa çıkartmasıdır. Nefret suçları, evrensel hukukun son 20 yıl içindeki evriminde, hem uluslararası sözleşmelerde bir yükümlülük olarak düzenlenmiş, hem de pek çok Batı ülkesi çıkartılan özel yasalarla bu yükümlülükleri ulusal hukukuna teşmil etmiştir.
TÜRKİYE İÇİN AİHM KARŞISINDA YÜKÜMLÜLÜK
Kaldı ki, Türkiye açısından bir tercih meselesi olmaktan da çıkmıştır bu konu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2010 yılında Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak Türkiye’yi mahkum ettiği kararında Ak Parti hükümetine nefret suçları konusunda önemli bir görev verilmiştir. Kararın 121 ve 122’nci maddelerinde bakın özetle ne diyor:
“Etnik ya da dini kökenler arasında ayrımcılık üzerine kurulu olan nefret söylemini yaptırım altına almak, üstün bir toplumsal ihtiyaca cevap verir niteliktedir ve demokratik bir toplumda da gereklidir... (Bu), devletin (Türkiye) uluslararası metinlerden, özellikle de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararlarından doğan yükümlülükleri arasındadır.”
Türkiye AİHM kararlarını uygulamakla yükümlü olduğu için kararın bu hükmünü de hayata geçirmek zorundadır. Ancak hükümetin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne sunduğu Hrant Dink kararının uygulanmasıyla ilgili 23 Eylül 2011 tarihli Eylem Planı’nda bu konuda bir taahhüdün yer almaması dikkat çekiyor.
Bu konuda sivil topluma da büyük görev düşüyor. Alevi federasyonlarından Hıristiyan gruplara, eşcinsel derneklerinden Özürlüler Vakfı’na kadar uzanan ve çoğu ayrımcılığa maruz kalan kesimleri temsil eden 60 kadar sivil toplum kuruluşunun bir araya gelerek oluşturduğu Nefret Suçları Yasa Kampanyası Platformu’nun girişimi bu açıdan her yönüyle desteklenmeyi hak ediyor.
* Kampanyaya http://nefretme.net/ ya da http://www.nefretme.org adreslerinden ulaşılabilir.
Paylaş