Hürriyet yine yaptı yapacağını

4 Ekim 2010 günü cep telefonum çaldığında, Harput’ta mağaraların içine inşa edilmiş Meryem Ana Kilisesini ziyaret ediyordum.

Haberin Devamı

Arayan Bild gazetesinin genel yayın yönetmeni Kai Diekmann’dı.

Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff o sabah bir konuşma yapmış ve şunu söylemişti:
“Ben Almanya’da yaşayan Müslümanların da cumhurbaşkanıyım.”

Bu sözler bir Alman cumhurbaşkanının ağzından ilk defa çıkıyordu.

Diekmann benden bu konuda Bild’e bir yazı yazmamı istiyordu.

Orada, mağaraların içindeki o kiliseden, Müslüman bir Türk olarak, Almanya Cumhurbaşkanı’na teşekkür eden bir yazı yazmıştım.

* * *

Hürriyet, önceki haftaki MİT olayından sonra dün sabah büyük bir gazetecilik olayına daha imzasını attı.

Almanya Cumhurbaşkanı Wulff’un istifa edeceği haberini dünya Hürriyet’ten öğrendi. Alman medyası bile haberi Hürriyet’ten 35 dakika sonra verdi.

Haberi Hürriyet internet sitesinde okuduğum an, 4 Ekim 2010 gününe döndüm.

O gün Almanya Cumhurbaşkanı’nın bu tavrını çok sevmiştim. Eşinin kolundaki dövmelerini çok sevmiştim.

Almanya’ya hem gençlik, hem güzellik hem de insani bir dokunuş veriyorlardı.

11 Eylül saldırısının dinler arasına ektiği nifakı ancak böyle güzel tabloların önleyebileceğine inanmıştım.

O nedenle dün haberi okuduğumda üzüldüm.

Christian Wulff’un Almanya Cumhurbaşkanlığı makamında oturması hem Almanya, hem Türkiye, hem de dünya için güzel bir mesajdı.

* * *

Haberin Devamı

Evet demokrasi güzeldir.

Özgür basın güzeldir ve gereklidir.

Her ikisi bir arada çok daha güzeldir.

Demokrasi hataların siyasi bedelini ödetir.

Ama giden kişilerin arkasından güzel sözler söyleyebilme hakkını ve özgürlüğünü de yine demokrasi verir.

Güle güle Sayın Cumhurbaşkanı.

Hata, insana ait bir şeydir.

O hata biz Türklere sizi ve dövmeli güzel eşinizi hiçbir zaman unutturmayacak.

Penisi kaldıramayan adam cumhurbaşkanını indirdi

LÜTFEN bunu ahlaksızca bir başlık sanmayın. Bild Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kai Diekmann’ın Berlin’deki odasından ilerdeki caddeye baktığınızda karşıdaki binanın ön cephesine yapılmış bir heykel dikkatinizi çekiyor.

Altı metre yüksekliğinde bir erkek heykeli bu. Ama neredeyse kendinden büyük bir penisi var. Bina sol eğilimli Tageszeitung’a ait. Gazete bu heykeli, Bild ve Kai Diekmann’ı eleştirmek için dikti. Diakmann bu heykel için dava açmadı.

Yani o penis heykelini oradan kaldıramadı. 

* * *

Haberin Devamı

Aynı Kai Diekmann şimdi, Almanya’da cumhurbaşkanı deviren gazetenin genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.

Şimdi bütün dünya aynı soruyu soruyor: “Almanya’nın en güçlü insanı o mu...”

Demokrasi, her kurumun sahip olduğu gücün ve güçsüzlüğün sınırlarını çok iyi çizen bir rejim.

Yani güçlü olan Kai Diekmann değil.

Demokrasi ve onun dengeleyici kurumları.

Kuvvetler ayrımı, özgür basın ve sivil toplum kurumları.

Yani demokrasinin kendisi.

Ve o demokrasinin kendini ispat etmesi için başına “ileri” sıfatını eklemesi gerekmiyor.

Perde arkasında büyük savaş siyaset, basına kelle verir mi

Bild gazetesinin yazarı olduğum için, bir süredir nefesimi tutmuş çok önemli bir olayın perde arkasını izliyorum.

HABER PATLADI

Bild haberi patlatınca, öteki gazeteler kompleks yapıp olayın dışında kalmadı. Tam aksine üstüne gitti.

KOMPLEKS YAPMADILAR

Alman gazetelerinin, özellikle sol eğilimli Alman gazetelerinin neredeyse tamamı, Bild’e karşı olduğu halde, onunla aynı safta yer aldı.

Neredeyse bütün gazeteler, Cumhurbaşkanı’nın istifa etmesi gerektiği konusunda birleşti.

KELLE VERMEYİZ

Ancak medyadaki bu ortak tavır, siyasetçilerde çok farklı bir reflekse yol açtı.

Birçok siyasetçide, “Bu konuda Almanya Cumhurbaşkanı’nın arkasında durmazsak, medya istediği her siyasetçinin kellesini alır. Sıra bize de gelir” düşüncesi hâkim oldu.

Neticede medya ile siyasiler karşılıklı iki cephe oluşturdu.

Medya, “Cumhurbaşkanı gitmeli” derken, siyasiler “Medyaya siyasetçi kellesi vermeyiz” tavrına girdi.

SAVAŞI KİM KAZANDI

Açıkçası böyle bir savaşı medyanın kazanabileceğine ihtimal vermiyordum.

Ama kazandı...

Yazarın Tüm Yazıları