Paylaş
Kanunlar neden hep güçlü lehine yapılır
Bilindiği gibi yükseköğretim kurumları ve üniversitelerin halka açık kamuya hizmet veren tıp fakültelerinin eğitim ve araştırma hastaneleri bulunmaktadır. Bu hastanelerde görev yapan bir hastabakıcı, bir hemşire, bir hekim veya bir profesör görevi gereği bir kusur işlemesi halinde, sakat bıraktığı veya ölümüne sebebiyet verdiği hastanın veya hasta yakınının, kusurlu olduğunu bildiği kişiyi YÖK Kanunu’nun 53. maddesi gereğince, kanuni süresi içerisinde öncelikle üniversitenin rektörlüğüne şikâyet etmek zorundadır.
Zira ilgili kanun gereğince tek yetkili, savcılık değil rektörlüktür. Şikâyet başvurusunu rektörlük, tıp fakültesi dekanlığına iletmekte ve imza yetkisi olan üç profesör tarafından hazırlanan rapor genellikle olumsuz olmakta, rektörlük şikâyeti reddetmektedir. Bu durumda vatandaş işlemin iptali için bölge idare mahkemelerine dava açmak zorunda veya koskoca üniversite ile uğraşamam diye durumu kabullenmektedir.
Dava açması, dosyanın bilirkişiye gitmesi ve avukatlık ücretleri de düşünüldüğünde oldukça yüksek meblağ çıkmaktadır. Buna rağmen işlemin iptali için rektörlük aleyhinde açılan idare mahkemesindeki davada, davalı rektörlük, kanun gereğince kendisini savunmak durumunda, rektörlük kendisini savunurken şikâyet edilen şahsı veya şahısları da savunmaktadır. Bu durumda kanunen kanunsuzluk, hukuken hukuksuzluk yapılmakta, kusur sonucu gelişen ölüm vakası, adli bir vaka olmasına rağmen ‘katil’ dokunulmazlık zırhı kazanmaktadır. Devletçe anayasal vatandaşlık haklarının korunmadığı gibi kanunlar her zaman güçlü lehine yapılmaktadır. Devlet kendi bünyesinde görev yapan şahısları, kanunlar çerçevesinde koruyup kollamakta uluslararası evrensel hukuk hiçe saymaktadır. Bu tür vakalar Cumhuriyet savcılığı tarafından soruşturulmuş olsa, mahkemelerin yükü de azalacaktır. Adalet Bakanlığı’na duyurulur. Konu kamu yararı açısından oldukça önemlidir ve ivedilikle kanunun düzeltilmesi için ilgili kanun koyucularına iletilmesini rica ederim.
(Ben yurtdışında yaşıyorum, ancak sık sık Ankara’ya geliyorum.
rbaytemir@googlemail.com; rambay.kaelte-klimatechnik@hotmail.de)
Diyojen Silivri’de adalet arıyor!
DÜN itibarı ile yeni bir yargılama süreci başladı. Türk futbolunun güzide kulüpleri ve başkanları, yöneticiler ve diğerleri, ağır hapis cezaları talebi ile yargılanıyor. Suçlamalar önemli... Silivri yargılamaları, nasıl siyaseti sarsıyor ise futbolun yargılanması da toplumu sarsıyor. Beş sene önce kimin aklına gelirdi, generallerin, güçlü kulüplerin başkanlarının tutuklu yargılanacakları... Yakın geçmişin güçlüleri, Sinoplu Filozof Diyojen gibi ellerinde fener adalet arıyorlar. Adalet bir gün herkese lazım oluyor, Silivri mahpuslarının ailelerinin sesini kimse duymak istemedi... Futbolun mahpuslarının yargılaması, binlerce insan tarafından takip ediliyor. Artık her iki dava kümeleri de gündemi işgal edecek... Darbe şüphelileri, anlaşmalı maç şüphelileri titizlikle yargılanırken, eşkıya ile masaya oturanlar yargıdan kaçırılıyor. Diyojen, Silivri civarında dolaşıyor, “Adalet arıyorum, nerede bulunur” diye soruyor?
Genç bir CHP’liden Önder Sav’a sitem
ÖNDER Sav, ‘CHP Atatürk’e bile kalmadı, Kılıçdaroğlu’na da kalmaz’ demiş! Elbette kalmadı çünkü O, CHP’yi ve Cumhuriyet’i gençlere emanet etti ama sizler 50 sene CHP’de görev yaparak, 10 yıldan fazla genel sekreterlik makamında bulunarak, maalesef gençliğin önünü kestiniz!
İlkeli tutumunuzla, dürüstlüğünüzle biz gençlerin gözünde her daim bir saygınlığınız oldu. Ancak şu da bir gerçek ki, sizin döneminizde CHP örgütü içinde ciddi sıkıntılar yaşandı. Yıllarca ne Kadın Kollarımız ne de Gençlik Kollarımız kurultaylarını gerçekleştirebildi.
Mahalle seçimlerinde üyelerin haberi olmadan, hızlıca kimi zaman birilerinin evinde seçimler gerçekleştirildi... CHP’ye sizin genel sekreter olduğunuz dönemde tamı tamına 1.5 yılda üye olabildim.
Zaman zaman basına çıkıp CHP’yi eleştirdim diye, CHP’liliğim sizin yakın kurmaylarınız tarafından sorgulandı ve muhalif ilan edildim...
Birileri doğruları haykıracaksa bırakın bunu başkası yerine getirsin... Çünkü siz konuştuğunuz zaman, örgütümüzün değerli emekçileri ister istemez geçmişte yapılanları anımsıyorlar!
Mustafa Kemal’i anlamak için de gençliğe verdiği değeri görmek gerekir...
Engin BALIM
CİNSEL Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) diyor ki: Türk insanı sevgili olmayı bilmiyor. Bir gün değil her gün sevgili olun! Sevgi, sadece 14 Şubat’a özgü değildir.
TBMM dışında başka meclisimiz mi var
MHP İzmit Milletvekili Lütfü Türkkan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na soruyor: “İzmir, ‘NATO’nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ olacakmış. Ülke bütünlüğümüze ve dilimize-dinimize saldıranlar, 9 Eylül’de Mustafa Kemal önderliğinde denize döktüklerimiz, şimdi aynı kente “dost kuvvetler” olarak gelmeye hazırlanıyorlar, denilmektedir.
Bu nedenle; İzmir’in ‘NATO’nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ olacağı iddiaları doğru mudur? Bu konu kamuoyunda tartışılmış mıdır? TBMM dışında bir başka meclisimiz var mıdır? Bu karar kimler tarafından, hangi Meclis’te alınmıştır?”
Biliyor musunuz
- EDREMİT Belediye Başkanı Tuncay Kılıç’ın, sınırları içindeki havaalanının ‘Edremit Körfez Havaalanı’ olarak yargı kararıyla değiştirildiğini açıkladığını...
- GEÇEN Kurban Bayramı’nda AKP’li Rize Belediyesi’ne kurban pazaryeri ve TIR parkı için yer vermeyen Gümrük Müdürü Mesut Doğru’nun görevden alındığını...
- TÜRKSOY’un, Prof.
Dr. Halil İnalcık’a yarın Ankara’da ‘Türksoy Onur Ödülü’ vereceğini; daha sonra düzenlenecek panelde Talat
Sait Halman, Dr. Şükrü M. Elekdağ, Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Prof. Dr. Heath W. Lowry’nin konuşacaklarını...
İnsülin yazısına teşekkür...
OĞLUM 2001 doğumlu, 4 yaşında ‘Tip 1 diyabeti’ ortaya çıktı. İnsülin kullanıyor. Sabah iki ayrı iğne, öğle akşam insülin olması gerekmekte, ayrıca iğnelerden önce ve gece, kan şekerini parmağını delerek ölçmek durumundayız, bunun bana zorluğunu bir anne olarak size anlatmam mümkün değil, kelimeler yetersiz kalır inanın.
İnsülin yazısı bizi heyecanlandırdı. Sonuçlarını merakla bekliyoruz.
Pervin ÇOBANDERE
Paylaş