Paylaş
Türkiye dış politikada açılımlar yapıyor, MİT de dış istihbarata ağırlık veriyor ya, bundan rahatsız olan bazı ülkeler, özellikle İran ve İsrail’e bakmak lazımmış!.. Savcıları bu dış güçler harekete geçirmiş olabilirmiş!
Bazı zehir hafiye okurlarım tespit etmiş, ben de bir komplo içindeymişim; “MİT’e özel bir düzenleme yapılması adam kurtarma görüntüsü verir, genel düzenleme gerekir” diyorum ya, bu hukuki görüntü altında Ergenekoncu askerleri kurtarmayı planlıyormuşum!
Böyle komplo teorileriyle Ergenekon, eski masallardaki yedi başlı ejderhaya döndü; PKK’yı da Ergenekon kurmuş, halen de yönetiyormuş!
Savcılar ve karanlık güçler
Türkiye’de rasyonel ve analitik düşüncenin gelişmesinin önündeki en büyük engel, bu komplo hastalığıdır! Bilgiye, araştırmaya, incelemeye hiç gerek yok! Bir komplo etiketini yapıştırırsınız, tamamdır!
Be kardeşim, Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarını yapanlar da aynı savcılar değil miydi?!
O soruşturmalar yürütülürken bir kesim
bu savcıların ardında “cemaat”in, AKP’nin, hatta ABD’nin olduğunu söyledi! Şimdi o kesim savcıları alkışlıyor... Öbür kesim ise Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları için alkışladığı savcıları şimdi başka karanlık güçlerin adamı gibi gösteriyor!
Dikkat ediyor musunuz, hukuki konular, yetkiler ve sorumluluklar, bunların eksik ve fazla tarafları, kanun maddeleri üzerinde durulmuyor, “karanlık güçler” edebiyatı yetiyor!
‘Sistemin işlerliği’ diye bir kavram da yok zihinlerde. Devletin yargı, emniyet ve istihbarat birimlerinin çarkları birbirine çarpıyor; bu çatışma yargıyı, istihbaratı, emniyeti felç bile edebilir... Bunlara kafa yormadan “senden yana... bendan yana” kavgası için akla ziyan komplo teorileri üretiliyor.
İstihbarat dünyası
MİT tarafına gelince... Kuzey İrlanda’da IRA adlı terör örgütünün üst düzey isimlerinden Denis Martin Donaldson, silah bırakma sürecinde mühim bir rol oynamıştı. Meğer İngiliz istihbaratının adamıymış! Onbeş yıl süreyle kim bilir neler yaparak örgütün güvenini kazandı ki tepelere tırmandı... İstihbarat dünyası böyledir.
Fakat bir savcı, belirli tekil eylemlerde bazı MİT mensuplarının suç işlediğine dair “kuvvetli şüphe sebepleri”yle karşılaşırsa kim görmezlikten gelmesini isteyebilir?! Savcıların
iyi niyetinden ve hukuk hassasiyetlerinden şüphe edilemez, hele gizli güçlere falan bağlamak ayıptır.
Bu yargı-MİT çelişkisi sistemin dişlilerinin birbirini kesmesinin tipik bir örneğidir.
Sistemin işlerliği
Ağır güvenlik sorunları bulunan Türkiye’de bu tür ciddi sistem ve yetki sorunları “karanlık güçler” edebiyatıyla çözülebilir mi?! Gerçek bir komplo varsa, bu, kafamızı esrarengiz komplo teorilerine takıp hukuki ve sistemik çözümleri araştırmamızı engellemektir.
Netice: Yargıda özel yetkiler normal sınıra çekilmeli, güvenlik organları arasında dişlilerin çatışması halinde en üst düzeyle sınırlı olmak üzere “izin” sistemi getirilmelidir. Bu yetki ve sorumluluk da başbakana verilmeli, çünkü başbakan hem siyasi hem yargısal denetime tabidir.
Başka önerisi olanlar söylesin, tartışılsın...
Önerisi olmayanlar, Türkiye’nin bu ciddi hukuk ve güvenlik sorununu, esrarengiz komplo teorileriyle içinden çıkılmaz hale getirmesinler.
Paylaş