Vazgeçmek özgürlüktür

4dk okuma

BU aralar dalgalanıyorum ben.

Haberin Devamı

Dün yine “bulut” gibiydim.
Var ama yok.
Yerde ama havada.
Bir süredir öyleyim.
Hayat benim kontrolümde değil, oradan oraya savruluyorum, uçuşuyorum, net değilim, fluyum...
Hep bir telaş...
Hep bir yerlere, bir şeylere yetişememe hali...
Nefes nefese.
Kendime ayırabildiğim vakit yok.
Ben yokum aslında.
Çünkü zaman yok.
Bölünüyorum, parçalanıyorum.
Milyonlarca kadın gibi.
Her şeyi kotaran, her şeye yetişen bir süper kadın olma hedefim yoktu ama işte o yaratığa dönüştüm...
İnsanın enerjisini emiyor bu şehir... Zor bu şehirde hayat... Gerçekten zor... Ve bitmeyen işler... Oradan oraya savruluyorum.
Oysa mesela ben daha fazla Yarım Kalan Hayat yapmak istiyorum. Meryem ile Mehmet’e gelen mail’leri okuyunca, “Budur!” diyorum, gerçekten işe yaradığımı hissediyorum.
Ama aynı zamanda diğer yapılması gerekenler...
Üzerime yük aldıkça, daha fazlası biniyor.
Organizasyon organizasyon üzerine...
Salaklık bende.
O kadar “hayır” diyemiyorum ki.
O kadar hiç sınırım yok ki.
Uğultu, gürültü, susmayan bir cep telefonu.
Sonunda “bulut” oluyorum.
Var ama yok oluyorum.
Eve gelince de, 7 yaşındaki telefon kablosu saçlı kızım, “Ben seni bütün gün göremedim, seninle uyuyacağım” diyor, ama gözlerini kısıp yüzüme bakıyor: “Sakın beni uyutup yanımdan kalkma!”
O da haklı kendince. Herkes haklı.
8.30’da onunla yatağa devrilmemi istiyor.
Allah’tan sevgilim hafta içi seyahatte, ana-kız el ele kitaplarımızı alıyoruz, yatağa giriyoruz, günün en mutlu saati...
İnsan 8.30’da uyur mu?
O kadar pestilim çıkmış oluyor ki...
Kızıma sarılıyorum, uyuyorum ve unutuyorum.
Ertesi gün her şey, kaldığı yerden yeni baştan başlıyor.
Bana kalırsa bunun adı depresyon.

*

Diyorum Nalan’a...
En yakın arkadaşım Nalan Apa’ya...
Zaten suratıma bakıp anlıyor. O anlamayacak da kim anlayacak, beni 11 yaşından beni tanıyor. Duruma el koyma ihtiyacı hissediyor.
“Sende kalıyorum bu gece...” diyor.
Arabayla bizim eve doğru gidiyoruz. Yol boyu, buldum ya beni dinleyecek birini, artık anlatıyorum da anlatıyorum, “Bir de” diyorum ki, “Artık para meselelerinin de içinden çıkamıyorum. Beni 15 dakika bırak bir yere, tahmin edemeyeceğin kadar harcama yapıyorum. Hayattan, vakitsizlikten intikam alır gibi. Tüketmek beni o sıkışık ruh halinden kurtarıyor. Tabii o zaman ne oluyor? Taksitler, krediler, ekstreler, dekontlar insanın canını sıkıyor. Ama yine de birileri ‘Taksit yapalım mı?’ dediği anda, hemen ‘Evet’ diyorum, sanki o paraları ben ödemeyecekmişim gibi...”

*

Benim güzel arkadaşım...
“Ben anladım durumu” diyor, “Önce para meselesinden başlayalım. Çıkar bütün hesaplarını, şunlara bir de ben bakayım...”
“Tamam” diyorum, koskoca otellerin finansıyla uğraşıyor, benim bütçemin mi altından kalkamayacak...
Sonunda Alya uyuyor, ben de yanından sıvışıp aşağı iniyorum.
İşte Nalan bana yaptığı bütçe ve hayat planıyla karşımda.
“Bak” diyor, “Bu, senin kazandığın para, gelirin yani. Bu da giderlerin. Şunlar, sabit olanlar. Şunlar da manasız harcamalar. Bir sürü şey alıp, takside böldürmüşsün. Vazgeç bu taksit saçmalığından. Şu da kenarda duran paran. Benim tavsiyem, bütün borçlarını, taksitlerini bir an evvel kapatman. Blok olarak öde kurtul. Hem de yarın. Acıma o paraya. Öde ve rahatla. Hayatını sıfırla. Bir daha da taksitle alışveriş yapma. Kredi kartının da limitini düşür...”
İnanmayacaksınız ama...
Bu tavsiyelere acayip seviniyorum.
Devam ediyor Nalan...
“Ama bence daha önemlisi hayatınla ilgili kararlar” diyor, “Hayır demeyi öğrenmen gerekiyor. Hepimizin öğrenmesi gerekiyor. Ben de her zaman yapamıyorum. Ama hayat değerli, enerjimiz değerli, vaktimiz değerli. Bir sürü şeyi çıkar hayatından. Bu kadar dağılma, o vakti Ömer ve Alya’ya ayır. Her şeyi mükemmel yapmaya çalışmaktan da vazgeç...”
Sonra da şu şahane şeyi söylüyor: “Vazgeçmek özgürlük Ayşe. Vazgeç bazı şeylerden, özgür ol...”

*

Bu sabah itibariyle, banka kredilerimin bir kısmını kapattım.
Taksitlerin de hepsini.
Artık taksitsiz bir kadınım!
Borcum yok.
Kenarda param da.
Küçüldüm.
Daha da küçüleceğim.
Ama kendimi iyi hissediyorum.
Size de tavsiye ediyorum:
“Vazgeçmek özgürlük...”

Haberin Devamı

Siz büyüksünüz

Haberin Devamı

YAPTINIZ yine yapacağınızı...
Seferber oldunuz...
Meryem ile Mehmet için.
Yaşlı, genç, kadın, erkek, kapalı, açık, zengin, fakir birleştik yine.
Ortak bir ses yükseldi.
“Meryem’i ve Mehmet’i yalnız bırakmayalım. Destek olalım. Ver hesap numarasını, karınca kararımızca para yollayalım...”
Bu nasıl güzel bir şeydir.
Tek tek, tuğla tuğla örüyoruz bu Yarım Kalan Hayatlar’ı.
Birlikte.
Ve yemin ederim iyilik bulaşıyor.
Sizden bana, benden size.
Fotoğrafçı arkadaşım Emre Yunusoğlu mesela, hiçbir kazancı yok, adı bile geçmiyor. Çünkü bu normal bir gazete işi değil, gönül verdiğimiz bir proje, geliyor şahane fotoğraflar çekiyor.
Meryem ile Mehmet’in evine beni götüren arkadaş Süleyman Karaca.
Baktım elinde poşetler.
“Bulgur, makarna, pirinç, yağ, yumurta, süt aldım” dedi.
“Aaa ne güzel düşünmüşsün, ne kadar sana borcum” dedim.
“Ne borcu ya!” dedi, “İnsanlık öldü mü? Bunlar benden o anne oğula!”
Hurriyet.com.tr’ye de bir teşekkür buradan.
Onlar da çok destek veriyor.
Ve tabii gazeteme...

*

Yarım Kalan Hayatlar’ın yayınlandığı gün, sabahın köründe e mail’lerimi kontrol etmeye başlıyorum.
Aman Allah’ım, birbiri ardına dökülüyor.
“Seni günahım kadar sevmem ama bu Yarım Kalan Hayatlar’ın güzel proje, yardım etmek istiyorum o aileye” diyenler...
Çocuklarının eskimemiş güzel giysilerini Mehmet’e yollamak isteyenler...
Meryem’e iş bulmaktan söz edenler...
“Gelip bizimle yaşasınlar” diyenler...
Gıda yardımı yapmak isteyenler...
Ana-oğula kalacak yer bulalım diyenler...
Siz hayatı yarım kalan o insanlara ağlıyorsunuz.
Ben onlara yardımcı olmayı bu kadar canı gönülden istemenize...
Her şeye rağmen bu ülkenin insanlarının güzel insanlar olduğunu görüyorum.
Teşekkür ediyorum.

*

Ve arkadaşlar son bombayı patlatıyorum: Bilfen aradı.
Ve dedi ki: “Biz hem anneye iş vermek hem de küçüğün eğitim masraflarını üstlenmek istiyoruz. 3 yaşına gelince bizim yuvamızda eğitim almaya başlayabilir...”
Bundan daha şahane ne olabilir?
Gelişmeleri sizinle paylaşacağım.

HAMİŞ

Haberin Devamı

Meryem’e iletmek istediğiniz eşyaları, oyuncakları, yardımları Hande Erkenci’ye gönderin. O hepsini toparlayıp Meryem’e iletecek.
0212 677 04 67 herkenci@hurriyet.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları