Kızım doğana kadar potansiyel katil adayıydım

Biz kırsalda yaşıyoruz! Ormanın göbeğinde. Şu anda evimiz, pofuduk karlara gömülmüş durumda. Görüntü şahane, ama hareket edebilmek imkânsız.

Haberin Devamı

Gazetecilik için en şahane zaman değil çünkü yolumuz karlar altında kayboldu. Ama evde vakit geçirmek için de ideal. Elimde Hicran Aygün’ün “Kanlı Kontesler” kitabı var. Çarpıcı bir kitap. 8 katil kadının öyküsü. Hicran, benim meslektaşım, bir gazeteci. Telefonu elime alıp Hicran Aygün’ü arıyorum...

Hicran... Ne kadar hüzünlü bir isminiz var...
-  Ben Almanya’da doğdum. O sırada babam cezaevindeymiş. En yakın arkadaşının ismi Hicran’mış. Anneme “Kız da olsa, erkek de olsa bebeğin adını Hicran koyacağız” demiş. Bir de evin üçüncü çocuğuyum. Annem beni düşürmek için uğraşmış, sırtında birilerini hoplatmış, ama ben hayata sımsıkı tutunmuşum, düşmemişim. O yüzden de Hicran ismi bana uyuyor...

Babanız niye cezaevinde?/images/100/0x0/55eb402cf018fbb8f8b50a7d
-  Trafik kazası yüzünden. İstemeden patronunun ölümüne neden olmuş...

Haberin Devamı

Peki siz kızınıza niye öyle hüzünlü bir isim (Veda) koydunuz?
-  Abimi çok severdim, onun da hayatta en sevdiği isim Veda’ydı. Ben hamile kalınca, “Kız olursa Veda koyar mısın?” dedi. “Tabii” dedim. İyi ki koymuşum, kızım 6 aylıkken abim kanserden öldü. Meğer gerçekten bize veda etmiş.

Anne-baba deyince aklınıza ne geliyor?
-  İkisi de benim için olsa da olur, olmasa da olur figürler. Annem üzülecek böyle söylediğimi okuyunca ama gerçek bu. Annem hayatta ama babam 6 yıl önce öldürüldü. Birine borç veriyor, çok para da değil 300 lira. Parasız kalınca herkesin içinde geri istiyor, adam da rencide oluyor, evden ekmek bıçağını alıyor, babamı yolun ortasında kalbinden bıçaklıyor.

Çok fenaymış. Siz bu cinayeti nasıl öğrendiniz?
-  İnanılır gibi değil ama Anadolu Ajansı’ndan. Takvim’de gazeteciydim. Ajans önce babamın bir kare fotoğrafını geçti, sonra da katilin.

Nasıl bir tepki verdiniz?
-  İnsan inanamıyor, bir kal geliyor. Cebini aradım, polis çıktı, o zaman inandım. Anında ölmüş, cebinden de 3 lira çıkmış, gerçekten parası yokmuş yani. Yoksa geri istemezdi borcunu.

Bu olaydan nasıl etkilendiniz?
-  Saat 3’tü, gazetenin sayfalarını bitirdim, 6 buçuk gibi eve gittim, sonra morga. Hiç ağlamadım. Ben çok ağlayabilen bir insan değilim. Bazıları kendini yerden yere atar, ben atamıyorum. Öyle durdum. Tepkisiz kaldım.

Haberin Devamı

Babanızın katilinden intikam almayı hiç düşünmediniz mi?
-  Evet, kızım Veda doğana kadar, hep bununla yaşadım. O adam çıkacak ve ben onu öldüreceğim. Kesin kafaya koymuştum. Sonucu ne olursa olsun onu öldürmeliyim. Ama Veda doğunca, bambaşka bir boyut aldı hayatım. Anne olmadan, günübirlik yaşıyordum, bugün param varsa vardır, yoksa yoktur, şimdi hayatım çok değişti. 5 yaşındaki kızıma adadım hayatımı.

Hangi olaylar kanı beyninize sıçratır?
-  “Haksızlığa tahammül edemem” denir ya, ben öyleyim. Söylemediğim bir şeyi ben söylemişim gibi yapılması kanı beynime sıçratır. Ben bir şey yapmışsam söylerim. Yalan söylemem. Bir de anneme küfredilmesine tahammül edemem. Bende hipotiroit var. Bu kitabı yazarken öğrendim ki, hipotiroit hastaları gerçekten de çok sinirli olurmuş. Böbreküstü hastalıkları, bazı kalp ilaçları vesaire şiddet eğilimini artırabilirmiş. Bu kitaptaki kadın katillerden bir kısmı da benim gibi hipotiroit.

Haberin Devamı

Kimlerden danışmanlık aldınız bu kitabı yazarken...
-  Cerrahpaşa’dan İbrahim Hoca (Balcıoğlu) danışmanımdı. Bana çok yardımcı oldu. Sevil Atasoy’la da çok görüştüm.

Siz, ruhunuzun karanlık tarafları olduğunu düşünüyor musunuz?
-  Evet tabii. Kızım Veda doğana kadar potansiyel katil adayıydım. Yapmadığım şeyleri yapmışım gibi gösteren, beni üzen herkesi öldürebilirdim. Bir de anneme küfreden.

Bu kitaptan çıkaracağımız ders ne olacak?
-  Ders mers yok. Birilerine mesaj vereyim de insanlar birbirini öldürmesin kaygım olmadı. Herkes hak ettiği ilişkiyi yaşar.

Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?
-  İşsizdim. Artık sıyırmak üzereydim. Ağır depresyon. Gazetelerde iş bulamıyorum, “Kendimi de öldüreceğim, kızımı da” noktasına gelmiştim. “Böyle devam etmez” diye Cerrahpaşa’daki İbrahim Hoca’yı aradım, “Ben çok kötüyüm, kızımı hırpalamaya başladım” dedim. İbrahim Hoca sakinleştirdi beni, konuşarak olaylara başka bir şekilde bakmamı sağladı. “Hicran sen yazan çizen bir insansın, hazır boştasın, bir şey yap” dedi. “Ben seri katilleri merak ediyorum, Türkiye’de niye yok?” dedim. O da dedi ki, “Biz şefkatli bir toplumuz, birini öldürünce kinimiz soğur, seri katiller profesyonel çalışır, bir imza bırakmaya uğraşırlar. Ama katillerle ilgili bir şey yapmak istiyorsan, kadın katilleri araştır, biz üniversite olarak böyle bir çalışmaya başladık.” Gerçekten de Türkiye genelinde 300 kadın katil üzerinde araştırma yapıyorlardı, benim de ilgimi çekti. Yani hocanın yönlendirmesiyle oldu.

Haberin Devamı

Kadınlara karşı cinayetler ayyuka çıkarken, siz kadınların işlediği cinayetleri kitap yaptınız. Eleştirilmekten korkmuyor musunuz?
-  Yok korkmuyorum. Niye korkayım? Gazeteciyim ben. Bize her şeye farklı bakmamız öğretiliyor. Erkek katiller bu kadar ilgi çekmezdi...

Kadın ve erkek katiller arasında ne fark var?
-  Erkekler cinnet cinayeti işliyorlar. Kahvede okey oynarken de adam öldürebilirler, trafikte kendisini sıkıştıran birini de, kavga ederken karısını da. Kadınlar öyle değil. Daha hesaplı, daha planlılar. Bunları da ben uydurmuyorum, bilimsel çalışmalar. Ama ben sonradan kendimi de düşündüm. Gerçekten de ölmesini istediğim insan hakkında plan yapmışım ben. “Bunu öldürsem nasıl ortaya çıkmaz? Ağzına yastık kapatsam? Kalp krizi geçirmiş süsü verebilir miyim?” gibi. Yani hocaların söylediği şeyler bana mantıksız gelmiyor. Onlar diyor ki, “Annelik merhameti ve şefkati bittiği noktada cinayet planı başlar...”

Haberin Devamı

O zaman seri katiller peki niye daha çok erkeklerden çıkıyor?
-  Aslında dünyada azımsanmayacak kadar kadın seri katil var. Hatta ilki de bir kadın. Kitabın başında anlatıyorum. Seri katili kadın olduğu düşünülen ve bir türlü yakalanamayan bir sürü kadın katil var Amerika’da. Kadınlar erkekler kadar kolay yakalanmıyor, o yüzden bilmiyoruz. Kadınlar, cinayet işledikten sonra kaçarlarsa, dünya genelinde, 8.4 yılda yakalanıyorlar, ama erkekler 4 yılda. Öldürdüğü adamın cenazesine gidiyor mesela erkek. Biz kadınları daha duygusal biliriz, ama tam tersi. Kadınlar daha kurnaz ve planlı.

Kadını ve erkeği cinayete iten sebepler neler...
-  Türkiye’de son 10 yılda cinayetlerin altında ekonomik sebepler yatıyor. Eğitim düzeyi de çok etkili. Genel olarak köy ve kent arasına sıkışmış kadınlar. İstedikleri hayata ulaşamıyorlar. Bu birikim bir şekilde patlıyor. Benim kitapta anlattığım 8 kadın katilin sadece ikisi yüksekokul mezunu, gerisi ilkokul.

Peki şiddete maruz kalmak, taciz, tecavüz.../images/100/0x0/55eb402cf018fbb8f8b50a7f
-  Elbette bunlar da çok etkili. Ama tüm bunların altında da ekonomik sorunların yattığı gözleniyor.

Kadın ve erkek cinayetleri arasındaki başka farklar...
-  Kadınlar öldürdükten sonra bir süre oturup cesedi seyrediyor. Ama erkekler hemen kaçıyor. Şu an Sincan Cezaevi’nde olan bir kadın var, kocasını öldürdükten sonra bir yıl küvette saklamış. Sürekli çamaşır suyu, lavanta gibi şeylerle siliyor, yıkıyor ki çürümesin, kokmasın. Ve banyosunda bir ev kurmuş kendine, küçük tüp götürmüş, kendi yatağını taşımış. Orada yiyor, orada
içiyor. Korkmuyorlar da
kadınlar. Sonra küçük parçalara ayırma, cesedi doğrama gibi şeyler daha çok kadınlarda var. Cem Garipoğlu dışında erkek örnek pek yok.

Kıskançlık cinayetlerine pek yer vermemişsiniz...
-  Evet çünkü onların anlattıklarının yüzde 70’inin yalan olduğunu düşündüm. Ama çocuğunu kesen birini koydum, boğazını kesmiş. Cezai ehliyeti yok. Şu an akıl hastanesinde. Onunla da konuştum, “5 çocuğum var, sadece sessizlik istiyordum” dedi. Bir de 20 yıl boyunca tacizcisinin peşine
düşen var, o da beni çok etkiledi. Buluyor adamı ve öldürüyor. Abisini de yüksek dozda eroin vererek öldüren bir kadın var, Eleni adı, o da çarpıcı hikâyelerden biri.

Hamiş: Miami yazısının devamını cumartesiye bıraktım...

Yazarın Tüm Yazıları