O değişmediğine göre kim değişti

KAVRAMLAR hercaidir, kimseye sadık kalmaz; kimsenin harim-i ismetine girmeyi kabul etmezler.

Bir bakarsın, onun malıdır, bir bakarsın başkasının.

Mesela şu meşhur “Ben dememiş miydim” sözü.

Söyleyene öyle bir haz verir ki; o kavramın hafifmeşrepliğini bile fark etmezsiniz.

Oysa “Ben dememiş miydim”, tatlı bir intikamın cümlelere dökülmüş halidir.

“Kardeşim, sen ne demiştin de o oldu” sorusu, o haz nebulası içinde karadeliğe düşmüş meteor gibi kaybolur.

Mehmet Altan’ın Star gazetesinde işine son verilmesinden sonra yazılanlara bakıyorum.

Hükümete karşı kesimde “Ben dememiş miydim” rüzgârı esiyor.

Hükümetin çizgisine kayıtsız şartsız bağlı kesimde ise sessiz bir mahcupluk gözleniyor.

Mehmet Altan’a eleştiri yok, ama destek de yok.

Hükümete karşı kesimin bir başka tarafında ise, “Yeni mi anladın kardeşim” uğultusu kulakları sağır ediyor.

Bu rüzgâr öylesine büyük bir fırtınaya çevrildi ki; neredeyse, onun işine son veren Star gazetesi değil, Mehmet Altan’ın kendisi suçlu ilan edilecek.

Mehmet Altan’ı 1980’li yılların ikinci yarısından beri tanıyorum.

İkimiz de sol görüşten gelmiştik.

İkimiz de Özal’ın vizyonunu, onun topluma getirdiği yenilikleri, yaptığı değişimleri destekliyorduk.

Özal, Avrupa Birliği’ne tam üyelik başvurusunu yaptığında, ikimiz de çok heyecanlanmıştık.

İkimiz de Türk Parasını Koruma Kanunu’nun değiştirilmesini desteklemiştik.

İkimiz de “İkinci Cumhuriyet” lafını çok sevmiştik.

Sonra araya yıllar girdi, bazı konularda farklı düşünmeye başladık.

1980’li yıllarda benim “Elveda Başkaldırı” ve “Stalin Baroku” kitaplarımı beğenen Mehmet Altan, 2000’li yıllarda beni ve Hürriyet’i çok ağır eleştiren yazılar yazdı.Halen bazı konularda aynı, bazı konularda çok farklı düşünüyoruz.

ŞİMDİ YOLLARIMIZ AYRI AMA O HİÇ DEĞİŞMEDİ

Bunca yıl, Mehmet Altan’ı düzenli okuyan, kitaplarını, konuşmalarını takip eden bir yazar olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.

“Mehmet Altan’a, “Şimdi mi anladın” sorusunu sorarak parmak sallayanlar, haklı değil.

Tanıdığım Mehmet Altan hiç değişmedi. 1980’li yıllardan beri yazdıklarını yazmaya devam ediyor.

Mehmet Altan her dönemde cesur bir yazar oldu.

Mehmet Altan, hiçbir zaman, dinsel, sol veya başka bir cemaatin üyesi olmadı.

Altan ailesinin bütün fertleri, egoları gelişmiş, bireysellikleri sivrilmiş şahsiyetli yazarlar oldular.

O nedenle, Mehmet Altan’ı, söylediklerinden dolayı, “Şimdi mi aklın başına geldi” diye suçlamaya kimsenin hakkı yok.

Onun aklı şimdi başına gelmedi, çünkü her zaman yerindeydi...

Fikirlerini beğenmeyebilir, karşı çıkabilirsiniz.

Ama bu gerçeği de görmezden gelemezsiniz.

Tabii şu soruyu da sorabilirsiniz.

Mehmet Altan değişmediğine göre, değişen ne veya kim?

Arkadaş ben, ne Mehmet Altan ne de Paul Auster kadar cesur yüreğim...

Sakın bana cevabını falan söylemeye kalkmayın, telefonlarım dinleniyor.

Kâbe’nin etrafında tek boynuzlu atlar mı dolaşırdı

Beykoz Konakları, kar altında güzel bir İsviçre kasabasına benziyor.

Kar; ağır gribin hafifçe şımarttığı bedenime ve ruhuma, müsekkin gibi geliyor.

Bol bol okuyorum ve keşfe çıkıyorum.

LONDRA’DA HAC SERGİSİ British Museum’da çok güzel bir “Hac” sergisi açıldı.

Tam adı şöyle: “Hac: İs-lam’ın yüreğine bir seyahat”

Sergi 15 Nisan’a kadar açık kalacak.

Financial Times gazetesinin geçen hafta sonu baskısında bu sergiyi anlatan güzel bir yazı yayınlandı.

KÂBE’YE GİREN İLK GAYRİMÜSLİM Bu yazıdan öğreniyorum ki, Kâbe’ye giren gayrimüslimler de varmış.

İlk girenlerden biri, Ludovico Varthema isimli, 16’ncı yüzyıl başlarında yaşamış bir İtalyan aristokratmış.

HAZRETİ MUHAMMED’İN NAAŞI Hıristiyanlar o zamana kadar Hazreti Muhammed’in naaşının Kâbe’de asılı olduğunu ve Kâbe’nin etrafında tek boynuzlu atların dolaştığına inanırlarmış.

İtalyan aristokrat bu efsaneleri yıkarak, doğrusunu anlatmış.

HACI SAYISI 3 MİLYONA ULAŞIYOR Bu yazıya göre hacca giden Müslüman sayısı önümüzdeki 5 yıl içinde 3 milyon kişiye ulaşacakmış.

1895’TE ÖLÜ SAYISI 1895 yılında hacca giden Müslüman sayısı sadece 90 binmiş. O yıl kolera salgını yüzünden 90 bin hacının 15 bini Mekke’de ölmüş.

İLK TURİZM ŞİRKETİ Hacca insan götüren ilk turizm şirketi Thomas Cook olmuş. Onu Hint hükümeti tayin etmiş.

EN FAZLA PARÇA VEREN KİŞİ Müzedeki “Hac” sergisine en fazla katkıda bulunan kişi, Nasır David Halili isimli bir koleksiyoncuymuş. Sergiye 45 parça eser veren Halili, İran doğumlu bir Yahudi.

YİNE AYNI SORU Bu sergiye gösterilen ilgi, beni bir kere daha aynı soruyu sormaya götürdü:

“Kâbe niye Hıristiyanların ziyaretine de açılmaz.”

Sakın İslam’a çok karşı bir şey söylediğimi sanmayın.

Bu soruyu geçen yıl bir kere daha sormuştum ve Yeni Asya gazetesinde bir İslam bilimcisi, “Mümkündür” diye bir yazı yazmıştı.
Yazarın Tüm Yazıları