Paylaş
Mesela Nazlı Ilıcak...
Öteki Tercüman yazarları.
Mesela Ahmet Kabaklı, Ergun Göze...
Her biri Uğur Mumcu hakkında yüzlerce çok ağır yazı yazdı.
Ne komünistliğini, ne şusunu ne busunu bıraktı.
Sizce Türk basın tarihinin en büyük cinayetinin “azmettiricisi” bu isimler olabilir mi...
* * *
Peki Çetin Emeç...
Sakın onun katillerini de, yıllarca ona yüklenen yazılar yayınlayan Sabah gazetesi “azmettirmiş” olmasın...
Abdi İpekçi...
Sizce onu öldürenlere tahrik lojistiğini kim sağlamıştır?
Mesela onun hakkında çok ağır yazılar yazan Uğur Mumcu olabilir mi?
Türk basınının arşivlerine girip, onun hakkında başkaları tarafından, “Sabetayistinden” şusuna busuna kadar yazılan bütün yazıları okuyabilirsiniz.
Ben ve aralarında Başyazarımız Oktay Ekşi’nin de bulunduğu 10’a yakın Hürriyet mensubu, 1993 yılında Kanlıca mezarlığında bombalı bir suikasttan şans eseri kurtulduk.
Hürriyet’in kurucusu Sedat Simavi’nin her yıl ölüm gününde mezarının başında yapılacak törene, kar yağışı nedeniyle arabamın kayması sonucunda 3 dakika geç gidebildim.
Bir yıl önce konuşma yaptığım yerin tam altına yerleştirilmiş bir bomba saat tam 10’da patladı. Dev bir ağaç yerinden söküldü.
Konuşmayı ben yapacağım için öteki Hürriyet mensupları da beni bekliyordu.
Hepimizi Allah korudu...
Peki bizi öldürmeye teşebbüs eden o canileri kim azmettirdi?
Bana “Özköşk” lakabı takan, liboş, yalaka diye binlerce yazı yazanlar mı? Beni “din düşmanlığı” yapmakla suçlayanlar mı...
* * *
Yazımda atıf yaptığım bütün isimlerden çok özür dilerim.
Çünkü hepsi de saygı duyduğum insanlardır ve adlarının fantezi olarak bile böyle bir yazıda geçirilmesi büyük ayıptır.
Bu örneği vermemin nedeni, Türk basınında son yıllarda, sadece fikirlerini yazan insanlar için bile, onu şu öldürttü, bunu şu öldürttü gibi çok ağır suçlamaların çıkmasıdır.
Türk basın hayatı, polemikleriyle bilinir.
Bu polemiklerde üslup bazen ağıra da kaçabilir.
Ağıra kaçtığı zaman da eleştirebiliriz.
Ama Uğur Mumcu öldürüldüğü zaman kimse çıkıp da “Onu şu veya bu gazeteci öldürttü” diye bir şey yazmadı.
Yazmayı bırakın, aklından bile geçirmedi...
Ve şu geldiğimiz noktaya bakın.
Bazı kişiler, kendilerini polis ve savcı yerine koyup, yazılar üzerinden iddianameler hazırlıyor. Yargılıyor, hüküm veriyor, infaz ediyor...
Ne diyeceksiniz? Hayat... Bakalım bize daha neler gösterecek...
O gün Hurşit Tolon da mı fena halde saydırmıştı
HÜRRİYET okur temsilcisi Faruk Bildirici’nin dün Hrant Dink olayı ile ilgili yazısında bir isim dikkatimi çekti.
Bildirici, Sabiha Gökçen haberinden sonra Genelkurmay’ın Hürriyet’i suçlayarak, yayınladığı bildiriden bahsederken, o dönemde Hurşit Tolon’un da görüş bildirdiğini belirtiyor.
Ama görüşünün ne olduğunu yazmamış.
Eminim birçok okur, bu ifadeden, Hurşit Tolon’un da, zehir zemberek Genelkurmay bildirisi doğrultusunda, Sabiha Gökçen’in Ermeni olduğunu iddia edenlere saydırdığını sanırsınız.
Üstelik bir de Sezen Aksu’nun Türk-Ermeni-Kürt korosu için yaptığı çıkış da hatıralarda.
Hrant Dink olayını Ergenekon’a bağlayanlar da var...
Bütün bunlara bakıp diyebilirsiniz ki, o da fena halde yüklenmiş.
Oysa hiç de öyle değil...
Bakın o gün, yani 22 Şubat 2004 günü Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon, İzmir’in Kemalpaşa ilçesine bağlı Damlacık Köyü’nde ne demiş?
“Sabiha Gökçen Ermeni mi bilmiyorum. Ama tutun ki Ermeni. Ne olacak? Ona ya da bize değer mi kaybettirecek? Daha güzel. Atatürk’ün, Türk milletinin büyüklüğünü gösteren en büyük kanıt olur.”
Önyargılar cehennemine çevrilen ülkemde, küçük bir kenar notu olsun diye yazdım.
Paylaş