Fotoğraf şöyleydi:
Üzerinde hakim cüppesi olan bir kişi eliyle çenesini tutmuştu.
Başı hafif önüne eğilmiş, dalgın ve düşünceli bir halde oturuyordu.
Bu kişi, İspanya’nın yakın tarihinin en ünlü yargıcı Baltasar Garzon’du.
Ona İspanya’nın efsane yargıcı da diyebilirsiniz.
Çünkü son dönemde, eski darbecilere ve yolsuzluklara karşı açılan en büyük davaların yargıcıydı.
Eski darbecileri takip etmişti. Diktatörlere savaş açmıştı.
Şili’nin eski askeri diktatörü Pinochet’yi bile yargılamış, İngiltere’de bulunduğu sırada hakkında tutuklama kararı çıkartmıştı.
İspanya’da en büyük yolsuzluk davalarının takipçisi o olmuştu.
Kahraman bir yargıçtı ve İspanya’nın diktatörlük geçmişi ile hesaplaşıyordu.
BİR YARGIÇ KANUNSUZ TELEFON DİNLETİRSE
Şimdi İspanya onu yargılıyor.
Hakkında 3 ayrı suç iddiasından dava açıldı.
- Birincisi; yolsuzlukla suçladığı bazı kişileri takip ederken, “Kanunsuz telefon dinlemeleri” yaptırmak..
- İkincisi; Eski diktatör Franco dönemi hakkında 1977 yılında bir af çıkarıldığı halde, o döneme ait bazı kişileri yargılayarak, İspanya hukukunu ihlal etmek.
- Üçüncüsü ise; geliri beyan etmemek. Santander Bankası tarafından düzenlenen iki seminere katılarak aldığı paraları bildirmemek.
Yargıç Garzon bu 3 iddianın herhangi birinden suçlu bulunursa, 20 yıl boyunca yargıçlık mesleğinden men edilebilecek.
Türkiye için önemsiz bir ayrıntı
Hakkında 3 ağır iddia bulunmasına rağmen, tutuksuz yargılanıyor.
BU DAVA BİZLERE NELER ANLATIYOR
Hiç kuşkusuz bu iddialar yargıcın suçlu olduğu anlamına gelmiyor.
Kendisi bütün bu iddiaları reddediyor. Ayrıca arkasında, özellikle sol eğilimli güçlü bir destek de var.
Mesela ünlü yönetmen Almodovar onu destekliyor.
Ancak bu davalar bize yine de bir şeyleri gösteriyor.
- Hakkında dava açılan her kişi, peşinen suçlu ilan edilemezmiş.
- Savcı ve yargıçların yaptığı her şey kanuni olmayabiliyormuş.
- Bir savcının veya hakimin takip ettiği davanın arkasında, “İnsan Hakları”, “Darbecilik” vs gibi “ulvi” bir misyon olması bir şeyi değiştirmiyor, bir yargıca kanunsuz iş yapma hakkı vermiyormuş.
- Savcılar ve hakimler de yargılanabilirmiş.
- Kanunsuz telefon dinlemek, bunu servis etmek, insanların özel hayatlarını teşhir etme amacıyla kullanmak, telefon tapeleri ile kişilik infazları yapmak ağır bir suçmuş.
YARGIÇ AKLANSA DA BİR AVRUPA İÇTİHADI DOĞUYOR
Yargıcın bu davalardan aklanma ihtimali zayıf değil.
Ama bu bir şey fark etmiyor. Çünkü önemli olan şu;
İspanyol yargısı, Avrupa’da savcı ve hakimler açısından çok önemli bir içtihata imza attı.
“Hukuku ihlal eden hakim ve savcılar da bir gün sanık durumuna düşebilir.”
O nedenle, Türkiye gibi ülkeler, geçmişlerindeki karanlık dönemlerle hesaplaşmak istiyorsa, bunu adil bir yargılama ve tarafsız adaletle yapmalıdırlar.
Yani “Zarfa değil, mazrufa bak” anlayışının yeni Avrupa hukukunda yeri yok.
Zarfa da bakacaksın, mazrufa da…
Bugün önüne gelen her şeyi, çeteci ve terörist iddiasıyla “Katalog suçlar” sepetine atanlar, yarın kendilerine yönelik, “Hukuk devletini yıkmaya teşebbüs” gibi bir başka katalog suçlama ile karşı karşıya kalabilirler.
Genelkurmay başkanlarının, komutanların yargılandığı bir ülkede kanunsuz iş yapan savcı ve hakimler de yargılanabilir.
Özel yetkili ve muktedir mahkemelere de artık bu mercekten bakmakta yarar var.